19. Bölüm

75.5K 3.6K 1.9K
                                    

Medya: EDİS - BUZ KIRAĞI

Keyifli okumalar 🦋

•••••••••

EYLÜL

Poyraz'ı görür görmez derin bir nefes aldım ve doğrulmaya çabaladım fakat göğsümde uyuyakalan Melis yüzünden doğrulamadım. Poyraz da okyanus maviliklerini gözlerime sabitlemiş yatağın ayakucunda dikiliyordu ve sabit bir şekilde bize bakıyordu. Her ne kadar çatılmış kaşları ve öfkeden kısılmış gözleriyle bana baksa da bizi böyle görmenin huzuru saklanmıştı sanki bakışlarının derinliklerine.

Sabit bir hâlde gözlerime bakmaya devam edince kusursuz yüz hatları ve sert bakışları istemsizce gerilmeme sebep oldu. "Biz uyuyakalmışız, özür dilerim," diye sessizce fısıldadım.

Dudakları aralandı ve "Neden özür diliyorsun?" diye sordu aynı sessizlikte.

Tereddütsüzce cevapladım. "Onunla uyuyakaldığım için bana kızmış gibi bakıyorsunuz."

Derin bir iç çekti ve bedenini hareket ettirip bize doğru adımlamaya başladı. Melis'i almak için üzerime eğildiğinde erkeksi kokusu hızlıca ciğerlerime dolmaya başlayınca nefesimi tuttum. Bu kokuya bir bağımlı gibi muhtaç olduğumu hissetsem de hâlâ alışamamıştım. Tüm bedenimden sızı şeklinde titreme geçince parmaklarının, Melis'i kucağımdan alırken bedenime değdiğini anladım. Tam o sırada Poyraz'ın mavilikleri gözlerime sabitledi. "Senden uzak durmama izin vermediğin için kızıyorum sana."

Keskin fısıltısı kulaklarıma ulaşınca tuttuğum nefesimi yavaşça bırakıp onun Melis'i üzerimden alışını seyrettim. Allak bullak olmuş bir hâlde beni yatağımda bırakıp Melis'le birlikte odadan çıktı. Geri gelecek mi diye düşünüyordum ki saniyeler içerisinde yeniden odama girip kapımı kapattı ve yanıma doğru adımlamaya başladı.

Yaşadığım heyecandan ve gerginlikten dolayı ellerim buz gibi olmuştu. Sabırsızca yanıma gelişini izledim ve gelir gelmez söyleyeceklerini beklemeye başladım.

O ise sanki az önce o sözleri hiç söylememiş gibi bakıp ruhsuzca araladı dudaklarını. "Nasıl oldun?" diye sordu düz bir ifadeyle.

Neden bana bunu yapıyordu, anlamıyordum. Bana attığı her adımın sonunda mutlaka duvarlarını örüyordu ve her seferinde aklımı karıştırıp bilinmezliğin içinde kaybolmama sebep oluyordu.

Kesik ve hızlı soluklarımı yavaşlatmaya çalıştım ve aynı soğuklukta cevapladım sorusunu. "Teşekkür ederim, daha iyiyim," dedim ve yüzüne bakmaya devam edip soğukluğumu bozmadan ekledim. "Bu kadar eşyanın hiç gereği yoktu, neden getirttiniz? Belki de Tunç iki gün sonra bulunacak ve ben gideceğim."

Sözlerim üzerine yüzü yavaş yavaş öfkeyle karardı ve sert bir ifadeyle konuştu. "Sana o adamın adını bir daha ağzına almamanı söyledim Eylül."

Yatakta tamamen doğruldum ve sırtımı yatak başlığına dayadım. Ses tonundaki sertliği ve söylediklerini duymazlıktan gelip omuzlarımı silkerek aynı dikbaşlılıkla karşılık verdim. "Poyraz Bey, gerçekten bu kadar kıyafete hiç gerek yoktu. İhtiyacım oldukça evdeki eşyalardan alırdım. Ayrıca telefona da gerek yoktu, ben zaten yarın okul çıkışı alacaktım."

Anlamamış bir hâlde yüzüme bakıp kaşlarını çattı. "Okul mu? Ne okulu?"

"Sizin sahibi olduğunuz, benimse çalıştığım kurum."

"Eylül," dedi sert bir ifadeyle vurgulayarak.

Gülümsememek için alt dudağımı ısırınca belli belirsiz iç çektiğini fark ettim ve duruşumu dikleştirdim. "Poyraz Bey, yarın okula gitmeyeceğimi düşünmüyorsunuz değil mi?"

EYLÜL (Raflarda)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang