| n i n e t e e n |

1.6K 160 22
                                    

Birkaç gün önce uyandığım evdeydim yine. Jungkook bizi buraya getirmişti ve annesinden her şeyi öğrenmeye çalışıyorduk.
"Gece yarısıydı eve geldi fazlasıyla içmişti. Ben odama geçip dinleniyordum ve birkaç ses duydum. Apar topar eşyalarını bir çantaya koyuyordu. Sonra ne yaptı bilmiyorum."

Oldukça sinirliydim. Nasıl bir anne bu kadar ilgisiz olabilirdi çocuğuna karşı? Üstelik onu o halde görmüşken. Onu ilk tanıdığım an geldi aklıma. Sarhoştu ve yalpalayarak yürüyordu. Bana "Anneme benziyorsun o da sarhoşken saçmaladığımı söyler, o orospuyu hiç sevmem." demişti. Belki de annesini gerçekten sevmiyordu.

Jungkook gergince ayağa kalktı ve çenesini okşadı. Tae'ye işaret yaptığında Tae kolumdan tuttu ve aynı anda kalktık. Sanırım bu gidelim demek oluyordu. Adımlarım onları takip ederken hala aklım ondaydı. Nereye gitmiş olabilirdi? Neden gitmişti? Hiçbir şey gelmiyordu aklıma.

Camdan dışarıyı izleyerek Jungkook ve Tae'nin konuşmalarını dinliyordum. Nerede olabileceği hakkında konuşup duruyorlardı. Başımı yavaşça camdan ayırıp doğruldum. "Defalarca siz aradınız fakat ben hiç aramadım. Belki bir hataya düşer ve açar dedim."

Neden böyle bir fikir ortaya attığımı bilmiyordum fakat işe yarayacaksa yapardım.
"Haklı olabilir Jungkook." Dedi Tae. Jungkook başını salladı ve arabayı kenara çekti. "Eğer açarsa diye durdum. Sinirlenip arabayı bir yerlere vurmak istemiyorum."

Hepimiz teker teker arabadan indik ve arabanın bagaj tarafına geçip yaslandık. Telefonu elimde tutarken titrediğimi fark ettim. Bu fazla saçmaydı çünkü heyecanlı olabileceğim bir olay yoktu. Ya da vardı?

İsminin üstüne geldiğimde derin bir nefes alıp aramaya bastım ve telefonu kulağıma götürdüm. Uzun uzun çaldı fakat açan olmadı. Elbette açmayacaktı. Neden ben arayınca açsın ki? Hepimiz umutsuzduk. Artık yapılacak hiçbir şey yoktu.

"Beni eve bırakabilir misiniz? Pek iyi hissetmiyorum." Dedim titreyen sesimle. Dün gece yaşanan her konuşma kulaklarımda çınlıyordu. Masum ve umutsuz bakışları asla aklımdan çıkmıyordu. Kırıcıydı fakat sanki her şeyi düzeltebilecek kelimeleri ağzında saklıyordu.

Ben onu özlemeye mi başlamıştım, yoksa sadece öyle olduğunu mu zannediyordum hiçbir fikrim yoktu fakat özleyeceğimi biliyordum.

*

Eve geldiğimde dakikalardır karşımdaki duvara boş boş bakıyordum. Tek bir telefon bekliyordum onun döndüğüne dair ya da nerede olduğuna dair fakat ne arayan vardı ne de mesaj atan. Öylece bekliyordum.

Sonunda yerimden kalkıp odama ulaşmayı başardığımda üstümde ne varsa çıkartıp sandalyenin üstüne fırlattıktan sonra yeni kıyafetler almak için dolabıma doğru yürüdüm. Fazlasıyla tükenmiş ve duygusal hissediyordum, buna engel olamıyordum.

Birkaç parça kıyafet seçip aldıktan sonra yatağıma oturdum ve onları giymek için harekete geçtim. Telefonum tam o sırada çalmaya başlamıştı. Yavaş hareketlerle telefonu elime aldım. Ekranda bilinmeyen bir numara vardı, bu ülkeye ait olmayan bir numara.

İçimden hiç açmak gelmiyordu. Kapanana kadar ekrana baktım, kapandığında yatağın üstüne atıp tekrardan kıyafetlerimi giymek için harekete geçtim. Eşofman altımı giydiğim sırada telefon tekrar çalmaya başlamıştı. Göz devirip arayan numaraya baktım. Yine aynı numaraydı.

Sinirle telefonu açtım ve kulağıma götürdüm.
"Ne var?"
Bir nefes sesi duydum ardından konuşmaya başladı. "Jimin."
Sikeyim ses çok tanıdıktı. Derin bir yutkunuşun ardından zorlukla konuştum.
"Y-Yoongi?"
Kalbim fazlasıyla hızlı atarken konuşmasını bekliyordum fakat o konuşmuyordu ya da o Yoongi değildi.

"Sen misin?" Diye sordum o olmasını dileyerek. "Benim." Dedi. Elimi kalbimin üstüne koyup gözlerimi yumdum. Bu hissettiğim şey neydi böyle?

"Konuş benimle Jimin. Sesini duymak istiyorum."
Kekeleyerek konuşmaya çalıştım. "Herkes çok endişeli Yoongi. Neredesin?"
Konuşurken çenem titriyordu. "Nerede olduğumun bir önemi yok. Sadece sesini duymak istedim."

Ne diyeceğimi bilemiyordum ve sanırım artık diyemezdim çünkü telefon kapanmıştı. Bu neydi şimdi? Neden hiçbir şey dememişti?
Telefonu hayalkırıklığı ile kulağımdan uzaklaştırdıktan sonra derince iç çektim. Aptal aptal ekrana bakıyordum. Tae'ye haber vermeliydim. Hızlı hareketlerle Tae'yi aradıktan sonra telefonu tekrar eski yerine götürdüm.

Birkaç çalıştan sonra telefon açılmıştı. "Tae?"
"Efendim Jimin."
"Az önce Yoongi beni aradı." Dedim kırgınlıkla çıkan sesimle. "Ne dedi sana?" Dedi endişeyle.
"Sesimi duymak için aradığını söyledi. Doğru düzgün konuşmama izin vermeden suratıma kapattı."
"Bekle oraya geliyoruz." Dedikten sonra telefonu kapattı.

Neden herkes suratıma kaptıyordu? Bu çok kabaca. Umutsuzca yatağa uzandım ve onları beklemeye başladım.

Henüz birkaç saat önce annesi ile olan konuşmalar aklıma geliyordu. Annesi sanki onu umursayacak kadar bile sevmiyor gibiydi.
Belki de Yoongi bu yüzden gitmek istemişti.

Ellerimle yüzümü ovuşturdum. Hiçbir şey bilmiyordum, hiçbir şeyden emin değildim. Tek bildiğim bir şey vardı o da onu çok fazla merak ediyordum ve onu özlemeye başlamıştım.

*
İçimden bir ses bu bölüm çok saçma oldu diyor ama umarım olmamıştır.

i'm not girl (i can't remember) • yoonminWhere stories live. Discover now