Bölüm 27

2.5K 335 17
                                    


İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... GERİ SAYIMDA SON BEŞ BÖLÜM... YOĞUN ÇALIŞIYORUM KUSURA BAKMAYIN GEÇ KALABİLİRİM BİRAZ... İYİ OKUMALAR DİLİYORUM... LÜTFEN YORUM VE BEĞENİLERİNİZİ ESİRGEMEYİN...

Genç kadın kalbinin hızlandığını hissedebiliyordu. Dagon söylemese bile hemen arkalarında olduklarını biliyordu. Bütün gücüyle atını hızlandırdı. Hemen peşlerinde Andrey vardı. Kalabalıklardı ve atlarının seslerini duyabiliyordu.

Bir an bile harcayamazlardı. Dagon, hemen arkasında kadına sımsıkı sarılmıştı. Başını çevirdi. Bulundukları yer ormanlık alandan uzaktı. Toprak verimsiz ve çoraktı ve ufak tepeler vardı. Burada ağaçları harekete geçiremiyordu. Derin bir nefes aldı. Çorak topraklar sözünü dinlemiyorlardı.

Çok yakınlardı. Biraz daha hızlanırlarsa eğer onları yakalayacaklardı. Atlıların altından ufak iki adet fare hızlı bir şekilde onlara doğru gelmeye başladı. "Ena... Fareler..."

Kareean, arkasına bakmadı ancak neden bahsettiğini anlayabiliyordu. İkizler... Stefani ve Sherina... İki korkak fareye dönüşebiliyordu ve en iyi yaptıkları şey gizli suikastlardı. Genç kadın dişlerini sıktı. Bu ikiliden nefret ediyordu. "Onlar bize yaklaşırsa işimiz biter" diye hırladı. Çünkü o yarım akıllı farelerin ne kadar beter olduklarını biliyordu.

Genç kadın bir elini bıraktı ve kemerinde asılı duran hançere uzandı. Keskin bıçağı çekip küçük çocuğa uzattı. "Sakın acıma, Dagon" dedi gözlerini önünden ayırmadan. "Eğer dişlerini ata geçirirlerse kaçamayabiliriz"

Dagon hançeri tuttu ve arkasına döndü. Fareler hızla onlara yaklaşıyorlardı. Çocuk korktuğunu hissedebiliyordu. Daha önce hiç kimseyi öldürmemişti. Yapabileceğini hissetmiyordu ancak yapmazsa bir daha ne Viyola'yı ne de Galen'ı göremeyebilirdi.

Zorlukla yutkundu. Farelerden biri hızla ileri atıldı ve sarışın güzel bir kadın hemen atın arkasına kondu. Dagon'un düşünmeye bile fırsatı olmamıştı. Elindeki hançeri kadının karnına doğru bastırdı. Yüzünde kendini beğenmiş bir gülümsemeyle dondu kadın. Dagon korkuyla kadını sertçe itti.

Bıçakta kadınla beraber düşmüştü. Çok geçmeden arkalarından başka bir kadının çığlığı duyuldu. Dagon gözlerini sımsıkı kapadı ve yüzünü kadının sırtına yasladı. "Ena..." diye fısıldadı.

Onun için ne kadar zor bir şey olduğunu anlayamazdı. Kareena bir katil olarak doğmuştu. Birini öldürdüğü için vicdan azabı çektiği bir zaman olduğunu asla hatırlamıyordu. Özellikle de Sherina gibi bir sürtüğü öldürdüğünü düşünmekten zevk duyardı.

İçindeki kanın coştuğunu hissedebiliyordu. Gözlerini kısarak ileri baktı. Yeşil bir şeyler görebiliyordu. "Dagon" dedi sertçe. "Kendini toparla. Şuanda pişmanlık duymak için hiç uygun bir zaman değil"

Küçük çocuk bunu biliyordu. Derin bir nefes alıp başını kaldırdı. Kareena'nın gördüğünü o da gördü o anda. Yeşil... Aklı anında az önceki kadından uzaklaştı. Gözleri kısıldı. "Ena... Oraya... Sür..." dedi. Eğer bu düşündüğü şeyse bir şansları olabilirdi.

Gerçekten de iki kaktüs yan yana duruyordu. En azından onlara yardımı olabilecek bir şeydi bu. Dagon inanamaz bir şekilde başını salladı. Bunu neden daha önce düşünemediğini bilemiyordu. Elini ileri uzattı. "Yükselin" diye fısıldadı.

Kaktüsler yerden bitmeye başladı. Kareena, atıyla onların arkasına geçtiklerinde durdu. Sanki önlerinde kocaman bir kaktüs ordusu vardı. Küçük çocuk hızla yere indi ve arkalarından gelenleri izledi. En önden gelen baltalı adamın ve kılıçlı kadının iyice yaklaşmasını bekledi. Küçük çocuğun altın rengi gözleri hiç olmadığı kadar parlaktı ve o gözlerde kararlılık vardı.

İNLEYEN ALEV 2. KİTAP- FISILDAYAN RÜZGARWhere stories live. Discover now