| t h r e e |

2.7K 223 115
                                    

Evde sıkıntıdan ölmek üzereydik. Hoseok bir yanda şarkı mırıldanırken ben yerde yatıp tavanı izliyordum. Bu kadar monoton ve sıkıcı hayatımızda tek enerjik şey Seo'ydu. Her gün birçok aktivite yapardı. Bizi de içine sokmaya çalışırdı.

Odamın kapısı sertçe açıldığında yeniden bunun bir parçası olacağımızı anlamıştım. "Hazırlanın gidiyoruz."
Hoseok sordu "Yine nereye?"
"Arkadaşımın doğum günü kutlaması var."
"Peki bundan bize ne?"

Seo göz devirerek karşılık verdi. "Gidiyoruz dedim."
"Pekala ben geleceğim." Dediğimde ikisi de bana tuhaf tuhaf baktı. "Ne var? Gelmemi istemiyor muydun?"
"Genelde gelmemek için itiraz eden sen olduğun için şaşırdım. Her neyse hadi hazırlan."

Evde boş boş oturup Hoseok'u dinleyeceğime biraz dışarıda vakit geçirerek günü değerlendirebilirdim.

Hoseok odasında kendiyle baş başa kalırken Seo ile birlikte evden ayrıldım. Hava güneşliydi ve bu çok güzeldi. Sıcak hissini seviyordum.

*

"İyi ki doğdun Tae!" Diye bağırdı herkes coşkuyla. Daha yeni tanışmıştık ve eğlenceli birisine benziyordu Tae dedikleri çocuk. "Buradan çıkışta gitmem gereken bir yer var. Tek başımayım. Benimle gelmek ister misin?" Dedi kulağıma eğilirken.

"Nereye gideceğiz?"
"Gay bar."
Gözlerimi kocaman açtım "Eşcinsel misin?"
"Senin de öyle olduğunu biliyorum rahat olabilirsin."
"Nereden biliyorsun?" Diye sordum endişeyle. Söylediğimi hatırlamıyordum.

"Ortama girdiğin gibi uzaktan bakıp anlamıştım."
Güldüm. Bu imkansızdı. "Çok belli ediyorsun."
"Saklamıyorum ki."
"Saklasan iyi olur çünkü kimin birden umut bağlayacağı hiç belli olmaz." Diyip göz kırptı.

Bu ne demekti? Gergince ensemi kaşıdım ve gülümsedim zorlukla. Umarım bugün başıma tuhaf şeyler gelmezdi.

*

"Gidiyor muyuz?" Diye sordu Tae. Hayır demek gelmiyordu içimden fakat evet dersem de iyi şeyler olacak gibi durmuyordu. Ben yine de evet demeyi seçmiştim. Umarım pişman olmazdım.

Seo'ya haber verdikten sonra Tae ile birlikte dediği yere gitmek için arabasına bindik. Hoseok bu arabayı görse kesinlikle deliye dönerdi. Arabalara tutkuluydu.

Birkaç dakika sonra büyük bir mekanın önünde durduk ve indik. İçerisi asla bulunmak istemediğim bir ortam olsada onu takip ettim. Nefes almak için büyük bir çaba harcıyordum çünkü içerideki alkol kokusu burnumu yakıyordu.

Sessizce boş bir yere oturup Tae'nin de yanıma geçmesini bekledim. Neden o kadar çok arkadaşı varken buraya onunla benim gelmemi istemişti?

"Al bir kadeh de sen iç." Elindeki kadehi uzatırken konuştu. Teşekkür edip aldıktan sonra kadehleri tokuşturduk ve içmeye başladık. O hızlı bir şekilde bitirirken ben daha ilk yudumları alıyordum.

"Ah Jimin böyle ortamların çocuğu olmadığını o kadar belli ediyorsun ki." Dedi Tae. Ben ise yalnızca göz çevirip elimdekini yavaşça içmeye devam ettim. "Işıkların altında çok güzel gözüktüğünü söylemeden geçemeyeceğim." Dedi ve yavaşça kalçasını kucağıma kaydırdı. "Hadi bana güzel bir doğum günü hediyesi ver." Dedikten sonra göz kırptı.

Gergin bir şekilde elimdeki kadehi ona uzattım. "İyi ki doğdun Tae."
Kahkaha attı. "Öyle değil. Daha güzel bir hediye." Dudaklarıma eğildi "Güzel bir öpücük hiç fena olmaz."
Yutkundum. Bunu yapmayacaktım. "Şey...ben." bir şey diyememiştim. Tam tekrar konuşacaktım ki yüzümü yediğim sert darbe ile oturduğum yerden geriye düştüm.

Hızla yüzümü tutarken geri geri süründüm kaygan zeminde. Bu da neydi böyle? "Jungkook yapma!" Diye bağırdığını duydum Tae'nin.

Kendimi toparlayıp gözlerimi açtığımda Tae koşarak yanıma geldi ve eğildi. "İyi misin? Bak cidden onun adına çok özür dilerim."
"O kim?" Dedim kısık çıkan sesimle. "Eski sevgilim." Dedi mahçup bir ses tonu ile.

Anlamıştım. Başımı salladım ve acıyan yanağımı tutmaya devam ettim. Birkaç kişi çocuğu tutarken Tea kolumdan tutup kalkmama yardım etti ve beni sürükleyerek tuvalete götürdü.

Az önce neler olduğunu tam anlayamamış olsam bile umursamadan onunla birlikte gittim. Soğuk suyu açtı ve elini ıslattıktan sonra yüzümün her yerine değdirdi. Sıcak tenime çarpan ıslaklık içimi ürpertirken derin bir nefes aldım.

Oldukça stresli görünüyordu ve öyle davranıyordu. Tekrar yüzüme uzandığı anda ellerini tuttum ve onu durdurdum. "Neler olduğunu anlatman bana daha yardımcı olur."
Yenilgiyle omuzlarını düşürdü.

"Seni kullandım. Özür dilerim."
Anlamsızca yüzüne baktım. "Nasıl yani?"
Lavaboya yaslandı ve anlatmaya başladı. "Jungkook benim eski sevgilim. Az önce sana vuran. Bir süredir ayrı olmamıza rağmen bile bile aynı ortamlarda takılıyoruz ve ben genelde onu kıskandırmak için yanımda birileri ile geliyorum. Bugün de seni seçmiştim fakat çok ileri gitmiş olmalıyım ki amacıma ulaştım. Çok özür dilerim."

Başımı iki yana salladım. "Dediğin tüm şeyler bunun içindi yani."
"Evet. Yemin ederim senden hoşlanmıyorum sadece her şey o görsün diyeydi."
"Anladım."

Birkaç saniye sessizlik olduğunda konuştu. "Lütfen beni affet. Bencillik ettim."
"Sorun değil. Eğer onu sana geri getirmiş olacaksam sorun etmem."
Gülümsedi. "Teşekkür ederim. Bunu telafi edeceğim şimdi seni evine götüreyim ve şu çürüğü halledelim."

*

Hellöö! Kimler beğenmiş bakalım bölümü? Taekook eklemeseydim ölerdim o yüzden azcık ekledim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Hellöö! Kimler beğenmiş bakalım bölümü? Taekook eklemeseydim ölerdim o yüzden azcık ekledim. Umarım güzel olmuştur. Çok uzatmayacağım iyi geceler.

i'm not girl (i can't remember) • yoonminWhere stories live. Discover now