31-İğne Ve Çuvaldız Meselesi

5.9K 874 176
                                    

Bağ evinin penceresinden dışarının manzarasını hayranlıkla izlerken Barış arkamdan gelerek bana sıkıca sarılınca gülümsedim. Havaalanından bizi Selvi abla karşılamaya gelmişti ve doğruca buraya getirmişti. Yıllardır insanlardan uzakta, burada tek başına inzivada yaşıyormuş. Duyunca çok şaşırdım çünkü henüz otuzlarının ortasına gelmemiş güzel bir yetişkin kadının burada kimsesiz, ıssız bir hayat seçmesi garipti. Ama şimdi manzaraya bakınca neden bir insanın buraya kaçabileceğini sanırım anlıyorum.

"Sen kaşlarını çatmış, suratını asmış ne düşünüyorsun?"

Barış'ın sorusu karşısında aklıma geleni dile getirdim.

"Biz de mi böyle bir yere taşınsak acaba?"

"Yakınlarda market yok, medeniyet yok. Emin misin?"

İki dakika hayal kuracağım şurada ona da izin vermiyor.

"Manzarası için dedim herhalde."

"Gece yabani hayvanlar iniyor mudur buraya acaba?"

Beni korkutma çabası sonucu dirseğimi karnına geçirerek kollarından sıyrıldım.

"Başlama gene Barış."

"Sende bu nemrut suratla gezme o zaman."

"Kurban ol sen benim nemrut suratıma."

Gülerek yanaklarımı sıktı.

"Emrin olur canım."

Elinde çay tepsisiyle salona giren Selvi abla da halimize gülümseyince biraz utanarak koltuğa geçtim.

"Çok zahmet verdik abla ya çok sağ ol."

Olur mu öyle şey, evde bir başıma duvarlara bakıyordum ne iyi ettiniz de geldiniz Allah razı olsun sizden. Ben misafiri çok severim Barış anlatmadı mı? Hem de senin gibi güzel misafir. Ailenin yeni gelini saymış, sevmiş ilk bana gelmiş tanışmaya valla koltuklarım nasıl kabardı anlatamam Hülyacım."

Böyle güzel, tatlı bir kadın gerçekten niye kimsesiz halde burada yaşıyor? Tamam manzarası, havası güzel ama böyle de hayat geçmez ki.

"Burası çok güzel mis gibi ama sürekli burada sıkılmıyor musun abla?"

"Yok canım, aksine burası bana huzur veren tek yer. Ben insanlardan kaçıyorum zaten böyle iyiyim."

Bir insan niye diğer insanlardan kaçıp kendisini yalnızlaştırır ki? Üstelik böyle başarılı, kafası zehir gibi çalışan bir mimar bu dağ başında babasından kalan maaşla ne diye yaşamaya çalışır? İstese kendisine çok güzel bir kariyer yapabilir pekâlâ. Okulu birincilikle bitirmiş, gençliğinde çok başarılı projelerde çalışmış. Gençliğinde dediğime de bakmayın yirmili yaşlarında işte. Barış da hafifçe öksürerek çay bardağını sehpadan alıp sordu.

"Abla, sen iyisin, bir şikâyetin, rahatsız edenin yok değil mi?"

"Olsaydı telefonda söylemez miydim Barış? Kızın yanında da böyle sorup tedirgin etme."

Bakışlarımı ikisi arasında gezdirerek sordum.

"Bir rahatsız edenin mi vardı ki abla?"

"Yok güzelim merak etme sen. Konu komşu işte, eskiden birkaç tatsızlık yaşadık hepsi bu. Şimdi buraya kim gelecek de bana bir şey diyecek zaten. Barış konuşuyor boş boş işte."

Gülümsüyordu ama Barış ona katılmak yerine çayından bir yudum alıp geri bırakarak ayağa kalktı.

"Sen şimdi onu bırak da akşama ne yiyeceğiz? Gireyim mi mutfağa ister misin?"

Mucize Aranıyor (Tamamlandı)Where stories live. Discover now