| t w e n t y t w o |

1.5K 143 27
                                    

Dün gece normal bir şekilde oturup herkes sohbet etmişti. Çok fazla oturmadan evlere dağılmıştık. Yoongi ile olan konuşmam hakkında bir süre düşünmüştüm. Şu an aramızda olanlar neydi bilmiyordum fakat dün Hoseok ile yakınlaşmış olmama oldukça sinirlenmişti ve bu sebepsizce hoşuma gitmişti.

Sonunda haftasonu gelip çatmıştı. Hep birlikte Namjoon'un arkadaşının vereceği konser tarzı şeye gidecektik. Duştan çıktıktan sonra saçlarımı kuruttum ve üstüme güzel bir şeyler seçmek için dolabın karşısına geçtim.

Uygun parçaları seçtikten sonra giyinmeye başladım. Sebepsizce kendimi fazla heyecanlı hissediyordum. Orada Yoongi ile baş başa olmayı dilerdim.

Hazırlanmam sonunda bittiğinde telefonumu alıp evden ayrıldım. Her zaman olduğu gibi Hoseok'un evine doğru ilerledim. O olmasa bir yere gitmem fazla zahmetli olurdu.

*

Fazlasıyla sevimli bir konsepte sahip olan bu şirin kafeye geleli yarım saat olmuştu. Namjoon, Hoseok ve ben çoktan bir masaya geçmiş, diğerlerinin gelmesini bekliyorduk.

"Jin gelmiş sanırım ben yanına gideyim birazdan dönerim."
İkimiz de onay verdikten sonra önümüzdeki kahvelerden yudumlamaya devam ettik. Öylece etrafı incelerken gözlerim kapıya ulaşmıştı. İçeriye giren Tae, Jungkook ve Yoongi'yi görmemle Hoseok'a işaret verdim. O da aynı tarafa baktı ve bizi görmeleri için el salladı.

Bu tarafa doğru yürümeye başladıklarında gözlerimi hala alamadığım Yoongi'nin renk değiştirmiş saçlarından ayırmaya çalıştım fakat pek işe yaramamıştı. Sikeyim mor rengin bir insana bu kadar yakışacağını hiç düşünmemiştim.

Soluk bir mordu fakat onu hem aşırı sevimli hem de aşırı seksi gösteriyordu. Gözlerimiz buluştuğunda masaya ulaşmışlardı. Yanımdaki sandalyeye oturmadan önce bana göz kırpmayı ihmal etmedi. Kalbim her zamanki hızını bozup saçma sapan bir ritimde atmaya başladığında gözlerimi kaçırdım ve lafa daldım.

"Namjoon arkadaşına bakmaya gitti birazdan gelir." Dedim gergin çıkan sesimle. Onunla bulunduğum ortamlarda neden hep bu kadar gergin oluyordum hiçbir fikrim yoktu.

Diğer konuklar içeri doluşmaya başladığında içerisi iyice kalabalık olmuştu. Bir düğün töreni gibi kalabalıktı. Görevliler yavaş yavaş masaları kenarlara çekerek ortada boşluk yarattığında biz de kalkıp masamızı kenarıya çektik ve herkes gibi sahneye yakın olmak adına ortaya geldik.

Öylece dikilirken sahneye -bana göre- uzun boylu bir çocuk çıktı. İlgi çekici bir yüzü ve fiziği vardı. Tüm dikkat onun üzerinde toplandığında hiçbirimiz Namjoon'un aramızda olduğunu fark etmemişti.

"İyi akşamlar millet ben Kim Seok Jin. Bu akşam benim için burada olanlar kimler görelim bakalım."
Herkes ellerini kaldırdığında eline bir öpücük kondurdu ve bize doğru yolladı.

Bu hareketi hepimizi gülümsetmişti. Çok geçmeden ufak çaplı konser başlamıştı. Dediğine göre çok fazla bilinmeyen bir grubun şarkısıydı söylediği şarkı.

Tae ve Jungkook birbirlerine sarılmış bir şekilde hafifçe sağa sola doğru sallanırken Hoseok, Namjoon'un kolu altında gözlerini yummuş bir şekilde şarkıyı dinliyordu. Biz ne mi yapıyorduk? Yan yana öylece dikiliyorduk.

Birkaç saniye sonra elime değen eli birden elimi kavramıştı ve ben tepkimi gizlemeye çalışarak etrafıma bakınıyordum. Baş parmağı ile elimin üstünü okşadıktan sonra nazikçe beni kendine çevirdi ve ellerini belime koydu, bileklerimden tutup ellerimi omuzlarına koymamı sağladı.

Bedenlerimizi oldukça birbirine yaklaştırdığında dizlerimin bağı çözülmüş gibi olmuştu.

Şarkı sözleri şu an onun bakışlarında o kadar anlamlıydı ki. Bilmediğim bir şarkıydı ve ben onun dudaklarını okuyarak sözleri söylemeye çalışıyordum. "Yapamam biliyorsun, kendimi gösteremem. Kendimi veremem sana, acınası halimi gösteremem."
Sözler sanki ona aitti. Seok Jin'den daha dokunaklı söylüyordu.

"Bu yüzden yine takıyorum maskemi, seninle buluşmak için yola çıkıyorum ama hala seni istiyorum."
Cümlelerini bitirdikten sonra yüzüme doğru yavaş yavaş yaklaştı ve burnumun ucunu hafifçe öptü. Oldukça huzurlu hissediyordum kendimi. Hiç ama hiçbir zaman bu kadar huzurlu hissetmemiştim.

"Nasıl oluyor bilmiyorum ama seni istiyorum."
Dediğinde gözlerimi yumdum ve başımı göğsüne yasladım. "Benim ol, senin olayım."
Gözlerim dolu doluydu fakat bunu istemiyordum. Yaşlarımı geri ittirip başımı kaldırdım göğsünden. "Zamanla her şey olacak fakat önce bazı şeyleri konuşmalıyız. Tamam mı?"

Başıyla onayladı ve beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Kollarında olduğumda sanki aklım uçup gidiyordu. Şarkı sona erdiğinde alkışlar yükseldi. Bedenlerimizi ayırıp biz de kalabalığa eşlik ettik.

Hafifçe kulağıma eğildi ve fısıldadı. "Bu geceyi güzel yapan şey burada şarkıya eşlik eden insanlar değil ya da güzel bir sese sahip olduğu için burada şarkı söyleyen o çocuk değil. Sensin Jimin. Burayı ve bu geceyi güzel yapan tek şey sensin."

*

Bu bölümü yazmak için tüm gün hevesliydim o yüzden heyecanla hızlı hızlı yazdım inş güzeldir.

Yoonminimiz yavaş yavaş real oluyor ohh.

i'm not girl (i can't remember) • yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin