Dikenli Teller

8.3K 113 4
                                    

... Yağız...

Arabanın motorunu çalıştırdım yavaş yavaş ilerlerken pencerelerden içeri görmeye çalışıyordum. Ancak hiçbir şey göremedim. Hızlanmaya başladım ve evden uzaklaştım. Telefonda Sesi gerçekten çok üzgün geliyordu ancak Ne yapacağımı bilemez haldeyim...

Beni arıyor... Yardım istiyor... Tek bir çözümüm var ama bunu da  reddediyor. Aynı zamanda benimle konuşmak istiyor... Kafamı iyice karıştırdı bu kadın.

O sırada telefonum çaldı cebimden çıkardım ve arayan kişiye baktım. Derin bir iç çektim ve Telefonu açtığımda arabanın hoparlöründen konuşmaya başladım.

"Efendim..." dedim.

"Yavuz neredesin?"

"Bir işim vardı. ne oldu?" diye sordum.

" Ne olacak oğlum bir görüşme var acil gelmen gerekiyor." dedi.

" bekleyemez mi ? gerçekten kafam allak bullak şu anda. Sonra halletsek olmaz mı..." dediğim Zaman hızlıca sözümü kesti ve konuşmaya başladı.

"bekleyemez. Ben sana bunu dün de söyledim. Eğer sen bu sefer gelmezsen başkası alacak haberin olsun. Bu işler öyle şakaya gelmez sen ısrar ettin Ben de seni soktum buraya. Şimdi de bana benim işim var falan deme yani. oldukça zor oldu bu işi almak Haberin olsun. Eğer gelmezsen Yapacak başka biri de var. Aradan çıkarırlar seni. Sonra bir daha beni arayıp da iş isteme... "

Arkama yaslandım ve gazı iyice köklemeye başladım. Kendimi gerçekten çok yorgun ve halsiz hissediyorum ama yapacak işlerde var.

" tamam... " dedim. " Sen bana adresi at ben geliyorum zaten çok uzakta değilim galiba... en son görüştüğümüz yerde misin? "

"Evet Oraya gel. zaten biliyorsun konum Atmaya gerek yok." dedi ve telefonu kapattı.

Arabayı sürerken şehrin ışıklarını yavaş yavaş geçmeye devam ediyordum. Sürekli aklım ondaydı. Acaba birisi beni takip ediyor mu arkamda polis var mı diye baktım aynadan.

O fotoğrafları kimin çektiği bulmam gerekiyordu... Emine'ye Yapılan bu hakaretler aslında bana yapılmıştı. Ben şimdi onun kocasına zarar versem ona daha büyük bela olacaktı. Ben Emine'yi çok seviyordum.... Sevmek ona zarar vermek değildir... Ben ona zarar vermek kesinlikle istemiyorum. Yardım etmek istedim. Ancak o şu anda çok kararsız ve çaresiz... Onu da anlıyorum. Şu anda hepimiz zaten çaresiz durumdayız...

Herkes bir çıkmaz labirentin içine girmiş önünü göremeyen Fareler gibi koşturuyor. Yarın ne olacağımız bile belli değil. Emine, benim yaşadığım bu hayattan zaten bir haber bir şekilde yaşıyordu. Ona tutupta bütün bu olanları anlatmam mümkün değil zaten yapamam da... Onun başını yeterince belaya soktum. Daha fazla belaya bulaşmasını istemiyorum.

Arabayı daha hızlı bir şekilde sürmeye Başladığım zaman Ellerim direksiyonu sıkıca kavramış bir haldeydi. Gerçekten hiç olmadığım kadar gergin hissediyorum kendimi. Yapmam gereken bir sürü iş var ve birçok şey sıkışmış vaziyette. Bu kadar yoğun bir program olacağını hiç düşünmemiştim. Bu işlere girerken kendimi buna hazır hissediyordum. Ancak şu anda pek de öyle olmadığını Görüyorum. Yine duramam veya tereddüt edemem. Bunu yaparsam Eğer, çok zayıf görünürüm ve hiç iyi olmaz benim için...

Buluşma yerine vardığım zaman torpidoyu karıştırdım. İçinde bir şişe su olsa şimdi iyi olurdu. Durduk yere terlemiş ve gerilmiştim. İçeri girerken yürüme biçimim bile önemli. Bunu çok iyi biliyorum. İlk önemli iş toplantım ve amcamın bağlantıları ile yükselen bir yeğen gibi görünmemek için bu benim tek şansım. Sürekli kendi kendime telkin vermeye çalıştım 'Aklını başına al Yağız... Sakın ol... Bunu başaracaksın...'

İçeri girer girmez iki tane koruma bana baktılar ve üzerimi kontrol ettikten sonra beni içeri kabul ettiler. Her zamanki mekanlardan oldukça farklı olarak güzel dizayn edilmiş ancak korkutucu bir atmosferi olan bir salona adım attım. Salonun ortasında büyük bir masa ve etrafında bir sürü sandalye vardı. Çoktan gelmiş olan birçok kişi vardı. Gördüklerime göre, bazı kişiler henüz daha burada değiller. Toplantıya erken katılmak benim için iyi oldu.

"Hoş geldin. Gel, otur..." dedi masanın en ucundaki adam. Yaşlı bir adamdı. Sakalları uzundu. Çoğu zaten koyu renk takım elbise giydiği için görüntüleri çok farklı değildi. Ben aralarında oldukça genç kaldım.

"Hoş bulduk." derken bana gösterdiği sandalyeyi kendime doğru çekip yavaşça oturdum ve masadaki diğer herkesi başımla selamladım.

"Yağız... Adın gibi Yağız bir delikanlısın. Amcanın çok imkanı var ama... Bizi aradın. Şaşırdım aslında. Hatta... Amcanı arayıp söylemek istedim ama... Sonra düşündüm..." diye devam etti yaşlı adam. "Neden olmasın? Neden bu genç adama bir şans vermeyelim?"

"Teşekkür ederim." diye yanıt verdim. "Bu şans için çok teşekkür ederim. Amcama henüz söylemek istemedim. İşi bitirdikten sonra ona da haber vereceğim. Normal şartlarda bu işi almamı istemez çünkü. Ancak ben bileğimin hakkı ile gelmek istiyorum..."

"Akıllı çocuk..." dedi yanında duran diğer adam. Daha gençti ve yüzü pürüzsüz bir şekilde tıraş edilmişti. Büyük ve mavi gözleri vardı. Önce yaşlı adama, daha sonra bana baktı. "Bak evlat... Sana bir olay anlatayım. Gerçek yaşanmış bir olay. Zamanında buralarda bir delikanlı vardı senin gibi. Babası büyük adamdı. Beraber mapusta yattık. Cesur bir adamdı. Ama... Oğlu... Öyle değildi. Yine de yükseldi. Öyle bir yükseldi ki aklın almaz. Kendini göklerin hakimi sandı. Ancak sorun şu ki... " dedi elleriyle yukarıyı işaret ederken; " Başkalarının kanatları ile uçarsan, onlar gitti zaman yere çakılırsın. "

Başımı salladım. Hâlâ bana bakıyordu. Bu adamların yüzlerinden bir ifade okumak oldukça zor. Hepsinin sanki tek bir ifadesi var. İnsan değil gibiler. Bunları bilerek buraya geldim ama kolay olmayacak bu işler. Bunu şu anladım.

" Sen öyle değilsin ama..." diyerek devam etti. "Kendi kanatların ile uçmak istiyorsun. Saygı duyuyorum. Yaşın daha genç. Bu işleri pek bilmiyorsun. Onur duymalısın kendinle. Yalnız... Sözlerimize tabii ol. Dediklerimizi aklına harfi harfine yaz. Bu sana tek önerim."

"Tabii ki. Sizler hepiniz benim büyüğümsünüz. Burada olmak... Dediğiniz gibi... Bir onur. Ben de buna layık olmak için elimden geleni yapacağım. Bunun için söz veriyorum." dedim. Kalbim deli gibi atıyordu. Bütün bu olanlardan sonra buraya böyle gelmek biraz çılgınca bir karar olsa da artık buradayım sonuçta. Hiçbir şekilde geri adım atamam. Atmayacağım da...

" Güzel... Göreceğiz. Tamam... Dosyayı verin. " dedi masanın başındaki yaşlı adam.

Arkamdan biri yaklaşıp tam önüme bir dosya koydu ve kapağını açtı. Sayfada bir isim ve bir resim gözüme çarptı. Altında ise bir yığın bilgi vardı.

"Bu adamın nerede, ne zaman olacağına kadar bilgi var orada. 3 gün süren var. Eğer bu adam 3 gün sonraki bir toplantıya giderse... Seni başarılı saymamız zor olacak. İyice bak. Eğer yapamayacak gibiysen bize şimdi şöyle..." dedi yaşlı adam. "Çünkü bu işin geri dönüşü yok. Ne senin ne de bizim için. Bu kişinin ortadan kalkması çok önemli. "

Kağıdı elime aldım ve hızlıca göz attım. Daha sonra bunun çok anlamı bir hareket olmadığına karar verdim. Zaten önünde sonunda bunu yapmak zorundayım. Bugün ya da yarın. Büyük bir is elime illaki gelecekti. Daha erken gelmesi daha iyi oldu.
Kağıdı yerine koydum.

"Merak etmeyin değerli abilerim. Bu şahıs kesinlikle o toplantıya gidemeyecek. Bundan emin olacağım."

"İnşallah..." dedi yaşlı adam.

Kalbim deli gibi atıyordu. Bu işi umarım başarabilirim... Bir yandan da aklım Emine'de...

YASAK DÖVME(+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin