| e i g h t e e n |

1.7K 163 92
                                    

Spor dersinde soyunma odasına gidip uyuduğum için ceza almıştım ve buradaki tüm çöpleri toplamıştım. Hoseok ve Tae bana yardım etmek için kalmak istemişlerdi fakat vakitlerini almak istememiştim hem de yalnız kalmak istiyordum.

Çıkış saatinin üzerinden geçen iki saatin ardından tüm çöpleri toplayıp işimi bitirmiştim ve artık eve gidebilirdim. Montumu giyip çantamı da sırtlandıktan sonra okuldan çıktım. Hava kararmıştı ve ben telefonumu hiç kontrol etmemiştim. Annem burada olduğumu biliyordu fakat bu kadar uzun süre kalacağımı düşünemeyebilirdi.

Cebimden çıkarttığım telefonumun ekranına baka baka bahçenin çıkışına doğru ilerliyordum. Bir sürü mesaj vardı ve anlamsızca onlara bakıyordum.

Gönderen: Yoongi
Neredesin?

Gönderen: Yoongi
Konuşmamız lazım.

Gönderen: Yoongi
Aç şu siktiğimin telefonunu!

Gönderen: Yoongi
Pekala eğer beş dakika içerisinde cevap vermezsen evine gelirim ve ailene açıklamak zorunda kalırsın.

Gönderen: Yoongi
Anlaşıldı oraya geliyorum.

Gönderen: Yoongi
Sikeyim evde de değilsin, neredesin?

Gönderen: Tae
Lütfen bana kızma Jimin.

Gönderen: Tae
Söylemek zorunda kaldım okulda olduğunu.

Gönderen: Yoongi
Çıkışta seni bekliyorum bir yere kaybolma.

Avuç içimi alnıma vurduktan sonra derin bir nefes alıp hızla dışarı verdim. Şu an fazlasıyla öfke dolu hissediyordum.

Onunla konuşmak istemiyordum. Yüzüne bakmak hatta adını bile duymak istemiyordum. Sinirle sıktığım yumruklarımı gevşetirken telefonu cebime attım ve kapüşonu kafama geçirdim. Eğer buradaysa beni görmeden çıkmalıydım. Koskoca bahçede yürüyen tek kişi bendim ve bu belki de çok dikkat çekiciydi.

Aldırış etmeden yürüyordum. Sonunda bahçeden çıktığımda birisi kapüşonumdan tuttu ve aşağı indirdi. Korkuyla bakışlarımı o tarafa yönlendirdiğimde göz göze geldik. Evet tam karşımda dikiliyordu.

"Saklanabileceğini mi düşünmüştün?"
Kaşlarımı çattım ve bir şey demeden ilerlemeye başladım. Bana engel olamayacaktı. Sanırım şu an oluyordu. Omuzlarımdan tuttu ve gitmeme engel oldu.

Gözlerimi devirip hızla ona döndüm "Bırak beni yoksa bağıracağım."
"Beni bununla tehdit edebileceğini mi sandın? Ayrıca burada kimse seni duyamaz."
Etrafıma bakındım. Gerçekten de kimse beni duyamazdı. Şu an burada beni kesip biçse fark edilmezdi.

"Bırak beni ve artık benden uzak dur anladın mı beni? İstediğin zaman bana yakınlaşamazsın."
"Sana demiştim eğer bir şeyi istersem yaparım."
Göz devirdim ve dişlerimin arasından tısladım. "Bırak beni dedim sana!" kendimi ondan kurtarmaya çalışırken beni hızla kendine çevirdi ve çatık kaşlarıyla konuştu "Konuşmamız gereken şeyler var anladın mı? Söylemem gereken şeyler var ve sen bunları dinlemek zorundasın!"

Alayla yüzüne baktım. Ne sanıyordu kendini?
"Anlatacağın hiçbir saçmalığı dinlemek zorunda değilim. O gün gözüme baka baka başka birisini öptün, en ufak bir pişmanlık yoktu gözlerinde. Beni daha fazla üzmene ve kırmana izin vermeyeceğim. Kendi yoluna git Yoongi."

