| e l e v e n |

1.7K 174 21
                                    

Yatağımda uzanmış milyonlarca kez tekrarladığım şarkıyı söylüyordum. Uyku tutmuyordu ve bunun tek sebebi kafamı kurcalayan Yoongi'ydi. Gerçekleri söylemem gerekiyordu ve ben hala oyalanıyordum. Bir yerde her şeyi bitirmem lazımdı.

Telefonumun melodisi söylediğim şarkıyı yarısa keserken bu saatte kimin aradığını merak ederek telefonu elime aldım ve gördüğüm kişi ile anlamsızca ekrana baktım. Taehyung beni neden arıyordu?

"Alo?"
"Selam. Bana gelmek ister misin?"
Kaşlarımı çattım. Ne?
"Saat gecenin ikisi."
"Ne olmuş yani?"
"Bu saatte pek dışarı çıkmam."
"Bir ilk yaşa o zaman."
Derince bir nefes alıp dışarı verdim. "Nereden çıktı bu şimdi?"
"Arkadaşlığımızı pekiştirmek istedim. Konum atarım birazdan yarım saate burada ol."

Telefon suratıma kapandığında oflayarak kalktım ve üstümü giyindim. Evet anneme ve babama ne hesap verecektim şimdi?

Odamdan çıktıktan sonra koridoru geçip salona ulaştım. Tabii ki kimse yoktu çünkü odalarındalardı. Gözlerimi devirerek odalarını bulduğumda şükürler olsun ikisi de sadece uyuyordu. Sonuçta kim anne ve babasını o şekilde görmek ister ki?

Uyuduklarını düşünürsek onları dışarı çıkmak için uyandırmak saçma olurdu. Omuz silkip çıkış kapısına doğru ilerledim.

Evden çıktıktan sonra telefonuma gelen mesajdaki konuma baktım. Çok uzakta gözükmüyordu fakat yürürsem donarak ölebilirdim çünkü hava kutupları andırıyordu.

Yoldan geçen bir taksiye durması için işaret yaptım ve buz gibi bedenimi arabanın içine attım.

*

Kısa bir yolculuğun ardından kapının önüne gelmiştim. Zile bastım be beklemeye başladım. Kapı açıldığında Taehyung büyük bir gülümseme ile karşıladı beni. Gelmemden mi yoksa başka bir şeyden mi bu kadar mutluydu anlayamamıştım.

"Hoş geldin." Dedi ve beni kendine çekip sarıldı. Kendinden ayırdıktan sonra konuştu "Bu gece bizim gecemiz olsun. Dibine kadar eğlenelim."
Gülümsedim. "Pekala öyle yapalım."
"Bir sürü oyun satın aldım ve yanında da birkaç şişe şarap."
Kaşlarımı kaldırıp indirdim. "Ben içmeyeceğim."

Tuhaf tuhaf yüzüme baktı "Ne demek içmeyeceğim?"
"Sevmiyorum."
"Pekala öyleyse sana başka bir eğlence buluruz."

İçeri girdiğimizde büyük bir odaya geçtik. Gerçekten büyük bir odaydı. Benim odam ve salonun birleşimi kadar.

İkimiz de yere çömeldikten sonra Taehyung oyunu açtı. Bir yandan şarabından yudumlarken bir yandan da beni yenebilmek için hırslı hıslı oynuyordu.

Büyük bir atak yapmıştı ki zil sesi kulaklarımızı doldurdu. "Bekle geliyorum." Dedikten sonra ayaklandı ve oyunu durdurdu.

Birkaç öpüşme sesi kulaklarımı çınlatırken içeri girdi. Daha doğrusu girdiler. Yanında sevgilisi olduğunu tahmin ettiğim çocuk bana öldürücü bakışlar atarken yüzü hafızamda canlandı. Bu o gün bana yumruk atan çocuktu.

