5-Hesaplaşma

6.7K 862 120
                                    

Çarşamba günü iş çıkışı eve dönmüş tüm mutsuzluğumla otururken kafamda tek bir şey vardı. Kan istiyordum, intikama, şiddete ihtiyacım vardı. Peki, ne yaparsam Kenan pisliğinden intikamımı almış olurdum? Kanım yerde kalmıştı. O kanı oradan almak şarttı. Duygu'yu da bu yüzden bize çağırmıştım. Malum, harcamalarıma getirdiğim kısıtlama yüzünden pek dışarıda buluşup sosyalleşme lüksüm yoktu.

"Bir şey yapmalıyız Duygu, ya bu adam bana attığı kazığın ardından gününü gün ediyor. Yaptığı şerefsizlik yanına kaldı. Bir de bana bak! Veresiye veren, peşin satan tablosu gibiyiz resmen! Bu Cuma bizim tanışma yıldönümümüz..."

"Belki de ona verilecek en büyük ceza unutup önüne bakmaktır. Umursanmamak sinir bozucu olmaz mı?"

"Ama ben perişan olsun, peşimden koşsun, ayaklarımın dibinde sürünsün istiyorum. Yaptığı şey kadınlık gururumun üstünden geçmekti."

Elindeki telefonu bırakmayarak yarım ağızla cevap verdi.

"Değmez o pislik için gerçekten, boşuna enerji kaybı olur. Herifin suratına tükürsen yarabbi şükür rahmet yağıyor der. Sen adamı bastığında yatağa çağırıp hem hatunu hem seni götürmeyi teklif etmedi diye sevinmelisin bence."

Yüzümü buruşturarak kucağımdaki yastığı ona fırlattım.

"Zaten psikolojim bozuk sen de bilinçaltıma pis sahneler yerleştirmeye devam et böyle. Kızım benim silmeye çalıştıklarım bana yeter üstüme gelme kurban olayım!"

"Pardon ya ama ne yapayım bu heriften sana hayır gelmez, intikam alacaksın diye yine sen zararlı çıkma istiyorum."

"Ben çıkmışım çıkacağım kadar zararlı, bu saatten sonra bana ne yapabilir?"

"Valla adamın şerefsizliğiyle doğru orantılı olarak liste uzun balım. Malum ağır sapık çıktı bizim rahmetli enişte."

İnadına yapıyordu galiba yoksa adamın ne kadar pislik olduğunu hatırlatma konusundaki istikrarının başka bir açıklaması olamazdı.

"Sen niye o telefonu elinden bırakmıyorsun? Hayırdır, mevzu var da biz mi bilmiyoruz?"

"Bir şey yok ya benimkiyle yazışıyoruz."

"Ne alaka?"

Evleneli bir yıl olduktan sonra flörtleşir gibi kocayla mesajlaşmak ne demekti? Adamı çocuk yapmaya hamile emojisi göndererek mi ikna edecekti? Biberonlar, bebek suratlar falan belki?

"O değil de sen seni mutfağa sokan çocuktan bahsetsene. Yazdı mı hiç?"

"Barış bana niye yazsın durduk yere? Ara sıra halimizi hatırımızı sorabiliriz, buluşup çay kahve içebiliriz ama ölümüne kanka olmadık adamla. Normal bir arkadaşım olarak görüşebilirim dedim sadece."

"Kızım adamla mutfağa girip soğanlı menemen yapmış üstüne bir de yemişsin. Pazar günü tüm gün yanındaydın. Gece yarısı gelmişsin eve, Özge söyledi. Üstelik adama ismiyle hitap ediyorsun. Sen erkeklere ismiyle hitap etmez lakap takarsın. Sıra dışı bir şeyler oluyor şu an."

Abartılı tavrı karşısında iç geçirerek saçlarımı depresyon topuzu yaptım.

"Gerçekten seni duyan da beni erkek düşmanı bir psikopat sanır."

"Öylesin zaten. Hülyacım sen erkekleri sevmez onlarla bir çıkarın yoksa arkadaş olmazsın."

Haksızsın demeyi istesem de haklıydı. Duygu benim içimi dışımı bilirdi. Şu hayatta sevdiğim, değer verdiğim az sayıdaki insandan biriydi. Ben bu devir de babama bile güvenmezdim. Daha doğrusu özellikle ona güvenmezdim. Erkekler sadık olamıyorlardı, onların ipiyle kuyuya inilmezdi. Bu yüzden ben tüm iplerin, kuyuların sahibi olmayı tercih ediyordum. Öyle ki onlara değil sevgili olarak arkadaş olarak bile zerre itimadım yoktu.

Mucize Aranıyor (Tamamlandı)Where stories live. Discover now