| t h i r t y t h r e e |

986 93 1
                                    

Herhangi bir cenaze töreni olmamıştı. Defnedildikten sonra mezarın başında sadece biz vardık. Bizden başka gelebilecek hiç kimse olmadığını söylemişti ve ben de nedenini sorup kurcalamak istememiştim.

Oldukça durgun görünüyordu yanımda öylece uzanırken. Bir şeyler eksikti ifadesinde. Ne demem gerektiğini hiç bilmiyordum ve bu canımı en çok sıkan şeylerden biriydi. Dümdüz önümüzdeki duvarı izliyordu, düşünceleri asla okunur gibi değildi.

Onun eline göre fazla minik kalan elimi ellerine kenetledim. Başını yavaşça bana çevirdi. "Senin için endişeleniyorum." Dedim kısık çıkan sesimle birlikte. "Ne düşündüğünü bir türlü çözemiyorum."
Omuz silkti "Bir şey düşünmüyordum."
İnanmayan yüz ifademle ona baktım. "Çok dalgınsın. Bir şey düşündüğün besbelli."

Gözlerini yumdu ve başını arkaya attı. Eli elimi daha sıkı tutarken konuştu "Olanları düşünüyorum, neden böyle her şey diye düşünüyorum. Çocukluğumdan beri düşündüğüm "Neden gurur duyabileceğim bir ailem yok." Cümlesini düşünüyorum."

Başımı yavaşça omzuna yasladım. "Onlar benimle gurur duysun istedim, her şeyi yaptım. Sonuç ne peki? Koca bir hiç."
Boğazını temizledi ve konuşmaya devam etti "Çünkü benimle gurur duyabilecek bir ailem bile yoktu ki. Bari ölene kadar babamın kim olduğunu öğrenebilseydim." Dedi iç geçirirken.

Şaşkınlıkla dudaklarım aralanırken "Babanı tanımıyor musun?" Diye sordum. Başını iki yana salladı. "Onun orospuluklarından birisinin sonucu dünyaya geldim." Dedi. Böyle demesi içimi acıtmıştı. "Aile kavramını bilmiyorum. Hiç anne diyebileceğim birisine sahip olduğumu düşünmedim. Biyolojik olarak öyleydi ama hiçbir zaman gerçekten annem olmadı."

Kirpik diplerim titrerken kendimi bu duygusal konuşmaya kaptırmamak işin zor tutuyordum. Eğer kaptırırsam ağlayacağımı biliyordum. "Hep kendi başının çaresine bakan, başında ebeveyni olmadan bir şeyler becermeye çalışan zavallının tekiydim."
Başımı iki yana salladım "Hayır aksine güçlü olduğun için böyleydin. Güçlü olmayan bir çocuk bunların hiçbirini yapamazdı. Böyle düşünmen doğru değil."

Yanlış düşünüyordu. O gerçekten güçlü birisiydi. Temelli kötü yapılmış bir bina gibi olsa da hayatı o inşaatı ayakta tutmayı başarmıştı.

"Bu kocaman evde iki kişi bile olsak o kadar da yalnız hissettirmiyordu varlığı. Şimdi yapayalnızım."
"Hayır değilsin." Dedim kendimden emin bir şekilde. "Ne zaman istersen burada seninle kalabilirim. Her zaman ailem izin vermeyebilir fakat vaktimin çoğunu burada geçirebilirim."
"Benim için düzenini bozmana gerek yok."
"Düzenimi bozmuyorum, düzenimi senin üzerine kuruyorum."

Başını bana çevirdi ve dudaklarımı öptü. "Teşekkür ederim Jimin. Jungkook'dan sonra ilk defa birisi bana bu kadar değerli hissettiriyor."
Gülümsedim. "Emin ol her birimiz senin için bazı şeyleri göze almaya hazırız." Dedim.

Onun için göze alabileceğim birçok şey vardı. Sevgi bir yerden sonra sizi birer anne ve babaya çeviriyordu zaten. Birisini arkadaşça bile sevseniz ailesi gibi olmaya başlıyordunuz. İşte bense artık onun ailesi olmak için vardım.

*

Beklenen lanet sınav günü gelip çatmıştı. Elimden geldiğince çalışmıştım ve en azından sınıfı geçebileceğim notlar almaya bakıyordum. İlk sınavım o kadar da fena değildi fakat emin olamadığım birçok soru yüzünden sonuçtan korkuyordum.

"Yarın matematik var." Dedi Tae bıkkınlıkla. "Şu ders kadar nefret ettiğim başka ne var acaba." Diye düşündü birkaç saniye. Aklına bir şey gelmiş olmalı ki yüzünü buruşturdu. "Kook'un sınıfındaki sporcu kız." Dedi. "Ondan nefret ediyorum."

Dediklerini ciddiye almadan yürümeye devam ettim. Okulun vermiş olduğu yorgunlukla birlikte üstüne sınav için sabahlara kadar çalışmam eklenince enerjim tükenmişti.

"Sen çok şanslısın." Dedi kıskanır gibi. "Neden?" Diye sordum. "Yoongi'nin sayısalı çok iyi, o seni en iyi şekilde çalıştırır. Jungkook'u bile çalıştırmıştı."

Bu gece onunla birlikte kalacaktım ve belki ondan bunu rica edebilirdim. Birazcık bile olsa aklımda kalması gereken şeyler vardı.
"İyi fikirmiş dostum, bunu değerlendireceğim." Dedim.

Yoongi hakkında sürekli yeni şeyler öğreniyordum. Keşke onu en iyi şekilde tanıyabilseydim. Sokağın başına geldiğimizde ikimiz de farklı yönlere gideceğimizden sarılıp vedalaşmıştık ve ayrı yönlere doğru yürüdük.

Morali bu kadar bozukken ondan böyle bir şey istemem bencilce olur muydu diye düşünmekten kendimi alamamıştım. Sadece bir saat bile olsa buna ihtiyacım vardı fakat o böyleyken onu buna zorlayamazdım.

Otobüs durağına geldiğimde elimi ceplerime sokup donmamayı umarak otobüsümü beklemeye başladım. Hoseok bugün özel derse kalmıştı ve bu yüzden yalnızdım. Pek alışkın olmadığımdan etrafı izleyerek dikkatimi dağıtmaya çalışıyordum. Aslında fazla düşüncelerimden arınmak için güzel bir taktikti.

Kısa bir sürenin ardından otobüs gelmişti ve ben kardan adam olmama birkaç saniye kala bu sıcak ortama girebilmiştim. Bıkkın hareketlerle kulaklığımı çıkarttım ve yavaş bir müzik açtım. İşte rahatlama seansım başlamıştı.

*

evet finale bir-iki bölüm kala hemen ufak bir reklam vereceğim.
video games adında bir taekook kitabı yayımladım dilerseniz profilden ulaşabilirsiniz.
shipleyenleri davet ediyorum :)

iyi gecelerr <3

i'm not girl (i can't remember) • yoonminWhere stories live. Discover now