9. Bölüm

69.6K 3.9K 798
                                    

Medya: LADY GAGA - Shallow (with Bradley Cooper)

Keyifli okumalar 🦋

•••••••••

POYRAZ

Ertesi gün erkenden kalktım ve üzerimi değiştirdikten sonra bahçede bulunan müştemilata indim. Müştemilatı, öfkemi ve stresimi atabilmek için özel olarak dizayn ettirmiş, genellikle soluğu hep burada almıştım. Karşımda asılı duran kum torbasına baktım ve ona vurmaya başladım. Bir süre sonra hızlandım ve Eylül'ün aklımı esir alan o menekşe gözlerinden kurtulana kadar vurmaya devam ettim.

Ama ne kadar çabalasam da bir an olsun çıkmıyordu menekşeleri aklımdan. Gitmiyordu güzel yüzü gözlerimin önünden. Tıpkı karanlığı yaran bir ışık gibi öfkelendikçe parlayan gözlerini silemiyordum hafızamdan.

Soluklanmak için durduğumda ellerimi dizlerimin üzerine yerleştirdim ve başımı kaldırıp nefes nefese etrafıma baktım. Sanki baktığım her yerde o vardı. Aklımı yitirmek üzereydim...Tüm kalbim taşlaşmışken artık sadece nefes almak için atan kalbim nasıl yeniden bir kadın için atmaya başlamıştı?

Eğildiğim yerden sıkıntıyla doğruldum ve gözlerimi kapatıp onunla karşılaştığımız ilk günü düşünmeye başladım. Öfkeli menekşelerini görür görmez kalbim etkisi altına girmiş, delirmiş bir boran gibi çarpmaya başlamıştı. Neden başlamıştı? Neden tüm hayatım düzene girmişken karşıma çıkmıştı?

Dişlerimi sıktım ve öfkeyle gözlerimi araladım. Neler düşünüyordum ben? Ayrıca Melis'in yüzüne nasıl bakardım? Nasıl anlatırdım ona derdimi? Ya Handan? Asıl ona ihanet etmiş olmaz mıydım? Zaten Eylül'ü düşündükçe ihanet etmiyor muydum?

İçim yeni bir acıyla dolunca kendimden bir kez daha nefret ettim ve tekrardan vurmaya başladım. Tüm gücüm tükenene kadar göğsüme dolan nefesim, canımı daha da yakana kadar vurmaya devam ettim.

Bir süre daha vurmaya devam ettikten sonra eve dönüp kendimi suyun altına attım. Su bedenime temas ettikçe içimdeki yangını söndürüyor, bir nebze olsun acımı dindiriyordu.

Suyun altında ne kadar vakit geçirdiğimi bilmeden duştan çıktım ve kahvaltı için aşağıya indiğimde Demir'in geldiğini gördüm. Sabahın ilk ışıklarıyla geleceğini biliyordum ama bu saatte uyanmasını da beklemiyordum. Beklediğimin aksine uyanmış, her zamanki gibi Melis'in saçlarını karıştırıp onu kızdırıyordu. Kapı pervazına yaslanıp bu hallerini belli belirsiz bir tebessümle izlemeye başladım.

"Amca, saçlarımı karıştırmaktan vazgeçer misin?"

"Vazgeçemem papatya," dedi Demir ve daha da karıştırmaya başladı.

"Amca ya, bırak."

Melis'in kurtulmak için direndiğini görünce onu kurtarma ihtiyacıyla yaslandığım kapıdan doğrulup odaya girdim. "Hoş geldin Demir."

Demir de başını sese çevirdiğinde benim onlara doğru geldiğimi gördü ve Melis'i kucağından indirip ayağa kalktı. "Hoş buldum abi."

Omzunu sıkıp masaya doğru yürüdüm. Melis ile beraber o da masaya geçti ve birlikte sessiz kahvaltımıza başlamış olduk. Bir süre sessizliği paylaştık. Kimse konuşmuyordu fakat Melis her zamankinden daha farklı görünüyordu. Ne kadar sessiz görünse de içten içe kıpır kıpır bir hali ve bastırmaya çalıştığı bir heyecanı vardı, zaten okula başladığı günden beri de gözlerinin içi sürekli gülüyordu. Gün geçtikçe karşımda bambaşka bir Melis beliriyordu.

"E sarı papatya, yokluğumda neler yaptın bakalım?"

Demir'in sorduğu soruyla Melis başını tabağından kaldırdı. "Okula gidip geliyorum, eksikliklerimi tamamlamaya çalışıyorum."

EYLÜL (Raflarda)Where stories live. Discover now