| t w e n t y f o u r |

1.2K 132 28
                                    

Oyun birkaç soru ile sona erdiğinde Tae annesinin araması üzerine eve gitmek için ayaklanmıştı. Tabii sevgilisi de onunla birlikte gidiyordu.

"Biz de artık gidelim mi?" Diye sordu Namjoon. Hoseok sorarcasına bana baktığında başımla onayladım. Biz de onların arkasından gitmek üzere ayaklandık ve kapıya doğru ilerledik. Yoongi de bizi geçirmek için peşimizden geldi. Montumu üzerime geçirdim ve ayakkabılarımı giymek için eğildim fakat o sırada birisi kolumdan tutup beni durdurdu.

Başımı kaldırıp kim olduğuna baktım. "Bir şey mi oldu Yoongi?"
"Sen gitme, burada kal."
Niçin böyle bir şey istemişti ki? "Neden?"
"Bazı şeyleri konuşmalıyız demiştin. Bu gece burada kal ve o şeyleri konuşalım artık."

Pekala artık kaçmamız çok saçmaydı. Halletmemiz gereken ne varsa bir an önce halletmeliydik ki bu belki de en doğru zamandı.

Kapıdan çıkmak üzere olan Hoseok'u durdurdum. "Hyung ben gelmiyorum."
Anlamaz gözlerle bana baktı. "Neden?"
"Yoongi ile konuşmamız gereken bazı şeyler var."

Sırıtan bir ifade ile bana baktı. "Pekala öyle olsun."
Kim bilir ne anlamıştı. Gözlerimi devirip onları yolcu ettikten sonra içeri girdim. Şimdi baş başaydık. Montumu tekrar çıkarttım ve askılığa astım. Adımlarımı merdivenlerin başında beni bekleyen Yoongi'ye yönelttim.

Elimi tuttu ve bana öncülük ederek merdivenleri çıktı. Oldukça gergin hissediyordum. Umarım konuşmamız işe yarardı, umarım kötü sonuçlar doğurmazdı.

Daha önce bulunmuş olduğum yatak odasına girdiğimizde elimi daha sıkı tuttu. Birlikte yatağına doğru yürüdük. Beni nazikçe oturttu ve öbür tarafa dolanıp o da oraya oturdu. "Uzan." Dedi. Tereddüt ede ede uzandım. Diken üstünde gibiydim.

Kendisi de tam yanıma uzandığında bana doğru döndü ve belimden tutup biraz daha kendine yakınlaştırdı. Gözlerini kıstı ve gülümsedi. "Ne kadar güzel olduğunu biliyor musun?"
Utançtan yanaklarım kızarmıştı adım kadar emindim. "Biliyor musun tüm dengemi mahvettin." Dedi yüzüme düşen kahkül parçasını kulağımın arkasına atarken.

"Birçok kişiyle konuşmayı kestim, tamamen farklı düşünür oldum ve bilemiyorum bazı şeyler hakkında özellikle çok düşündüm."
Neden birçok kişiyle arasındaki şeyi bitirmişti? Özellikle de benim yüzümden. "Kimlerle konuşmayı kestin ve neden?" Diye sordum merakıma yenik düşüp.

Kısık bir sesle güldü soruma. "Belki biliyorsundur kızlarla aram iyidir o yüzden etrafımda çok fazla kız vardı. İlgimi çeken şey onlarken bütün ilgim sana yoğunlaştı. Ben de onları daha fazla etrafımda tutmaya gerek duymadım."
İçime gelen kıskançlık duygusuna engel olarak yeni bir soru yönelttim "Pekala etrafında o kadar çok kız varken neden hoşlanmadığın halde benim gibi birisini seçtin?"

Gözleri dudaklarımdayken konuştu. "Eğer hoşlanmadığın derken kendini kast ediyorsan sana olan hislerim çok farklı Jimin." Dedi ve sustu. Elini yanağıma götürüp okşarken tekrar konuştu. "Fakat bahsettiğin şey erkeklerden hoşlanmak ise evet hala onlardan hoşlanmıyorum."
Garip bir ifadeyle baktım. "Kendinle çelişiyorsun. Kız olmadığımı biliyorsun değil mi?" Diye sordum biraz daha sert çıkan sesimle.

"Biliyorum fakat dünyadaki bütün kızları kıskandıracak bir güzelliğe sahipsin. Dünya üzerinde hoşlanabileceğim tek erkeksin."
Utangaçlığımı bir kenara bırakmaya gayret göstererek gözlerimi kaçırdım ve düşündüm. Beni sadece dış görünüşüm için seviyorsa bu pek iyi bir şey sayılmazdı.
"Her şey dış görünüşüm için mi?"
Eli yavaşça enseme kaydı. "Hayır hiçbir şey sadece bununla sınırlı değil. İnsanları iyi tanıyorum Jimin. Gözlerinin içine baktığımda çok farklı bir çocuk görüyorum, derinlerdeki masumluğu sezebiliyorum."

Eli bir süre ensemde oyalandığında içimden bir şeylerin kopup gittiğini hissettim. Ortam fazlasıyla ısınmış gibi geliyordu. "O masumluğu seviyorum, kırılgan oluşunu seviyorum, içindeki iyi kalpli çocuğu seviyorum."
Duraksadı ve yüzünü daha çok bana doğru yaklaştırdı. "Seni seviyorum Jimin-ah."

Titreyen dudaklarımı birbirine bastırarak başımı yastığa gömdüm. Bunu duymak vücudumda adlandıramadığım bir etki yaratmıştı. "Çok uzun bir süre düşünmüştüm bunun hakkında. Seni mi yoksa bu hissi mi seviyorum diye fakat artık sadece seni sevdiğimden çok fazla eminim."

Elimi nazikçe tuttu ve göğsüne doğru götürüp kalbinin olduğu tarafa koydu. "Bana bir şans verebilir misin? Biliyorum ikinci şanslar genelde verilmez ama sen bana o şansı verebilir misin?"

Birazdan bir dondurma gibi eriyecektim ve yatağın içine doğru sızacaktım. Fazla yumuşak hissediyordum. Peluş bir oyuncak gibi. Gözlerimi sabit tutmaya özen göstererek cevap verdim. "Baştan başlamak için pek geç sayılmaz." Dedim. Gülümsedi ve beni iyice kendisine çekip alnıma bir öpücük kondurduktan sonra sıkıca sarıldı.
"Seni seviyorum Jimin-ah."
"Ben de seni seviyorum."

*

yazarken asıl eriyen ben oldum.
aşırı soft :3

i'm not girl (i can't remember) • yoonminTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang