İntikam

31.3K 354 70
                                    

Sudan aldığım bir yudum resmen boğazımdan akarken içimi ferahlattı. Zaten hep klimanın serinliği altındaydım ama kalbim deli gibi attığı için vücudumun ısındığını hissedebiliyorum. Şu anda başka bir evdeyim. Yağız... Tanıdığım kişi miydi acaba? Nasıl bu kadar pahalı bir eve bir anda sahip oldu... Ya da bana yalan mı söylüyor?

"Dürüst olmak istiyorum sana karşı Emine teyze... Olaylar çok karmaşık. Ancak şunu bilmeni istiyorum ki düşündüğün gibi durumlar yok."

"Neymiş benim düşündüğüm durumlar?"

"Hani dedin ya birileri seni kullanır sonra başın belaya girer falan... Öyle bir durum yok."

"Nasıl bir durum var peki Yağız? Bilmiyorum garip yani... Bir anda böyle bir ev... Böyle bir araba... Silahlar... Giyimin bile değişti."

"Değişmek zorunda... Beğenmediğin için üzgünüm." dedi. O anda sesindeki üzüntüyü fark ettim. Üzüldüğü şey onu beğenmemem miydi acaba? Bana karşı hislerinden emin miydi? Çünkü ben şu anda neler hissettiğimi, neler yaşadığımı bilmiyorum.

"Hayır öyle demek istemedim." dedim su bardağını sehpanın üzerinde bırakırken. Uzandım ve onun elini tuttum. Neden böyle bir şey yaptığımı ben bile bilmiyordum ancak onu üzmek hiç hoşuma gitmedi.

"Beni yanlış anladın Yağız... Bak... Demek istediğim bir anda değiştin. Kötü anlamda demiyorum ama dediklerimde belki haklıyımdır ha ne dersin? Sana birileri bir şeyler mi yaptırdı da bunları verdi? Ben anladığım için değil ama filmlerde, dizilerde falan gördüklerimden dolayı biliyorum ya da haberlerde gördüğüm şeylerden dolayı biliyorum..."

"Bu bir film değil." dedi. O anda elimi hafifçe sıktığını ve tuttuğunu fark ettim. Gözleri, gözlerime kilitlenmiş bir durumda. O güzel mavi gözleri... Özellikle güneş ışığı vururken çok güzel gözüküyor.

"Ne o zaman?" diye sordum. Belki de cevabını duymaktan bile korkuyordum.

"Bak... Sana anlattığım olaylar var ya... Futbol ile ilgili..."

Başımı onaylar anlamında salladım. Gözleri bana bakıyordu ancak anlatıp anlatmama konusunda kararsız kaldığını hissettim. O anda ellerini biraz daha sıkı tutup ona doğru yaklaştım. Yüzüne daha fazla yaklaşmıştım, bu durum biraz irkilmeme neden oldu. Ondan korktuğum için değil... Kendimden korktuğum için.

"Bu işlerde bir şekilde yükselmek istiyorsan bunları yapmak zorundasın. Aslında bir süredir bu işin içindeydim ancak pek ses etmedim. Sen bile anlamadıysan... Demek ki başarılı olmuşum demektir."

"Anlamadım tabi ama... Bilmiyorum yine de mantıksız geliyor. Nasıl başladı bu olay peki?"

Derin bir iç çekti. "Bir kere amatör ligde bir maç vardı ancak bahis oynanıyormuş. Biz bilmiyorduk bunu. Bir arkadaşım geldi ve böyle bir durum var. Sen de para kazanacaksın. Dahil olmak ister misin dedi. Ben de tamam dedim. Normalde çok kolay bir şekilde yenebileceğimiz takım ancak birileri ortaya para koymuş işte. O yüzden de takım üst lige çıkmak için sürekli olarak birinci olmak adına maç kazanıyor. Bunu da şikeyle yapıyor."

Yeniden başımı salladım. Olayları gerçekten çok merak ediyorum ancak onun da anlatırken kararsız kalmasını istemiyorum. Derin bir iştahla dinlediğimi bilmeli...

"Maç bitti. Tam da onların istedikleri gibi hem de. Bize demişlerdi ki ilk yarı iki tane, ikinci yarı üç tane gol yiyeceksin. Bilmediğin için belki anlamazsın ama bahislerde ne kadar açık olursan o kadar çok para gelir. Mesela bir takım kazanır dersen bir kazanıyorsan, bu takım ilk yarı bu kadar gol atar, ikinci yarı bu kadar atar dersen on beş, hatta yirmi katı alırsın."

