Bölüm 13

2.6K 332 45
                                    

İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR.. LÜTFEN YORUMLARINIZI ESİRGEMEYİN... YENİ BÖLÜMLER SİZİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... UMARIM BEĞENİRSİNİZ... 


Ağaçlar gelen yabancıdan bahsetmemişlerdi. Amazonların arasındaki karışıklık onları o kadar meşgul etmişti ki yabancıyı görmezden gelmiş olmalıydılar. Ya da önemsemiyorlardı. Ancak durum çok tuhaf görünüyordu. Galen birden gerilmişti. O tuhaf rüzgârdan kadınla karşılaştığından beri kazık gibi hiçbir şey söylemeden öylece duruyordu.

Yabancı adamın gözleri tıpkı Galen'ın ejderha halindeki gözleri gibiydi. Siyah dalgalı saçları gözlerini gölgeliyordu. Uzun boylu ve güçlüydü. Neredeyse Galen'ın daha yaşlı hali gibiydi. Sadece onun o gümüş dövmeleri yoktu.

Galen derin bir nefes alıp kendisini sakinleştirmeye çalıştı. Annesinin siluetini oluşturan rüzgârlar giderek daha da sertleşiyor ve ortaya gerçek bir beden çıkarıyorlardı. Gerçekten de buraya kadar gelmişlerdi anlaşılan. Hele de babasını görmek gerçek bir sürpriz olmuştu.

Kaos'un onca yolu tepip gelmiş olması gerçekten de bir şeylerin hiç de hoş olmadığını gösteriyordu. Yavaşça babasına doğru döndü. Hemen yerdeki cadının yanında duruyordu. Elleri ceplerindeydi ve yüzü ifadesizdi. "Anneni bu kadar endişelendirmeyi nasıl başardın?" derken oldukça sakin görünüyordu.

Uzun zaman sonra söyleyeceği ilk sözler... Gerçekten de sevgi doluydu. Kaos asla direk karşısına geçip seni seviyorum diyecek ya da özellikle bir şeyleri dile getirecek bir adam değildi. Onun hareketleri sevgisini belli ederdi. Bu konuda Büyükbaba Gale ile yarışırdı.

Galen başını yana eğdi. "Sadece bir şeyler öğrenmeye çalışıyordum" dedi.

Dagon neler olup bittiğini anlamaya çalışarak bir süre iki adama baktı. Duruşlarından konuşma tarzlarına kadar birbirinin aynıydı. Küçük çocuk bir Galen'a bir karşısındaki yabancıya baktı. "Galen..." dedi meraklı bir şekilde. "Bu... Adam... Baban... Mı?"

Babası ve annesinin aniden ortaya çıkmalarıyla genç adam küçük çocuğu unutmuştu. Elini saçlarının içinden geçirdi. "Endişelenme" dedi Dagon'a. "Onlar benim ailem"

Kaos gözlerini Galen'dan ayırmadı. "Çocuk senin değil anlaşılan" dedi sakince.

Muhtemelen her ikisi de böyle bir şeyi ondan beklemeyecek kadar oğullarını iyi tanıyorlardı. "Bir orman koruyucusu" dedi. "Cadılar tarafından lanetlenip esir alınmış." Bir eliyle Kaos'un yanında bağlı duran cadıyı işaret etti. "Bu cadının laneti bozabileceğini düşünüyorum ama ağzını her açtığında midem bulanıyor"

Kaos, dalgın bir şekilde başını eğip yerdeki kadına baktı. Sarışın kadın oldukça hırpalanmış görünüyordu. Uzun zamandır aç bırakılmış gibi zayıftı ve teninin rengi de hiç sağlıklı görünmüyordu. "Miden zaten her zaman hassastı" dedi sakince. "Benim anlamadığım nokta amazonlara nasıl bulaşmayı başardığın" derken başını kaldırıp tekrar oğluna baktı.

Ah, evet. Onları endişelendiren bu olmalıydı. Muhtemelen annesi babasına Matriarkallerden bahsettiği anda en hızlı biçimde Smyrna'ya gelmişlerdi. Başını eğdi. "Matriarkal bir kadın esir alınmıştı" dedi sessizce. "Onu kurtardım"

"İzlerin çok belirgindi, Galen"

Bu sefer konuşan annesiydi. Astrid, artık tamamen gerçek bedenindeydi. Her zaman ki gibi melekleri kıskandıracak kadar güzel bir kadındı. Gümüş saçları, beyaz teni, mavi dövmeleri ve bulutlu bir güne benzeyen gözleriyle çok güzeldi. Üzerinde uzun sade bir elbise vardı.

İNLEYEN ALEV 2. KİTAP- FISILDAYAN RÜZGARWhere stories live. Discover now