| t w e n t y |

1.6K 163 26
                                    

Bugün o gideli tam bir hafta olmuştu ve ben artık onun dönmesini beklemeyi kesmiştim. Sanırım gerçekten dönmemek üzere gitmişti. Yavaş yavaş alışmıştım ya da kabullenmeye başlıyordum. Bilemiyorum.

Düşüncelerimde boğulmaktan çok sıkılmıştım. Önümdeki kağıdı karalamaya devam ederken gözlerimi kırpıştırdım ve düşüncelerimi dağıtmaya çalıştım. Sınıfta olmaktan nefret ediyordum.

Teneffüs zilini duyduğumda hızla yerimden kalktım ve kendimi sınıftan dışarı attım. Hoseok'u bulmalıydım. Sınıfına girdiğimde sırasında oturup test çözdüğünü gördüm. Çok sıkı çalışıyordu ve eminim ki sınavda başarılı olacaktı.

Sessizce yanına gidip arkadan sıkıca sarıldım. "Çok yorulmuş gibi görünüyorsun hyung."
"Jimin korkuttun beni."
"Onu amaç edinmiştim zaten." Dedim ve test kitabını kapattım.
Arkasına yaslandı ve kollarını önünde birleştirip beni dinlemeye hazırlandı.
"Söyle bakalım ne istiyorsun?"
"Bildiğin gibi son günlerde pek iyi değilim. Bir şeyler mi yapsak?"

Düşünür gibi yaptı ardından kalemiyle oynamaya başladı ve konuştu. "Ne yapmak istersin?"
Omuz silktim. "Lunapark'a gitmek güzel olabilir?" Dedim. Bunu beklemiyormuş gibi gözlerini büyüttü. "Biz mi? İkimizin de en çok korktuğu yer orası bunu biliyorsun."

Haklıydı. Hayatımızda sadece bir kez beraber gitmiştik onda da dersimizi almıştık. O korkudan kolumu sıka sıka morartmıştı ve birkaç kez kusmuştu, benim ise bağırmaktan sesim kısılmıştı bir hafta boyunca konuşamamıştım. Yine de korksak bile belki kafa dağıtmış olurduk?

"Pekala o kadar da iyi bir fikir olmayabilir ama kafa dağıtmış olmaz mıydık?"
"Öyleyse okul çıkışında gidiyoruz."
Gülümseyip başımı salladım.

Onunla vakit geçirmeyi çok seviyordum. Her zaman sıcacık gülümsemesi ile içimi ısıtıp günümü kurtarıyordu.

*

Yan binada olmasına rağmen evimin kapısından beni arabayla almak gibi bir centilmenlik yaptığında kıkırdayarak yan koltuğa geçtim.

İkimiz de oldukça neşeliydik fakat şunu çok iyi biliyorduk ki içten içe bir korku vardı. Arada sırada derin derin iç çekiyordu, canı bir şeye sıkkındı bu açıkça belli oluyordu.

Hafifçe kolunu dürttüm ve sordum. "Neyin var? Canın sıkkın gibi."
Omuz silkti. "Bir şey olduğu yok, her zaman olduğum gibiyim."
Yıllardır tanıyordum onu, aklında onu üzen bir şey olduğu belliydi. Her zaman büründüğü o neşeli hali yoktu. Aksine neşesizdi ve somurtuyordu.

Gözlerimi devirdim "O kadar yıl oldu tanışalı. Bir sıkıntı var işte her halinden belli." Dedim. Sessizce iç çekti. "Namjoon." Dedi sustu.
"Namjoon'a mı bir şey oldu?"
"Hayır aramızdaki ilişkiye bir şey oldu." Dedi somurturken. En son gördüğümde fazlasıyla yakınlardı. Birden ne olabilirdi ki?

"Senin Yoongi'nin evinde kaldığın geceyi hatırlıyor musun? Biz orada öpüşmüştük. O günden sonra hiç konuşmadık. Birkaç kez buluşmak istedim fakat o gelmek istemedi."
"Neden peki?"
"Bilmiyorum. Sanırım aramızda böyle bir şeyin olmasını istemiyor."
Eğer birlikte olsalardı çok tatlı bir çift olurlardı. Oldukça yakışıyorlardı ve sevimli gözüküyorlardı.

Umarım bir şeyler yoluna girerdi. Umarım hepimizin hayatında bir şeyler yoluna girerdi.

