Bölüm 3

3.6K 357 20
                                    


İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR.. LÜTFEN YORUMLARINIZI ESİRGEMEYİN... 

Kasabanın hemen uzağındaki bir madende prangalı ve zincirli insanlar çalıştırılıyordu. Üzerlerindeki elbiseler yırtık pırtıktı ve en az üç gün önce ki Dagon kadar güzel kokuyorlardı. Ancak zaten ihtiyaçları olan şey o prangalardı. Bir tanesi bile onları çıkarmaları için yalvarırdı zaten.

Sorun onları nasıl başlarında bekleyen kırbaçlı adamlardan ayıracaklarıydı. Dagon'un anlattıklarından sonra Galen daha tedbirli davranmaları gerektiğini düşünmeye başlamıştı. Dagon zaten korktuğu için yanaşmak bile istemiyordu.

Eğer gözleri görünmeden hareket edebilirse o zaman sorun olmazdı. Ancak buna da güvenemezdi. Maskesi bile yoktu sonuçta. Derin bir nefes aldı ve saklandıkları yerden başını çevirip Dagon'a baktı. "Dikkatlerini çekecek bir şeye ihtiyacımız var" diye fısıldadı.

Küçük çocuk başını çevirip gözlerini ona dikti. "Büyük... Bir... Patlama... Gibi" diye mırıldandı.

Şu kelimelerinin arasındaki boşluklar olmasa onunla gayet iyi anlaşacaklardı ancak bu kadar yavaş konuşması biraz sinirlerini bozuyordu. "Eğer madenin arka tarafında ufak bir patlama olursa iyi olabilir" dedi düşünceli bir şekilde.

Muhtemelen madendeki insanların bir kısmı da bu patlamadan sağ çıkamazlardı. Galen derin bir nefes aldı. İnsanları kim umursuyordu ki? Dagon'a baktı. "Hadi" dedi. "Arka taraftan dolaşacağız. Bizi kimsenin görmemesi lazım"

İkisi de madenin çevresindeki ormanlık alandan yürümeye başladı. Galen, gözlerini ayırmadan insanları izliyordu. En aşağı on atlı vardı. Yüksek rütbeli şu asker dediklerine benziyorlardı. Ellerinde kırbaç olan atsızlar daha düşük rütbelilerdi muhtemelen. Diğer çalışan köleleri cezalandırıyorlardı.

Askerlerin hepsini oraya çekemezlerdi muhtemelen. Zaten ihtiyacı olan birkaç prangaydı. Bunları alabilecek kadar zaman kazansa yeterliydi. Galen, birden durdu ve gözlerini atlılardan birine dikti. Adamın belindeki altın kesesi dikkatini çekmişti.

Ah, doğru... İnsanlar dünyasında bu parlak şeyler geçerliydi sadece. Dagon'u bulduğu kasabada çantasıyla beraber topladığı altınlarda kalmıştı. O altınlardan almadan hiçbir işe yaramazdı insanların arasına girmeleri. Ayrıca yeni kıyafetlere ve maskeye ihtiyacı vardı.

Madenin arka kısmı tamamen terk edilmiş görünüyordu. Ön taraftaki köleleri kontrol etmeye o kadar dalmışlardı ki arka tarafı tamamen boş bırakmışlardı.

Galen, elini Dagon'un omzuna koydu. "Beni burada bekle" dedi sakince. "Patlamadan sonra ön tarafa koşmamız gerekecek. Hızlı olmalıyız"

Dagon hafifçe başını salladı ve geri doğru çekilip bir ağacın arkasına saklandı. Galen öne doğru yürüdü. Çocuğa verdiği söz yüzünden ağaçların arasından saldıramıyordu. Dikkat çekmek istemediği için ejderhaya dönüşemiyordu.

Derin bir nefes aldı. Sadece sert bir patlatmaya ihtiyacı vardı. Ateş püsküremezdi yani. İçine çektiği havayı içindeki ejderha aleviyle birleştirdi. Doğrusu bunu daha önce yapmamıştı. Sertçe ağzındaki ateş topunu fırlattı ve aynı şeyi iki defa daha yaptı.

Tam da istediği gibi ateş topları madenin arkasına çarptı ve üç kez ardı ardına büyük patlamalar oldu. Bunu kutlamaya vakti yoktu ne yazık ki. Hızla arkasını döndü ve ağacın arkasında saklanan Dagon'a doğru koştu. Çocuğun elinden tuttu ve beraber geldikleri yoldan koşmaya başladılar.

İNLEYEN ALEV 2. KİTAP- FISILDAYAN RÜZGARWhere stories live. Discover now