6. Bölüm

74.4K 3.9K 1K
                                    

Medya: JAMES ARTHUR - İmpossible

Keyifli okumalar 🦋

••••••••••

POYRAZ

Simsiyah saçlarını tepeden atkuyruğu yapmış genç kadının odadan çıkışını izlerken pişmanlıkla soludum. Böyle olmamalıydı... Sinirle yüzümü sıvazladım. Göz rengi çok başkaydı. Daha önce hiç kimsede görmediğim bir renge sahipti gözleri. Tıpkı Cezayir menekşesi gibi ölümcül gözleri vardı.

Göz rengi, gözlerimin önüne gelince dişlerimi sıktım, ardından Engin'in adını öfkeyle haykırdım.

Engin ise adını duyar duymaz yayından fırlamış bir ok gibi odaya girdi ve yüzüme bakınca bedenimi esir alan öfkeden dolayı daha telaşlandı. "Buyurun efendim."

Engin'in yüzünden bakışlarımı ayırmadan yeniden masama geçtim ve gergin bir ifadeyle sandalyeme oturdum. "Kim bu kadın?"

Engin hızlıca bedenini kapıya çevirdi. "Hemen size dosyasını getiriyorum." deyip odadan koşarak çıktı ve aynı hızla geri dönüp masamın üzerine Eylül'ün dosyasını bıraktı.

Hemen dosyasını elime aldım ve dikkatli bir şekilde incelemeye başladım. Dosyada sadece yaşının yirmi sekiz olduğu, eğitim hayatı, çalıştığı kurumlar vardı. Başka hiçbir bilgi yoktu.

Başımı dosyadan kaldırdım ve tek kaşımı sinirle kaldırdım. "Bu kadar mı? Hakkında sadece bu kadar bilgiye mi sahipsin?"

Engin, ne demek istediğimi anlayınca kendini savunma ihtiyacı içinde konuştu. "Efendim, eğitim hayatı ve daha önceki çalıştığı kurumlar en ince ayrıntısına kadar hepsi orada yazılı."

Söyledikleriyle yüzüm kasıldı ve ters bir ifadeyle dosyayı elime alıp Engin'in suratına fırlattım. "Sadece eğitim hayatını araştırdığın birine mi kızımı emanet ediyorsun sen? Ya kızıma zarar vermeye kalkarsa?"

Eylül'ün, Melis'e zarar vermeyeceğini çok iyi biliyordum. Eylül'ün, okula başvurmasıyla birlikte tüm ailesine, arkadaşlarına ve geçmişine kadar her şeyini, en ince ayrıntısıyla araştırmıştım. Sadece yüzünü görmemiştim. Daha doğrusu yüzüyle değil, Melis'in güvenliğiyle ilgilenmiştim. Melis'i gelişigüzel hiç kimseye emanet edemezdim. Edemezdim çünkü bu hayattaki en büyük korkum, en korkulu kabusum Melis'e zarar gelecek olmasıydı. Melis'e zarar gelme ihtimaliyle içimdeki öfke daha da alevlendi ve hızla oturduğum yerden ayağa kalkarak Engin'in yakasına yapıştım. Melis'in güvenliliğinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha idrak etmesi için yanımda küçücük kalan adamın gözlerinin içine çelikten bir ifadeyle baktım. "O zaman senin derini kendi ellerimle yüzerim lan bilmiyor musun?"

Melis uğruna yapabileceklerimi çok iyi bilen Engin çırpınırcasına konuşmaya başladı. "Haklısınız efendim, çok çok özür dilerim, hemen işine son veriyorum."

İşte buna asla izin vermezdim. Gözlerimi kısarak daha da yüzüne yaklaştım. "Sakın! Benim haberim olmadan Eylül Hanım'la ilgili hiçbir karar almayacaksın, duydun mu?"

Engin hızlıca başını salladı. "Duydum efendim."

Ellerimi yakasından çektim. "Şimdi çık dışarı!"

Yakasındaki ellerimden kurtulmasıyla birlikte rahat bir nefes aldı. "Tabii efendim, hemen çıkıyorum."

Engin dışarıya çıkınca bakışlarımı onun ardından tiksintiyle bakan Cesur'a çevirdim. Cesur, ailemin eline doğmuş, ailemin arasında büyümüştü. Babası babamın, daha doğrusu Adnan Kaya'nın yaveriydi. Annesi ve babası acımasız bir şekilde katledilince Adnan Kaya, kendi işlerinde kullanmak için ona kol kanat germiş, sahip çıkmıştı. Adnan Kaya'nın ölümüyle de benim en iyi korumam olmuştu. Gözü karalığı, zekâsı ve sadakatiyle çok kısa bir zamanda benim sağ kolum olmayı başarmıştı.

EYLÜL (Raflarda)Where stories live. Discover now