48. Bölüm

66.5K 3.3K 1K
                                    

Medya: YİRMİ7 ft. GRİPİN - Muhtemel Aşk

Hiç canım acımadan
Aşık oldum sandım
Dikenlerin üstünde
Bir tebessüm yüzümde

Ah ah muhtemelen aşk
Ah muhtemel aşk için
Virane oldum
Bir an-ı aşk ömrüme
Divane oldu

Keyifli okumalar 🦋

•••••••••••

POYRAZ

Karşımdaki adamın öfke tufanıyla sarmalanmış gözlerine bakarken buz kesmiş bir halde mimiklerini izliyordum. Benden tiksindiği her mimiğine yanmış, beni yok etmek istercesine burnundan soluyordu.

Bakışlarım, arkasında kalan Eylül'e kaydı. Menekşelerine yansımış korku içimi titretmişti. O gözlerde sadece aşk ve mutluluk görmek istesem de sonunda yine korku, hüzün, kırgınlıklar görüyor buna sebep olmaktan nefret ediyordum.

Eylül'ün daha fazla korkmaması için adamlarımı durdurdum. Babasının öfkeyle; "Eylül, bu adamın mafya olduğundan haberin var mıydı?" diye haykırdığını duyunca da yeniden ona baktım.  Yüzüme tükürmek ister gibi bakıyordu. ''Mafyasın sen!''

Sesi tekrar tekrar kulaklarımda çınlandı. Benim oyunumun, benim yaptığım seçimlerimin gerçekliği bir kez daha yüzüme tokat gibi çarpıyordu lakin bu hayatı ben seçmiştim ve şu an kimseye kızmaya hakkım yoktu. Gergin bir sessizlikle karşımdaki adama bakmaya devam ettim.

Nefret dolu bir sesle; "Benim kızımın mafya babalarıyla işi olmaz, kızımdan uzak dur pislik herif!'' dedi.

Elimden geldiğince sakin kalmaya çalıştım fakat söylediği keskin sözlerle sabrımın son noktasını dahi zorluyordu. Her ne kadar öfkeyle yanan birinin karşısında sakin kalabilme eğitimi almış olsam da söz konusu Eylül olunca iş değişiyor, patlama yaşamamak için adeta kendimi sıkıyordum.

Babasına sabit bir ifadeyle bakmaya devam ederken Eylül telaşla aramıza girdi. ''Baba o nasıl laf lütfen kendine gel ayrıca Poyraz mafya değil."

Eylül'ün sözleri üzerine babasının yüzü alaycı bir ifade ile gerildi. "Kızımın beynini bu şekilde mi yıkadın yoksa?"

Ne kadar da kolay itham etmişti beni öyle. Gerçi artık niye şaşırıyorsam? Her insanın içinde var olan ön yargı yine kendini göstermemiş miydi? İnsanlık boyunca bir insanın boynuna takılan belki de en büyük prangaydı ön yargı. Bir insanın ne yaşadığını, ne hissettiğini ve kalbinden ne geçtiğini anlamadan, dinlemeden kirli pencerelerden bakmaya devam etmekti.

Babasına meydan okuyan bir tavırla tek kaşımı kaldırıp ona baktığımda Eylül omuzlarını dikleştirerek ikna edici bir ses tonuyla; "Baba lütfen, Poyraz sandığın gibi bir adam değil. Sen, kendine onu tanıma şansı bile vermeden sağda solda duyduklarına göre yargılamaya çalışıyorsun ama bu doğru değil, önce sakin ol ve beni dinle lütfen."

Babası şiddetle karşı çıkıp üzerine basa basa; "İnsanların canını gasp eden ve ellerinde masum insanların kanı olan bir adamı mı savunuyorsun sen bana?" diye sorarak şaşkınlıkla Eylül'e baktı. "Böyle bir adamın ben nesine tanıma şansı vereceğim?"

Babasının alaycı tavrı karşısında dişlerimi sıktım. Eylül'ün yalvarırcasına konuşması canımı yakıyordu ve babasının onu bu şekilde üzmesi daha fazla sessiz kalamayacağımı gösteriyordu..

"Anlamıyorsun baba.'' diyerek babasını ikna etmeye devam etti Eylül. ''Poyraz'ın bu şekilde anılmasının sebepleri çok başka ama duyduklarının hiçbiri doğru değil. İnan bana ve lütfen bu şekilde konuşup da beni daha fazla üzme."

EYLÜL (Raflarda)Where stories live. Discover now