4. Bölüm

76.3K 4.1K 1.1K
                                    

Medya: EMİNEM ft. RİHANNA - The Monster

Keyifli okumalar 🦋

•••••••••

EYLÜL

Ertesi sabah gözlerimi açar açmaz saate baktım ve geç kaldığımı görünce adeta yataktan fırladım. Bütün gece Poyraz Bey'in vereceği tepkiyi düşünmekten doğru dürüst uyumamış, onun yüzünden okula geç kalmıştım. Okula yetişme telaşı içinde hızlıca üzerimi değiştirip evden çıktım. Tek isteğim sabah trafiğe yakalanmadan okula gidebilmekti fakat sabah trafiği, beni her zamanki gibi şaşırtmamayı başarmıştı. İnatla ilerlemek bilmiyordu. Dün geceden beri süregelen gerginliğim, ilerlemeyen trafik yüzünden iyice hat safhaya tırmandı. Gerginlikle dolu bir nefes ağırladım ciğerlerimde. Güne olabildiğince kötü başlamıştım.

Yaklaşık 20 dakika sonra okula varabildiğimde bahçenin bomboş olduğunu gördüm. Tüm öğrenciler çoktan sınıflarına girmişti. Bakışlarımı saate çevirdim. Dersin başlamasına 3 dakika kalmıştı. Rahat bir nefes üfleyerek arabamdan indim ve okulun içine doğru ilerlemeye başladım.

Sanırım, geç kalmanın tek iyi tarafı, Arzu Hanım'ın çoktan gitmiş olmasıydı.

Aklıma gelen düşünceyle gözlerimi kıstım. Bundan sonra okula hep mi geç kalsaydım?

Kendi kendime gülmeye başladım. Nihayet gerginliğim yavaş yavaş azalıyordu. Eğer Melis de babasından izin almayı başarabildiyse bugün kesinlikle çok iyi geçecekti. Sınıfın önüne gelince adımlarımı durdurdum ve sınıfa girmeden önce titrek bir nefes aldım. Melis'in yüz ifadesini çok merak ediyordum. Yüzünün gülmesini dileyip sınıfa girdim.

Sınıfa girer girmez ise gözlerim anında Melis'e kaydı ve hevesim, yüreğimde soldu. Melis, başını yine öne eğmişti ve mutsuzdu. Anlaşılan babasıyla akşamki konuşması iyi geçmemişti.

Büyük bir hayal kırıklığıyla masama doğru yürüdüm. Çantamı bıraktıktan sonra öğrencilerime baktım. Melis dışında herkes gülüyordu.

"Günaydın."

Hep bir ağızdan konuştular. "Günaydın öğretmenim."

"Evet çocuklar, izin kağıtlarınızı ailelerinize imzalattınız mı?''

Tüm sınıf neşeyle evet diye bağırınca yeniden Melis'e baktım. Onun başı hala önündeydi. Sıraların arasında dolaşıp tek tek izin kağıtlarını topladım ve son olarak Melis'in sırasına geldim. Bade sevinçle kağıdı uzattı fakat Melis, yüzüme bile bakmadan kağıdını uzattı. Hemen kağıda baktım ve kağıdın imzalanmamış olduğunu gördüm. O sıra Melis'le göz göze geldim. Gözleri, dolu doluydu ve buna ben sebep olmuştum. Onun hali hazırda akmaya yer arayan gözyaşlarıyla  içimi amansız bir sızı kapladı. Bir şey diyemeden masama doğru ilerledim. İzin kağıtlarını masama bırakıp yeniden sınıfa döndüm ve dersi anlatmaya başladım.

Ders boyunca gözlerim sürekli Melis'e kaydı. Ağlamamak için kendini zor tutuyor, iç çekiyordu ve onun iç çekişleri dayanılacak gibi değildi. Onun iç çekişleriyle içimdeki sızı tüm bedenimi esir aldı ve bedenimden titreme geçmişti.

Dakikalar sonra nihayet ilk ders bitmişti ve tüm öğrencilerim yavaşça sınıftan çıkınca Melis'i yanıma çağırdım.Usulca oturduğu yerden kalktı ve masama doğru geldi. Öylesine masum bir hali vardı ki sarılmamak için kendimi zor tutuyordum.

''Baban izin vermedi mi?''

Sorduğum soruyla başını sağa sola salladı ve sessiz kaldı.

Bedenimi tamamen Melis'e çevirdim. ''Akşam neler oldu Melis, anlatmak ister misin?'' diye sorunca titrek bir nefes aldı ve çatallaşan sesiyle konuşmaya başladı. ''Dediklerinizin aynısını söyledim babama ama o, sinirlendi ve aklımı böyle saçmalıklarla bulandırmamanızı söyledi.''

EYLÜL (Raflarda)Where stories live. Discover now