| t w e n t y e i g h t |

1.2K 113 7
                                    

İki gündür hiçbir şekilde iletişim kurmamıştık. Bazen Tae yoluyla Jungkook'a Yoongi'nin nasıl olduğunu soruyordum o kadar. Morali bozukmuş ve bu iki gün içinde hiç okula gitmemiş. Belki de mesaj atıp özür dilemeliydim. Hiçbir fikrim yoktu.

Öylece yatakta yuvarlanırken ayak ucumda oturan Hoseok'u dürttüm. Oyundan birkaç saniye gözlerini ayırıp bana baktı. "Hyung sence ben nerede hata yaptım?"
"Ne konuda?" Gözlerini oyunundan ayırmadan sordu.

"Yoongi konusunda." Dedim sesim kısılırken. Onunla böyle şeyler yüzünden uzak olmak istemiyordum. "Sana bir şeyi söylemiyor olması her zaman o şeyi senden sakladığı anlamına gelmez. Birazcık zaman tanıyıp doğru bir an bunun konusunu açabilirdin. Biraz sert ve ani olmuş."
Dedikleri aklıma yatıyordu fakat o kadar da suçun bana ait olduğunu düşünmüyordum.

"Benimle konuşmak istemiyor, sanırım her şey bitti."
Oyunu durdurup telefondan gözlerini ayırdı. "Biz bile hala Namjoon ile konuşuyorsak sizin için umut var demektir."
İkisinin arasında olup bitenleri tam anlamış değildim. Biraz karmaşık bir ilişkileri vardı.

"Neden hala birlikte değilsiniz? Sen istiyorsun ama sanki Namjoon bunu istemiyor gibi." Dedim. Gerçekten de öyle gözüküyordu.
"O sen ya da ben gibi değil Jimin. O sorumluluk sahibi birisi. Üniversite düşündüğümüzden daha fazla bir şey aslında ve o birkaç aylık gençlik aşkı için gelecekteki kariyerini bitirmek istemiyor."

Hepimizden daha olgun olduğunu dışarıdan görebiliyordum zaten fakat birbirlerini seve seve niçin uzak duruyorlardı ki? Bu oldukça saçmaydı. Pekala biz de biraz öyleydik fakat konumuz bu değildi.

"Senin ne kadar hassas bir kalbin olduğunu biliyorum hyung. Onun için pişmanlık olmayacağından da adım kadar eminim. Git ve duygularını aç ona."
"Bu düşündüğün kadar basit değil."
"Biliyorum hatta en iyi ben biliyorum."
Sonuçta Yoongi'ye kendimi kız olarak tanıtıp rezil olan bendim.

"Risk almadan da bu işin sonunu öğrenemeyeceksin." Dedim. İkisi birlikte olsaydı çok tatlı bir çift olurlardı. Hoseok onun sorumluluklarını biraz olsun hafifletirdi ve ilişkileri böylece daha da güçlenirdi.

Tam bir şey diyecekken telefonum çalmaya başladı. Yatağın üstünden aldığım telefonu kulağıma götürmeden önce açtım ve kulağıma dayadım. "Efendim Tae?"
"Neredesin?" Diye sordu telaşla. "Evdeyim."
"Seni almamız lazım."
Ne olmuştu da bu kadar telaşlı geliyordu sesi?
"Bir sorun mu var?" Dedim merakla.

"Yoongi şu an hastanedeymiş ve şey..." Devamını getiremedi ve sustu. Kalbime birden kaynar su dökülmüş gibi olmuştu. Endişeyle konuştum "Ne oldu Yoongi'ye?"
"Gelince konuşalım mı?"
"Hayır şimdi söyle."
Ve telefon yüzüme kapandı.

Endişeli gözlerim Hoseok'a dönerken telefon öylece kulağımda kalmıştı. "Sikeyim her şeyi sikeyim!"
"Ne oldu?"
"Bilmiyorum." Dedim ağlamaklı sesimle. Hastanedeydi ve Tae ne olduğunu söyleyemiyordu.

