23. Bölüm

74.5K 3.7K 1.2K
                                    

Medya: MODEL - Mey

Aşkmış adı nerden bileyim
Böyle zulüm olur mu gözünü seveyim
Adımı sorsan söyleyemem yemin ederim

Keyifli okumalar 🦋

•••••••••••

EYLÜL

Poyraz'ın arkasından sıkıntıyla bakarken onun darmadağın halinin sebebinin Tunç yüzünden olduğunu az çok tahmin edebiliyordum. Benim yüzümden sıkıntılarına bir yenisi daha eklenmişti. Bu sıkıntı onun hayatına mal olabilirdi ve ben bunu kaldıramazdım. Sıkıntıyla odama doğru yürümeye başladım. Poyraz'ı kaybetme korkusu, hayatım boyunca hissetmediğim bir sızı hissettiriyordu derinlerimde ve bu sızı sürekli nefesimi kesiyordu.

Odaya girip yatağıma uzandım ve boş boş tavanı izlemeye başladım. Uyumaya çalışsam da aklımdaki türlü senaryolardan dolayı bir türlü uyuyamıyordum. İçimdeki sıkıntı sürekli siteme dönüşüyordu ve bu sitem, onun yanına gitme isteğiyle dolduruyordu benliğimi. İçimdeki isteğe daha fazla kayıtsız kalamayarak yavaşça yataktan kalkıp odadan çıktım. Sessizce koridorda yürümeye başladım lakin attığım her adımda birilerine yakalanma tedirginliği kalp atışlarımın hızlanmasına sebep oluyordu.

Merdivenlere yönelip yukarı çıkmaya başladığımda bir anda karşıma Demir çıkınca ne yapacağımı bilemeyerek olduğum yerde kaldım ve utanarak başımı öne eğdim.

Demir de, "Uyku mu tutmadı?" diye sorup yanıma yaklaştı.

Öne eğdiğim başımı yanıma gelmesiyle birlikte kaldırdım ve yüzüne baktım, imalı bir şekilde gülümseyerek bana bakıyordu. Bense iyice paniklemiştim ve ne diyeceğimi bilmeden sessizce ona bakıyordum. Kaşlarını cevap vermemi beklercesine kaldırınca sesimin titremesine engel olmaya çalışarak dudaklarımı araladım. "Ben su almak için kalkmıştım."

Sözlerim üzerine yüzüne öyle kocaman bir gülümseme yayıldı ki anında yanaklarım alev aldı.

"O zaman afiyet olsun," deyip gülümsemesini bozmadan yanımdan uzaklaşmaya başladı.

Birkaç adım atmıştı ki bir anda durdu ve bedenini bana çevirerek yüzüme bakmaya başladı. Yüzündeki sırıtışı hâlâ yerinde durmaya devam ederken eliyle aşağısını işaret etti. "Yalnız mutfak aşağıda, yukarıda değil. Yanlış yöne gidiyorsun," deyip yeniden arkasını döndü ve beni kıpkırmızı olmuş suratımla baş başa bırakarak yürümeye devam etti.

Rezil olduğum yetmiyormuş gibi bir de yalancı konumuna düşmüştüm. Avuç içlerimi yanan yanaklarımın üzerine bastırdım ve koşar adım Poyraz'ın odasına doğru yol aldım. İçimdeki hislere küfrettiğim sırada hâlâ Poyraz'ın odasına götüren ayaklarıma da küfretmeye başladım.

Kapısının önüne gelince de bir süre öylece durup kalp atışlarımın yavaşlamasını bekledim. Müsait miydi değil miydi, uyuyor muydu bilmiyordum. Tek istediğim ona sarılıp gitmekti. Bir anda gelen cesaretim ise kapısının önünde beklerken yok olmuştu. Tam arkamı dönüp gidiyordum ki kapısını açınca ona döndüm ve gözlerimiz anında buluştu. Beklemediği anda beni karşısında görünce önce şaşırdı, ardından hızla bakışlarına korku yerleşti. "Bir şey mi oldu? Neden buradasın?" Vereceğim cevaba utanınca dudaklarımı dişlerimin arasında ezip parmaklarımla oynamaya başladım. Uzayan sessizliğimin ardından Poyraz'ın keyifli sesini duydum. "Yoksa birileri koynumda mı uyumak istiyor?"

Sorusu üzerine ona baktım ve sırıttığını gördüm. Daha da utanıp vücuduma hararet basınca başımı olabildiğince öne eğdim.

Poyraz da, "Aslında ben de sana geliyordum," diyerek beni içeriye çekti ve dizlerimin arkasında hissettiğim eliyle ayaklarımın yerden kesilmesi aynı anda oldu. Kucağında odasındaki merdivenlere yöneldiğimizde, daha önce cam yüzeyden gördüğüm oturma odasına indiğimizi anladım.

EYLÜL (Raflarda)Where stories live. Discover now