34-Mutluluk (Final)

7.2K 994 198
                                    


Elimdeki cep telefonuna gerginlikle bakarak dudağımı dişlemeye devam ettim. Tabi halimi gören Selvi abla omzuma dokunarak beni sakinleştirmeye çalıştı.

"Kızım sen demedin mi İstanbul'dan mesaj attı diye? Sağ salim oraya gittiğine göre buraya da gelir herhalde. Hadi bırak şunu da üstünü değiştir artık."

Söylemesi kolay da yapması zor, damatsız düğün mü olurmuş canım?

"Ne yapayım abla? Kendi kendime mi gelin güvey olayım?"

"Gören de adam nikâhtan kaçtı sanacak. Hülya, güzelim siz zaten evlendiniz. Düğünde de biz bize olacağız. Hem Yusuf Enişten birilerini yolladı. Havaalanından gidip alacaklar Barış'ı."

Ben Ürgüp'te fotoğraf çekimi istiyordum ama. Deli gibi yarın da gelinlik giyip süsleneyim de ona da zorla damatlığını giydirip bin tane fotoğraf çektireyim en iyisi. Aslında iyi oldu, söylenmeye kalkarsa kendi düğününe geçmiş olduğu gerçeğini suratına vururum da o gazla iki yüz üç yüz fotoğraf daha sıkıştırırım araya.

"Yok bir de nikâha gelmeseydi. Kusura bakma da o sıkar işte biraz. Yemez yani. Ayrıca imam nikâhı olabilir ama bugün de nikâhımız var. Memur bekletilmez de hoca bekletilir mi?"

"Uçak rötar yapmıştır. Barış'ı bilmiyorsun sanki. Çocuk tam hanım köylü, geldiği yer senin yanınsa maşallah kanat yakıp uçacak elinden gelse."

Aslında Selvi abla haklı. Şimdi gözü saatinde kim bilir nasıl stres olmuştur benim evimin direği. Sonuçta Hatay üzerinden sınırı geçip Suriye'ye gitmesi için onu destekleyen ben değil miydim? Orada devlet tarafından yapılan bir hastaneyle ilgili haber çekecekti. Savaştan uzak duracağına söz vermesi karşılığında gitmesi için ısrar etmiştim. İstanbul'da büyük, pahalı bir düğün istemediğim için sadece nikâh kıydıran da bendim. Onun yerine içimize sinen bir eve taşınıp düzgün, sakin bir hayat yaşamak mantıklı geldi gözüme. O koca düğüne para harcayıp kime gösteriş yapacağız ki? İlla para harcamak istiyorsam gerçekten aç, yardımıma ihtiyacı olan birilerini doyururum, ne bileyim çocuk okuturum mesela. Yanımda sevdiğim, kalbimde onunla olmanın mutluluğu olduktan sonra ne önemi var ki nerede olduğumun? Hem Yusuf Enişte de İstanbul'a nikâha gelemeyeceklerini ama bizim için Kayseri'de, çiftlik evlerinde bir kutlama yapmak istediklerini söyleyince hevesle kabul ettim. Al sana butik düğün işte. Üstelik hepimiz için anlamı olan bir yerde, yıllar sonra mutluluğu bulmuş iki insanın çatısı altında biz bize olma fikri gözüme çok güzel geldi.

"Ah bir gelse... Çok özledim ya, sanki bir hafta değil de yıl geçti. Bakma düğünü bahane ettiğime, Barış'ı özledim. Hırçınlığım ondan."

"Nikâh dairesi çıkışı sade bir kutlama yemeğinin ardından kocasını havaalanına uğurlayan başka gelin yoktur herhalde."

"Ne yapayım? Gitmese aklı kalacaktı. Hem eğlenceye gitmiyor ki, kalbi güzel benim kocamın. İyilik yapmadan duramıyor. Çevresine de bulaştırıyor."

"Orada dur bakalım, senin kalbin güzel ondan kendin gibi güzel kalplisini çıkardı Rabbim karşına."

Kapıyı tıklatarak odaya giren Barış'ın babaannesi de hâlâ hazırlanmadığımı görünce azarlar gibi yüzüme ve elimdeki telefona baktı.

"Kızım tamam, kocanı seviyorsun, merak ediyorsun ama yolda işte gelecek. O erkek hem onun hazırlanmasından ne olacak? Hadi artık sen hazırlan. Bırak da saçını bitirsinler. Otur yerine bakayım."

Emir büyük yerden gelince hanım hanımcık bir gelin kız olup susmak gerekiyor.

"Tamam, babaanne. Özge'ye seslenir misiniz? Makyajımı Duygu'yla ikisi yapacaktı da."

Mucize Aranıyor (Tamamlandı)Where stories live. Discover now