Öylece durdu hiçbir şey diyemedi. Neden bana öyle bakıyordu. Siktir, ben ağlıyor muydum? Ellerimi yanaklarıma götürdüğümde gözümden yakan yaşlara dokundum. İçimden gelen her şeyi şimdi burada söyleseydim ne kaybederdim? Ben düşüncelerimle boğuşurken konuştu.

"Bu kadar çok mu kırıldın?"
Hiçbir şey demek istemedim. Yalnızca gözlerimdeki yaşları silmeye çalıştım. Kendimi durduramıyordum.

"Bana bir şans ver Jimin. Belki bir şeyleri düzeltebili-"
Lafını kestim ve bağırmaya başladım. "Hiçbir şeyi düzeltemezsin anladın mı? O gün duygularımı ne kadar incittiğin hakkında en ufak bir fikrin var mı? Yok tabii ki! Sen bencilsin ve nefret dolu birisin. Karşındaki insanların yaptığın şeylerle ne kadar incineceği hakkında en ufak bir fikrin bile yok!"

Nefes nefese kalmıştım. Yumruklarımı sıkmaktan ağrıyan ellerimle omuzlarımdan düşen çantamı düzelttim ve son kez konuştum.
"Hani istediğin her şeyi yapıyorsun ya hadi şimdi durdur beni ve gitmeme engel ol."
Dümdüz bana bakan gözleri bir anlığına titremişti. Fazla mı ağır konuşmuştum? Pekala şu an bunu umursayacak durumda değildim.

Arkama dönüp hızlı adımlarla ondan uzaklaşmaya başlamıştım. Lütfen bir an önce evde olayım diye dualar ederek adımlarımı daha çok hızlandırdım.

*

Annem ve babam işe erken gitmiş olduklarından dolayı kahvaltımı kendim hazırlıyordum, bu en nefret ettiğim olaydı. Tabağımı güzelce donattıktan sonra masaya oturdum. Yemek için tam elimi uzattığım sırada yine dün gece olanlar gelmişti. O son bakışı ne yaparsam yapayım aklıma geliyordu ve ben buna engel olamadığım için deliye dönüyordum.

Gözlerimi yumup derin bir nefes aldıktan sonra yemeye başlamıştım ki kapı çalmıştı. Sinirle ayağa kalktım ve kapıya doğru ilerledim. Bu saatte Hoseok'dan başka kimse gelmiş olamazdı.

Yanılmışım. Olabilirmiş. Karşımda telaşlı gözlerle bana bakan Tae'yi görünce şaşırmıştım. "Günaydın Tae. Bir sorun mu var?"
"Jimin bir şey söylemem gerek fakat bunu nasıl söyleyebilirim bilmiyorum."
Anlamayan gözlerle ona baktım. "Korkutma beni ne oldu?"
"Yoongi." Dedi ve sustu. "Yoongi'ye bir şey mi oldu?" Diye sordum endişeyle.

Yine dün akşamki bakışları geliyordu aklıma ve kalbim sıkışıyordu. "Yoongi dün gece ilk uçakla yurt dışına çıkmış ve nereye gittiğini kimse bilmiyor. Her şeyini yanına almış giderken, sanırım temelli gitti."

Öylece yüzüne bakmaya devam ettim. Nasıl yani temelli yurt dışına mı gitmişti? Konuştuğumuz her şey kulaklarımda çınlarken Tae'nin dediklerini dinlemeye çalıştım.
"Jungkook arabada bizi bekliyor hazırlan ve gel. Hızlı ol."

Sanırım her şeyi mahveden ben olmuştum ve üstesinden nasıl geleceğimi hiç bilmiyordum.

*

Sizce kim haklı?
Yoongi? Jimin?
Bence en haklı benim.

i'm not girl (i can't remember) • yoonminWhere stories live. Discover now