*

Korku dolu birkaç saatin ardından kusmamak adına daha fazla lunaparkta kalmama kararı almıştık. Maksimum üç tane korkunç oyuncağa binmiş olmak bile bize yetmişti. Pamuk şekerlerimizle birlikte arabaya doğru yürüdük. Hava çok fazla olmasa bile soğuktu ve soğuktan yüzlerimiz domatese dönmek üzereydi.

Arabaya bindiğimizde donma evresine geçmeden kaloriferleri açtık ve yola çıktık. Yol boyu radyoda çalan yabancı pop müziğe eşlik etmeye çalışıyorduk fakat ikimiz de farkındaydık ki ingilizce de bayağı kötüydük.

Arabayı otoparka parkettiğinde ikimiz de indik ve kısaca sarıldık. "Bugün eğlenceli geçti hyung, teşekkür ederim."
"Fikir senindi, ben teşekkür ederim."
Dedi ve saçlarımı karıştırdı. Kıkırdayarak elini ittirdikten sonra parmaklarımla ona kalp yaptım. "Hadi çok dışarıda kalmadan eve gir çok üşüdün."
"Pekala o zaman yarın görüşürüz."
"Görüşürüz."

Arkamı dönüp gitmek üzere olduğum sırada gelen sesle birlikte durdum. "Eve vardığında mesaj at."
Kıkırdayarak ona döndüm. "İki adım uzağındayım hyung. Camdan baksan bile görürsün."
"Biliyorum ama sen yine de haber ver."
"Peki."

Tekrar arkama dönüp yürümeye başladım. Beni birisinin koruyor olması güzeldi. Birisinin beni merak ediyor olması, benimle ilgileniyor olması fazla güzel bir histi. Yüzümdeki sırıtışla birlikte yürümeye devam ettim fakat o sırada suratımı asmama hatta şok geçirmeme sebep olacak bir şey oldu.

Tam karşımda dikilip gözlerini ayırmadan bana bakıyordu. Gözlerimi kırptım ve gerçek olup olmadığını anlamak için birkaç adım daha atıp yaklaştım. Gerçekten de karşımdaydı. Yoongi önümde dikiliyordu.

"Y-Yoongi s-sen."
Gülümsedi. Eğer çok değerli bir an kaydetmek isteseydim kesinlikle gülümseyişini kaydetmek isterdim. O gülerken çok fazla tapılası ve şirindi.
"Nasıl yani...Sen gitmiştin." Dedim zar zor konuşurken.
"Geri geldim." Dedi omuz silkerek. Mutluluktan mı ya da başka bir şeyden miydi bilmiyordum fakat gözlerim dolmuştu ve görüşümü engelliyordu.

Başımı yana çevirip göz yaşlarımı yok ettikten sonra tekrar ona döndüm. "Bunu diyeceğimi hiç düşünmezdim ama seni özledim."
Duyduğum şeye hiçbir zerrem inanmamıştı. Çünkü herkesin bildiği tek bir şey vardı o da Yoongi benden nefret ederdi.

"Eğer birisini çok seversen o zaman ondan uzak olduğunda onu özlersin. Ne zamandan beri nefret ettiğin birisini özlüyorsun?"
Aramızdaki iki metrelik mesafeyi kapattı. Artık daha yakındık. "Haklısın fakat ben nefret ettiğim kişiyi değil nefret ettiğimi sandığım kişiyi özledim."
Hiç bir şey diyemedim ve öylece bakmaya devam ettim. Çok karmaşıktı ve asla dedikleri şeyler gerçek mi değil mi belli olmuyordu.

"Onca şeyden sonra dediklerine nasıl inanabilirim?"
"Pekala inanmanı sağlayacağım fakat bana sadece bir dakika ver."
Başımla onayladım. Çok daha fazla yakınlaştı ve kollarını bedenime sardı. Donmuş bir şekilde öylece kalmıştım.

Başını omzuma koydu ve daha sıkı sarıldı. Gözlerim tekrar dolarken kulağıma fısıldadığı sözlerle göz yaşlarımı serbest bıraktım.
"Sana ihtiyacım var. Sana acı çektireceğimi bildiğim halde seni istiyorum."
Artık hiçbir şey ağlamama engel olamazdı.

*

bence aşırı soft bir bölüm oldu -yani öyle umarak yazdım- umarım beğenirsiniz.

i'm not girl (i can't remember) • yoonminWhere stories live. Discover now