7-Canım

6.1K 954 105
                                    

Hayatım boyunca sabah erkenden uyanmaktan hoşlanan, telefonumun alarmı olmadan bunu becerebilen bir insan olmadım. Ama Barış'ın koltuğunda uyuduğum o gecenin sabahında kendimi huzurlu, dingin, dinlenmiş halde hissederek yüzümde kocaman bir gülümseme eşliğinde uyandım. Midem iyileşmiş hatta kurt gibi acıkmıştım. Saate baktığımda daha sekiz bile olmadığını görünce aklıma gelen fikirle kapının üzerindeki anahtarı alarak evden çıkıp fırına gittim, bir şeyler alarak geri dönüp kahvaltı hazırladım. Onu uyandırmayacak kadar kısık olduğunu umduğum bir sesle müzik dinleyerek omletin yumurtalarını çırpmaya başladım. Bir taraftan da çaydanlıktan o insana huzur veren kaynama sesi geliyordu. Arkamdan yaklaşıp omzuma dokunana kadar kalktığını fark etmemişim. Başımı ondan tarafa çevirip kocaman gülümsedim.

"Günaydın!"

"Sana da günaydın da hayırdır? Sabah sabah bu ne enerji, neyin neşesi?"

Gözleri dikkatle beni incelerken onunda yüzünde benimkine yakın bir gülümseme vardı.

"Bilmem ki bu sabah çok keyifli uyandım. Güzel bir rüya gördüm galiba ama hatırlamıyorum. Normalde sabahları çok nemrut uyanırım o yüzden özel bir durum bu. Ben de hazır kalkmışken kahvaltı hazırlayayım dedim. Mutfağını kullandım ama?"

"Eline sağlık. Miden nasıl oldu?"

Omuz silkerek birkaç saniye kadar nasıl olduğumu düşündüm.

"Gayet sağlıklı hissediyorum aslında. Sen nasılsın?"

Tezgaha yaslanarak aşırı neşem karşısında iyice keyiflendi.

"Valla seni gördüm daha iyi oldum diyelim."

"Beni mi yoksa kahvaltıyı mı?"

"İkinizi de diyelim."

Elini kaldırarak alnıma götürünce ateşimi neden kontrol ettiğini anlamaya çalışıp geri çekildim.

"Ne yapıyorsun?"

"Gerçekten iyi olduğundan emin olmaya çalışıyorum."

"Gerçekten nasılmışım peki canım?"

"Şaşırtıcı derecede iyi, ürkütücü seviyede tatlı..."

Çırpılmış yumurtayı tavadaki kızgın yağla buluşturduktan sonra kahvaltımızı taçlandıracak olan portakal suyunu sıkmak için katı meyve sıkacağının başına geçtim.

"Hülya ona dikkat et bence."

"Niye?"

Başımı ondan tarafa çevirerek sorarken çoktan katı meyve sıkacağını çalıştırmıştım ve aniden üstüme sıçrayan posasına karışmış portakal suyu çığlık atarak geri kaçmama neden oldu.

"Ya bu ne be!"

"İşte bu yüzden, benim meyve sıkacağım bozuk da."

"Şimdi mi söylüyorsun?"

"Sormadın ki, ayrıca dinlemedin de."

Gülüyor muydu o benim halime utanmadan?

"Yapış yapış oldum! Leş gibiyim Allah kahretsin ya ne yapacağım ben şimdi?"

Ah ulan Merkür! Seni bir elime geçirirsem var ya...

"Dünden kalma seksi elbise vardı ama..."

Sanki temizlenmeme katkısı olabilirmiş gibi bana uzattığı sarı bezi elinden kapıp öfkeyle ona fırlattım.

"O elbiseyi yakacağım ben be virüs kapmıştır o Kenan pisliğinden."

Tamam, o kadar pahalı elbiseyi atacak değilim biraz abarttım ama en azından kuru temizlemeye vereceğim.

Mucize Aranıyor (Tamamlandı)Where stories live. Discover now