Bölüm 1

4.3K 408 16
                                    


İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... LÜTFEN YORUMLARINIZI ESİRGEMEYİN... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUMLARINA GÖRE GELİYOR...

"Artık başlayalım mı?"

Galen sakince bir ağacın kenarına oturdu. Kucağında sımsıkı tavşan tutan çocuk hemen karşısında ayakta dikiliyordu. İki gündür yoldaydılar. Çocuk onun peşini bırakmıyordu. Onu bağlamasına ya da zorlamasına gerek kalmadan Galen'ı takip etmeye devam etmişti.

Genç adam sakince elindeki çantayı bir kenara bırakıp hiçbir ifadesi olmayan çocuğa gülümsedi. Gerçekten de bu çocuğun hiçbir yüz ifadesi yoktu. O kasabayı yok ettiği için ona kin güdüyorsa bile bunu hiç belli etmiyordu.

Yavaşça derin bir nefes alıp öne eğildi. "Sessizlik güzel değil mi?" diye sordu sakince. Başını çevirip etrafına baktı. Ormanın derinliklerindeydiler. Doğrusu Galen nerede olduklarını bile bilmiyordu. Ancak oldukça huzurlu görünüyordu.

Cıvıl cıvıl kuş sesleri... Hafif bir rüzgârla hareket eden yaprakların sesleri... Neredeyse büyüdüğü ormana benziyordu bile denebilir. Hafifçe gülümsedi. "Adın ne?" diye sordu tekrar çocuğa bakarak.

Çocuk cevap vermedi. Düz bir şekilde ona bakıyordu tamamen. Hiçbir tepki vermiyordu. Hiçbir kımıldama ya da titreme bile yoktu.

Galen'da onun konuşmayacağını düşünmüştü zaten. "İnsan değilsin" dedi başını yana eğerek. "Ne olduğunu biliyor musun?" derken içindeki ateşi serbest bıraktı.

Ejderhanın başını kaldırışını hisseden çocuğun güçleri buna tepki gösteriyordu. Altın rengi gözleri tıpkı onunkiler gibi bir an için parlayıp söndü. Sadece bunu görmesi bile onu mutlu ediyordu. Çocuğun bundan hoşlanıp hoşlanmadığını bilmiyordu. Ancak ona gösterdiği tek tepki buydu ve bunu yapmayı seviyordu.

Genç adam elini saçlarının içinden geçirdi. Çok uzamışlardı. Lüle lüle alnına dökülüyordu. Ensesindeki saçları bir iple bağlamayı başarmıştı en azından ama o yıkımdan sonra tekrar yıkanamamıştı ve pis hissediyordu. Hatta kokuyor bile olabilirdi.

Muhtemelen kokuyordu...

"Ne var biliyor musun?" dedi kendi kendine gülümseyerek. "Kendimi bildim bileli ateşle ve rüzgârlarla oynuyorum. Annem bir rüzgâr perisi ve babam melez bir ejderha... Yani içimde insanlıktan çok az şey var desek yeridir. Bu yüzden onları öldürdüğüm için üzülmem. Benim yaşadığım yerde insanlık namına en ufak bir kalıntı bile yok çünkü"

Çocuk yine bir tepki vermedi. Bunun onu bir nebzede olsa harekete geçireceğini düşünmüştü. Ancak çocuk yine de herhangi bir şeyde bulunmadı. Hala ifadesiz bir suratla karşısında duruyordu. Genç adam yavaşça doğrulup ayağa kalktı. "Belki de orada ölenlerden biri annendi" dedi gülerek. "Baban? Yoksa kardeşin miydi?"

Yine tepki yoktu. Galen gerçekten de çok eğleniyordu. Bu çocuğun orada ne işi olduğunu ya da neden ağladığını bilmiyordu. Doğrusu görünüşü de hiç o kasabadakilere benzemiyordu. Esmer bir çocuktu. Güneş yanığından ziyade doğal esmerdi. Sarı renkli gözlerinin parlaklığı teniyle tezatlık oluşturuyor ve korkutucu görünüyordu. Siyah saçları yağlı, pis ve keçeleşmiş haldeydi. Sırtında ve kollarında dövmeler vardı. Ne olduğu anlayamadığı tuhaf tribal dövmelerdi bunlar.

Kendi dövmeleri tamamen peri kanından geliyordu. Aynı gümüş renkteki dövmeler annesinde de vardı. Dışarıdan bakıldığında insanla yakından uzaktan alakası yoktu. Bütün bedeni insan olmadığını bağırıyordu. Gözleri bir ejderhadan geliyordu. Vücudu bir perinin dövmelerine sahipti ve gerçek bedenine döndüğünde pek de hoş olmuyordu.

İNLEYEN ALEV 2. KİTAP- FISILDAYAN RÜZGARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin