49. Bölüm

55.4K 3.1K 718
                                    

Medya: ZAYN - PILLOWTALK

Acıyı görüyorum, zevki de görüyorum
Sadece sen değil, sadece ben değil
Sadece ikimiz, biz tek vücuduz
Seni sımsıkı tutmayı seviyorum
Bu gece ve her zaman
Yanında uyanmayı seviyorum

Keyifli okumalar 🦋

•••••••••

~~~

Beren, Cesur'u evinden göndermesinin üzerinden saatler geçmesine rağmen hâlâ boş boş elindeki kitaba bakıyordu.

Aklında da sürekli Cesur'un sözleri vardı. Tüm kalbiyle ona inanmak, onun sıcaklığına teslim olmak istese de öfkesi daha ağır basıyor, affetmek istemiyordu.

Zilin çalmasıyla birlikte düşüncelerinden çıkıp saatine baktı. Saat oldukça geçti ve kötü bir haber alma düşüncesi kalbinin deli gibi çarpmasına sebep olmuştu. Hızlıca yatağından kalkıp titrer vaziyette kapının yanına ilerledi. Delikten baktığında ise Cesur'u görünce daha da panikleyip hızlıca kapıyı açtı. Cesur'a korkuyla bakarken bakışları, Cesur'un elindeki küçük valize kayınca gözlerindeki korku, şaşkınlıkla yer değiştirdi. "Cesur neler oluyor?"

Cesur derin bir nefes alıp yoğun bir çaresizlikle; "Beren ben senden gidemiyorum." dedi. Beren'in afalladığını görünce de; "Sen benden gitmemi istedin, biliyorum ama yapamıyorum. Üstüme çoktan sen sinmişsin, bir türlü gidemiyorum. Aldığım her nefes sen kokuyor, seni yanı başımda göremedikçe boğuluyorum. Olmuyor işte Beren yapamıyorum." dedi.

Beren, kalp atışlarının hızlandığını ve kulaklarının uğuldadığını hissediyordu. Gardının düşmemesi için kaşlarını çattı. "Söylediklerinin hiçbirini duymak istemiyorum Cesur, lütfen evimden git."

Cesur, inatla başını sağa sola sallayıp elindeki küçük valizi kapının girişine bıraktı. "Hayır, hiçbir yere gitmiyorum, ben artık burada kalacağım." deyince Beren şok olmuş bir ifadeyle Cesur'un yüzüne bakakaldı. "Ne kalması? Ne demek artık burada kalacağım?"

"Gayet açık değil mi? Yanı başında olmak istiyorum."

Beren, Cesur'un derin bakışları karşısında küçük bir nefes verdi. Bu şekilde davranması işleri daha da zorlaştırıyor diye düşündü. Kuyruğu dik tutmaya çalışarak; "Sen istiyorsun da ben istiyor muyum bakalım seni yanı başımda?" diye sordu.

Cesur, Beren'e doğru tek bir adım atıp kararlı gözlerini yüzüne dikti. "Yalnızlığınla boğulmaktansa öfkende boğulmayı tercih ederim."

Beren göğsündeki sızıyı duymamaya çalışarak kollarını göğsünde birleştirdi. "Buna bencillik denir."

"Beni gerçekten de istemiyor musun?"

Cesur'un sorduğu soruyla Beren bakışlarını kaçırıp; "İstemiyorum." dedi. Cesur'un gülümseme sesini duyunca da ona baktığında genişçe sırıttığını gördü. Ters ters yüzüne baktı. "İstemiyorum Cesur seni, lütfen gider misin artık?"

"Üzgünüm ama boşuna nefesini tüketiyorsun çünkü sen istemediğini söyledikçe gözlerin tam tersini söylüyor."

Beren, Cesur'un söyledikleriyle daha da öfkelenirken Cesur'un içeriye girmeye yeltendiğini görünce ondan önce davranıp önüne dikildi ve içeriye geçmesine izin vermedi. "Nereye?"

"İçeriye."

"Giremezsin."

Cesur bıkkınlıkla nefesini verdi. Derdini anlatamadıkça delirecekmiş gibi hissediyordu ayrıca Beren'in inadıyla nasıl başa çıkacağını da bilmiyordu. "Beren bak ben bugün taburcu oldum ve ayakta daha fazla durmaya mecalim kalmadı." Tam o esnada Beren'in gözlerinden hüzün geçtiğini görünce belli belirsiz sırttı. Beren'in inadını nasıl kıracağını bulmuştu.

EYLÜL (Raflarda)Where stories live. Discover now