"M-meraba." Dedim zorlukla. Umarım bir yumruk daha yemezdim gözüme. "Tae, bunun ne işi var burada."
Taehyung sırıttı "Biz arkadaşız Jungkook. Anlatmıştım sana onun hiçbir suçu yok."

Tek kaşını kaldırıp indirdi. Birazdan beni dövseydi hiç şaşırmazdım. Gergince ensemi kaşıdım. "Ben özür dilerim o gün olanlar için."
Bir suçum olmamasına rağmen özür dilemiştim. Evet dayak yememek için yapmıştım.

"Özür dilemesi gereken sen değilsin Jimin. Her şey benim hatam." Dedi Taehyung dudak büzerek.

Ortam çok gergindi ve ben gitmek istiyordum. Neden gelmiştim onu da bilmiyordum. "Her neyse Tae için bu olayı unutuyorum ve konuyu kapatıyorum." Dedi kendini koltuğa atarken. Taehyung gülümsedi "Teşekkür ederim sevgilim."

Ben de zorlukla gülümsedim. "Biz oyuna devam edelim sonra sen de bize katılırsın."
Jungkook başını salladı ve Taehyung yanıma çöktü. O telefonuna çoktan dalmışken biz oyuna geri dönmüştük.

Birkaç dakika sonra en güzel hamleleri yaparak beni yenmişti ve gururla bağırmıştı. "İşte bu!"
Göz devirdim ve önümdeki cipsten bir tane alıp ağzıma attım. "Fazla mı şanssızım yoksa berbat mı oynuyorum?"
"Üzgünüm ama berbat oynuyorsun." Dedi ve kıkırdadı.

"Bir el daha oynayalım mı?"
Ellerimi teslim olmuş gibi havaya kaldırdım ve "Bir yenilgiyi daha kaldıramam." Diyip ayağa kalktım, kendimi koltuğa bıraktım.

"Hadi ama Jimin!" Dedi ve mızmızlandı. Başımı iki yana salladım "Bu işlerde berbatım."
Yüzünü düşürdü, yanıma oturdu. "Jimin."
"Efendim."
"Sıkıcı birisi miyim?"
Kaşlarımı çattım "Bunu da nereden çıkarttın?"
Omuz silkti "Bilmem. Hiç arkadaşım yok belki o yüzdendir."
"Doğum gününde bir sürü kişi vardı. Eğer bu hiç arkaşsız halinse diğerini düşünemiyorum."
Burukça gülümsedi "Onlar beni sadece maddi durumum için seven sahte dostlarım. Sen de onlar gibi misin?"

Başımı iki yana salladım "Maddi durumunun nasıl olduğunu bilmiyorum bile Taehyung. Nasıl seni o yüzden arkadaş olarak görebilirim ki?"
"Bilmiyorum. Herkes öyle ve sen de onlar gibiysen gerçekten bu beni çok üzer çünkü seni kendime çok yakın gördüm."
Başımı iki yana salladım. "Sadece çok asosyal bir insanım ve yeni tanıştığım kişilere alışmakta zorluk çekiyorum. Bu seninle alakalı değil lütfen kişisel algılama."
Gülümsedi ve Jungkook'u işaret etti "O benim hem sevgilim hem arkadaşım. Başka kimsem yok."

Yüzüm düşerken zorla gülümsemeye çalıştım "Bundan sonra ben varım Taehyung. Bundan şüphen olmasın."

Dudaklarını ısırdı ve saçlarını geriye itti. Samimi bir gülümseme yüzüne yayılırken boynuma sarıldı. "Teşekkür ederim Jimin. Tek arkadaşım."

*

Vmin fleşfösöd

Vmin fleşfösöd

Oops! Questa immagine non segue le nostre linee guida sui contenuti. Per continuare la pubblicazione, provare a rimuoverlo o caricare un altro.
i'm not girl (i can't remember) • yoonminDove le storie prendono vita. Scoprilo ora