"Hyung benim gitmem lazım." Dedim ve ayağa kalktım. "Nereye bu saatte Jimin?"
"Tae beni almaları gerektiğini söyledi." Dedim.
Hızla montumu askıdan alıp giydikten sonra telefonu cebime attım ve odadan hızlı adımlarla çıktım. Ne olduğunu anlamadan koşar adımlarla peşimden geldi.

"Anne benim acil çıkmam lazım geldiğimde konuşuruz tamam mı?"
Bir şey demesine izin vermeden evden dışarı attım kendimi. Hoseok da peşimden gelmişti. Hızla ona doğru döndüm. "Hyung biliyorum Tae beni yalnız bırakmaz fakat ne olduğunu bile doğru düzgün bilmiyorum, korkuyorum. Lütfen benimle birlikte gelir misin?"
"Geliyorum ya zaten."

Zorlukla gülümsedim. Kahramanım gibi bir şeydi. Bazen benim dememe gerek kalmadan yapıyordu bazı şeyleri. Kısa bir süre sonra Jungkook'un arabası sokağın başında göründüğünde endişem daha da artmıştı. Kafamda binlerce senaryo kurarken önümde durmalarını izledim.

Hızla arabaya bindik ve ben onları soru yağmuruna çoktan tutmuştum bile. "Ne olduğunu hemen anlatın yoksa kafayı yiyeceğim."
Tae göz ucuyla Jungkook'a baktı ardından anlatmaya başladı. "Yoongi sinir krizi geçirmiş." Dedi. Kaşlarımı çattım "Neden?"
"Biz de tam bilmiyoruz. Kendisi şu an sakinleştirici almış ve uyuyor, annesi ise yoğunbakımda."

Gözlerim kocaman açılırken merakıma yine yenik düştüm. "Neden?"
"Bilmiyoruz gidince öğreneceğiz."
Sıkıntıyla nefes verip arkama yaslandım. Bir günüm huzurlu geçse şaşırırdım zaten.

*

Hastaneye geldiğimiz gibi Yoongi'nin olduğu odayı öğrenip odaya doğru koşmaya başladım. Hemşire ses yapmadığım sürece orada kalabileceğimi söylemişti. Bilincinin açık olduğunu sadece uyku ile uyanıklık arasında olduğunu söylemişti. Doktorun dediğine göre hastaneye gelirken ufak bir atak geçirmiş fakat bu sadece atakla kalmamış ve Yoongi şiddetli bir sinir krizi geçirmiş.

Şu an ise sakinleştiricilerle birlikte uyukluyormuş. Yere çöktüm ve çenemi yatağa dayayıp alttan ona doğru baktım. Tam olarak uyku halinde olmadığı için bir şeyler diyordu fakat anlaşılmıyordu. Parmaklarımı yavaşça elinin üzerinde gezdirirken konuştum. "Uslu duramıyorsun değil mi?"

O hala bir şeyler mırıldanırken elimi saçlarına doğru uzattım. Rengi solmuş mor saçlarını okşadım. Uyurken aşırı tatlı gözüküyordu ve bu beni mahvediyordu.

İki gün bile olsa onu ne kadar özlediğimi fark etmiştim. Sanki her gün onu görmeliymişim gibi hissediyordum. "Ne için savaştığımızı bilmiyorum ama bu kırık parçaları tamir etmenin bir yolunu bulacağım."

Gözlerim ufacık bile olsa çoktan dolmuştu. Bazen bir kızdan farksız olduğumu düşünüyordum. Fazla duygusal olmanın cinsiyete bağlı olduğunu düşünmüyordum fakat kızların aylık döngüsel olaylarında olduğu kadar hassastım.

Hemşire odaya gelip serumları değiştirmesi gerektiğini söylediğinde bunun kibarca odadan çıkmam demek olduğunu anladığımda odayı terk etmiştim. Mecburen bir süre dışarıda bekleyecektim.

*

Ayy kaosa bayılıyorum yazması bile zevk veriyor şeşeçöwlfşedç

i'm not girl (i can't remember) • yoonminWhere stories live. Discover now