26-Başarı

5.3K 961 101
                                    

Nişanın yapılacağı mekânın tuvaletinde saklanırken Barış nihayet telefonumu çaldırdı da onu kolundan tuttuğum gibi yanıma çekmeyi başardım.

"Hülya, sormaya korkuyorum ama Allah aşkına sen burada ne yapıyorsun? İçerisi iki tarafın da akrabalarıyla dolu, birazdan Özgeler de ortaya çıkar."

O yüzden saklanıyorum herhalde, Allah'ım bu adam onca zaman benimle takıldı da niye hâlâ bazen saflığı tutuyor? Tamam, ben kendim dedim erkeğin cin gibi olanı makbul değildir diye ama...

"Bir de soruyor musun? Halamgili bile çağırmış bu kafasız Özge! Tüm sülale gelmiş ya... İstemiyorum onlarla karşılaşmak ben. Ayrıca sen niye kravatını takmadın ki?"

Aynanın karşısında stresten yediğim ruju tazelemeye başladım soruma cevabını beklemeden. O da pek konuşmaya niyeti yokmuş gibi beni izledi zaten.

"Barış, kime diyorum? Saklanmam da senin işine yaradı galiba, hani kravat?"

"Gerçekten gerekli mi bu? Bir de senin elbisenle aynı renk, masmavi."

"Bana bak Barış! Seni çiğ çiğ yerim burada. Bizim mükemmel bir çift olduğumuzu tüm dünyaya duyurma yöntemimiz, kendimizi ifade ediş şeklimiz o kravatın rengi. Uyumumuzu dost düşman görecek. Tak o kravatı kendini oydurtmadan."

"Yani bir günde beni liseye geri gönderdin ya helal olsun sana Hülya. Nasıl bağlanıyor bilmiyorum, al sen bağla o zaman."

Oflayarak kravatı elime aldım ve boynunun etrafından dolayarak bağladım.

"Ben olmasam ne yapacaksın acaba?"

"Sen olmasaydın bana bu kravatı hiçbir güç taktıramazdı zaten. Doğal olarak ihtiyacım da olmazdı sana. Yalnız bir şey diyeceğim. Çok güzel olmuşsun maşallah."

Saçımı arkaya doğru savurarak kolları arasında gülümsedim.

"Olacak o kadar üç saattir kuafördeydim. İşte ben de salak gibi hazırlandım sanıyorum da dışarıda halamlar olduğunu bilseydim tenezzül edip hiç gelmezdim."

"Biraz abartmıyor musun? Ne yapacaklar sana canım? Kardeşinin nişanına gelmişler işte."

"Tabi canım, seni bir fark edip sorguya alsınlar da imdat diye feryat edersen bu sözleri yediririm sana. Sen hiç duymadın mı ayrıca kız halaya çekermiş diye? Bana Deccal diye hitap ettiğini hatırlatmak isterim."

Şüpheyle yüzüme bakıp gülmeye çalıştı.

"Senden beter olacak değiller herhalde."

"Bak şimdi, şu lafa bak. Oğlum sen bende ne gördün ki? Ne yapmışım ben sana ya da bir başkasına? Asıl şeytanlar, canavarlar dışarıda. Onların hepsi ruh emici, daha yaşlı olanlar da ak gezenler. Çok şükür bana ki o sülaleden alnımın akıyla çıkmayı başarmışım. Ben valla bugünlere iyi geldim ya."

Kapıyı açıp çaktırmadan dışarıdakileri kesmeye başladım ve Barış da bu halim karşısında iç geçirerek koluma dokundu.

"Saçmalıyorsun şu an. Alt tarafı birkaç saati bir arada geçireceksiniz. Hem bu kutlama yemeği, işleri güçleri yok da seni mi sorgulayacaklar? Çocuk gibi korkuyorsun."

İşte bunu demeyecektin tatlım.

"Kim? Ben mi korkacağım? Bir kere ben elimi kirletmek istemiyorum sadece. Yoksa tek başıma istesem hepsinin hakkından gelirim. Ayrıca doğru söylüyorsun yani sadece birkaç saat. Onlar gene ağzımdan girer burnumdan çıkar sonra bir güzel de üstümden geçer ama... Nişan bittikten sonra tak sepeti koluna herkes kendi yoluna."

Mucize Aranıyor (Tamamlandı)Where stories live. Discover now