| s e v e n |

1.9K 175 11
                                    

"Günaydın Hoseok." Dedim canlı sesimle. Yanına uzandım ve saçlarını dağıttım. "Uyan koca oğlan." onu sarsmaya başladım. "Uyanmalısın çünkü bugün çok özel bir gün."

Gözlerini açmadan konuştu "Doğum günüm falan değilse hiç kalkamam."
Dudaklarımı büzdüm "Ama...Bugün beraber Yoongi ve Seo buluşacak."

Birden gözlerini açtı "Sen-Ne?"
"Evet. Onlara bir buluşma ayarladım."
Yattığı yerden hızla doğruldu "Kafayı yemiş olmalısın. Seo kızmadı mı?"
Omuz silktim "Hayır."
Gözlerini ovaladıktan sonra konuştu "Umarım bu fırtına öncesi sessizlik olarak adlandırılmaz."

"Sanmıyorum. Onlar kahvaltı edecek sen ve ben ise başka bir masada oturup onları izleyeceğiz."
Gözlerini yumdu ve soludu "Bugün Namjoon ile buluşacağım."
Omuzlarımı düşürdüm. Ne yani yalnız mı gidecektim?

"Yani beni orada yalnız bırakacaksın?"
"Acıtasyon yapma Jiminie. Tek yapman gereken arkalarda bir masa bulup orada oturmak. Bana ihtiyacın olduğunu sanmıyorum." Dedi ve ayaklandı. "Bana ihtiyacı olan başka birisi var anlarsın ya." Diyip göz kırptı ve üzerine kenarda duran tişörtünü geçirdi.

Gözlerimi dikip şaşkınca ona bakarken sordum "Hani siz sadece arkadaştınız?"
"Arkadaşız." Dedi kendinden emin bir sesle. "Onun bana ihtiyacı olduğunu söylemedim ki."
"Başkası mı?"
Göz devirdi. "Hiç kimse yok Jimin. Sadece seninle dalga geçiyorum. Hem kim durup dururken bana ihtiyaç duysun?"

"Ben duyuyorum ama sen reddediyorsun." Dedim alt dudağımı büzerken. "Eğer ona söz vermeseydim seninle gelirdim bunu çok iyi biliyorsun."
Omuz silktim "Ya yine saçma bir şey yapacağım tutarsa?" Diye sordum. Düşünür gibi yaptı "Öyle bir şey yapacak gibi olursan oradan ayrıl ve yanıma gel."
"Rahatsız etmeyeyim sizi." Dedim imalı bir şekilde.

Ve kafama aldığım darbe ile sustum. "Namjoon ve ben sadece arkadaşız. AR-KA-DAŞ."
"Tamam bir şey demedim."
Dediğim şeye kulak asmadı ve "Ne zaman gidiyorsun?" Diye sordu. "Gitmemi mi istiyorsun?"
"Hayır aptal. Seni bırakabilirim araba bende."
"Tamam o zaman giderken Seo'yu alalım."
"Tamamdır."

*

Birkaç dakika sonra buluşma yerine geldiğimizde heyecandan ellerim titrerken Seo'ya göz ucuyla baktım. Ağzındaki sakızı çiğnerken oldukça rahat görünüyordu.

"Sen hiç heyecanlı değil misin?" Diye sordum.
"Sonuçta çocuk senin arkadaşın. Neden heyecanlı olayım?"
"Haklısın."

Süslü bir koridordan geçtikten sonra kafenin asıl bölümüne gelmiştik. Kafe diyordum ama daha çok restoran gibi duruyordu. Gözlerim etrafta onu ararken siyah saçlarını gördüm. Tanrım onu tekrar görmek neden beni iki katı heyecanlandırmıştı anlamıyordum.

"Orada." Dedim masasını gösterirken. "Telefonla ile ilgileniyor."
Başı ile onayladı. "Gidiyorum ben o zaman."
"Git ama sakın pot kırma." Dedim endişeyle. Her şey mahvolacak diye çok korkuyordum.

"Merak etme bunu bozacak bir şey yapmam. Sadece rahatla."
Göz kırpıp yanımdan ayrıldığında gözlerimi yumdum ve birkaç saniye geçmesini bekledim. Bu kadar heyecan yapmam aptalcaydı.

Ardından içer girdiğimde onları rahatça izleyebileceğim aynı zamanda da uzak olan bir masaya oturdum. İçerisi güzel gözüküyordu fakat benim için güzel olan tek şey sanırım burada oturup masalarını izlemek olacaktı.

Seo'yu gördüğünde yerinden kalktı ve sarıldılar. Orada ben olmak isterdim. Sıkıntıyla iç çektim. Onlar yerine geçerken ben de menüyü elime aldım.

*
Zavallı Jimin :(

*Zavallı Jimin :(

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
i'm not girl (i can't remember) • yoonminWhere stories live. Discover now