| f i v e |

2K 200 37
                                    

Gönderen : Yoongi
Eğer sorun olmayacaksa seninle görüşmek istiyorum.

Dakikalardır ekrana bakıyordum. Hoseok'un bana seslenmesine bile cevap vermeden gözlerimi dikmiştim. "Jimin bakacak mısın yoksa yastığı kafana mı yersin?"

Hızla kafamı kaldırdım. "Hoseok ben ne yapacağım?"
Anlamsız bir ifade ile baktı yüzüme. "Ne konuda?"
"Bir çocuğa yazmıştım hatırlıyor musun?"
"Seo'nun fotoğrafını atmıştın?"
"Evet o. Benimle görüşmek istediğini söyledi."
Göz devirdi "Engelle gitsin."

Başımı olumsuzca salladım. "Aklına engellemekten başka mükemmel bir fikir geliyorsa onu yap."
"Engellemek istemiyorum."
"O zaman buluş onunla."
"Ve sonra tüm yalanım ortaya çıksın ben de rezil olayım."
Oflayarak kollarımı önümde bağladım. Yaptığım şey çok aptalcaydı. Ne diye böyle bir şeye bulaşmıştım anlam veremiyordum.

"Her şeyi Seo'ya anlatmaya ne dersin."
Gözlerimi kocaman açtım. "Beni öldürmesi için güzel bir sebep olur."
"Çok büyük tepki vereceğini sanmıyorum. Anlayışla karşılar bence."
"Böyle bir şeyi hayatta kabul etmez."
"Hiçbir şeyi kabul etmiyorsun. Daha fazla ne diyebilirim bilmiyorum."

Gözlerimi yumup birkaç saniye düşündüm. Havada uçuşan eşyaları ve Seo'nun bağırışlarını görebiliyordum. Gözlerimi açıp Hoseok'a baktım. "Ne kaybederim ki?"

*

Telefonu yatağıma bıraktım ve aynanın karşısına geçtim. Yüzümü inceledim. Kendimi beğenmiyordum. Yine de Yoongi'yi görmek istiyordum. Uzaktan da olsa onu tekrar görmek istiyordum.

Telefonuma gelen bildirimleri umursamadan koşarak evden çıktım. Seo'ya gitmem lazımdı. Birkaç dakika sonra nefes nefese kapısında bulmuştum kendimi. Cebimden evin anahtarını çıkarıp eve girdiğimde tahmin ettiğim gibi odasında müzik dinlerken dans ediyordu. Kapıyı birkaç kez tıklatsamda müzik sesinden duyulmamıştı.

Ürkek bir şekilde başımı kapıdan içeri uzattım ve seslendim.
"Seo bir şey konuşabilir miyiz?"

Seo beni hala duymuyordu. Arkası dönük olduğundan da görmüyordu. Yanına gidip omzuna dokundum. Korkuyla çığlık attığında ben de korkup çığlık atmıştım.

Beni görünce müziği kapattı ve sinirle baktı. "Sana kapımı tıklatmadan odama girmemeni söylemiştim!"

"Özür dilerim. Kapını tıklattım ama duymadın. Sonra sana seslendiğimde yine duymadın."
"Ah, üzgünüm. Benim hatam." dedikten sonra yatağına oturdu. "Ne söyleyecektin?" dedi az önceki sinirli haline göre neşeli bir sesle.

Yanına oturdum. "Bunu söyleyip söylememek hakkında çok kararsızım. Bana deli gibi kızacağını düşünüyorum..."
Daha dikkatli bir şekilde dinlemeye başladı.

"Jimin beni korkutuyorsun."
"Ah, belki de söylememeliyim."
"Hayır hayır hayır! Beni meraklandırıp gidemezsin. Çabuk anlat!"
"Ben kendime yeni bir arkadaş edindim ve-"
"Ciddi misin? Buna çok sevindim Jimin. Sonsuza dek tek arkadaşının Hoseok olacağını düşünmeye başlamıştım." dedikten sonra saçlarımı karıştırdı.

Yüzümü buruşturup geri çekildim. "Bundan hoşlanmadığımı biliyorsun."
"Üzgünüm." bu sefer yanaklarımı mıncırdığında ellerini tutup kucağına koydum sonra da yanaklarımı ovaladım.

"Temastan hoşlanmıyorum Seo."
"Pekala. Devam et."
"Yine beni zorla götürdüğün bir partide tanıştık onunla-"
"Geçen gün gittiğimiz partiden mi bahsediyorsun?"
"Doğum gününden önce."

Boğazımı temizleyip devam ettim. "O, o gün çok sarhoştu ve yanıma geldi. Sanırım kız olduğumu zannetti kafası yerinde olmadığı için. Numaramı istedi ben de verdim. Konuşmaya başladık ve Seo beni hala kız zannediyor." dedikten sonra somurttum.

O da somurttu. "Neden ona gerçeği söylemedin?"
"Çünkü erkek olduğumu duyunca konuşmak istemez diye düşündüm."
"Sonra ne oldu?"
"Ona bir fotoğrafımı atmamı istedi." dedi zorlukla. Yutkundu ve devam etti "Ben de ona..."
Bana anlamaz gözlerle baktı.

"Ben de ona...Senin resmini attım."
Duyduğu şeyle gözlerini kocaman açtı ve bana baktı. "Ne yaptım dedin sen!?" tekrar bağırdığında korkmuştum.

"Be-ben çok üzgünüm." gözlerim dolmuştu. Fazla kırılgan bir yapım vardı.

Sinirle ayağa kalkıp camın önüne geçti ve bir elini alnına koyup bir elini de beline yerleştirdi.

"Jimin böyle bir şeyi bana sormadan nasıl yaparsın?"
"Çok özür dilerim. Sa-sadece sanırım ondan hoşlanıyorum ve konuşmamızın bitmesini istemedim." Söylediğim şeye ben bile şaşırmıştım. Ondan hoşlanıyor muydum? Sanırım bu bir yanılgıydı.

Titrek bir nefes aldığımda fark etmiş olmalıydı ki bana baktı. Ağladığımı görünce yanıma geldi ve eski yerine oturdu.

"Ağlama lütfen. Bağırdığım için üzgünüm."
Sessizce tekrar iç çektiğimde üzgün bir yüzle beni kendine çekip sarıldı. "Sadece bir an şok oldum. Özür dilerim."
"Bağırmakta haklısın. Bu yaptığım çok kötü bir şey. Çünkü beni sen zannediyor. Senden izinsiz yapmamalıydım. Çok özür dilerim."

"Önemi yok. Olan olmuş."
"Ona gidip bir daha konuşmak istemediğimi söyleyeceğim." kalkmak için hareket ettiğimde beni daha sıkı tuttu. "Dur! Bunu yapmana gerek yok. Konuşmaya devam edin."
"Ama-"
"Hayır Jimin. Yıllar sonra ilk defa arkadaş edinmişsin ve buna engel olamam."
Daha da sıkı sarıldım. "Seni çok seviyorum."
"Ben de seni çok seviyorum."

Ayrıldığımızda göz yaşlarımı silip gülümseyerek baktım. "Peki senden bir şey isteyeceğim. Biliyorum bu çok fazla ama kabul etmek zorunda değilsin."
"Söyle bakalım."
"Onunla buluşur musun?"

*

Geldik zurnanın zırt dediği yere

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Geldik zurnanın zırt dediği yere.

i'm not girl (i can't remember) • yoonminWhere stories live. Discover now