"Sen de şike yaptın yani... Bu evi mi verdiler sana... Amatör ligdeki maç için?"

"Yok..." dedi. O anda sustu. "Belki de anlatmasam daha iyi olacak." dedi ve biraz geri çekildi. Elini de geri çekti ancak ben pes etmeye pek niyetli değildim. Ona doğru hareket ettim biraz ve yeniden elini tuttum.

"Yağız... Söz veriyorum... Aramızda... Unutma biz sırdaşız. Hem buraya getirdin beni. Gördüm artık. Anlatsan ne olacak ki?"

"Sana güvenmediğim için değil." dedi ve elimi sıkıca tuttu. İyice bana doğru yaklaştı ve artık nefesini nefesimde hissedebiliyordum. "Bu işlerden başına bela açabilirsin. Evet seni buraya getirdim ama... Anlattığım şeyler hoşuna gitmezse ve bununla baş edemezsen... Fısıldasan bile sorun olabilir... Bu arada telefonun yanında mı?" 

"Evet..."

"Kapatıp bana versene..." dedi. Telefonumu çıkadım ve kilidi açtım. Henüz bir arama ya da mesaj gelmedi. Bu iyi haber. Telefonu kapatıp ona verdim. Kalkıp hızlıca telefonu bir yere koydu ve geri geldi.

"Merak etme buradan giderken vereceğim. Özel bir yer var. Kasa gibi. Sinyalleri kesiyor. Oraya koydum. Batarya içinde olduğu için ne zaman sinyal gelip gelmediğini tam olarak bilemezsin..."

"Tamam sorun değil. Sana güveniyorum..." dedim gülümseyerek. Daha demin el ele tutuşuyorduk ancak bu durum bozulmuştu.

Yeniden yanıma oturdu ve gözlerime bakmaya başladı.

"Maç bittikten sonra arkadaşımın yanına gittim. Normalde paramızı hemen vermeleri gerekiyordu ama bana dedi ki adamlar yan çizdi parayı vermeyecekler. O maç da bizim için önemli bir maçtı. Yani artık bizim ligde ilk üçe girme şansımız yoktu. O yüzden ben çok sinirlendim. Adamların telefon numaralarını istedim. Bana bunlar tehlikeli adamlar bulaşma dedi. Ancak yine de istedim..." 

Derin bir iç çekti yine.

"Çünkü... Bir hata yapmıştım. Hem kendi emeğimi sattım hem de... Saçma sapan bir şekilde dolandırıldım. Takım arkadaşlarımı sattım. Bunu kendime yediremedim. Adamları aradım. Bana telefonda küfür edip telefonu kapattılar."

O sırada uzandım ve yeniden ellerini tuttum. Bu sefer hiç beklemeden o da benim elimi sıkıca tuttu ve parmaklarım, parmaklarına geçti. 

"Ben de... Amcamı aradım. Pek bilmez kimse ama benim amcam zamanında hapse falan girince aileden atılmış gibi oldu. Daha doğrusu ben hayatta olduğunu bile bilmiyordum ama bir gün ben futbol oynarken yanıma geldi ve kendisini tanıttı. Gizli gizli de görüşürdüm. Durumu ona anlattım. O gece beni antremandan o almaya geldi ve bana bir şeyler gösterdi. Birkaç tane bağlantsı vardı. Onları aradı ve bana benim intikam alıp almak istemediğimi sordu."

"Nasıl yani? Senin intikam alman derken?"

Derin bir of çekti. O sırada yüzü daha da bana yaklaştı.

"Yani... Kendi adamlarına hallettirebileceğini ya da benim yapabileceğimi söyledi. İçim nasıl rahat ederse öyle yapmam gerektiğini söyledi. Ben de kendim yapmak istiyorum dedim. Bana bir tane silah verdi. Adamların adresine gittiğim zaman onlarla beraber içeri girdik. Bir kargaşa çıktı. Ancak o sırada kimse silah kullanmadı. Amcamlar ve adamları, diğer adamların ellerini bağladılar. Bana verdiği silahı çıkarmamı söyledi. Yaptım..."

Ah hayır... Yağız... İçim sıkıştı sanki... Yağız... Birini mi öldürdü...

"Ben de çıkardım ve adama ateş ettim. İlk kurşun bacağına geldi. Çok acı çekiyordu. Amcam bundan sonra aleme girdiğimi, bir adım olduğunu ve eğer bir kuruş bile çaldırırsam adımın çıkacağını söyledi. Elimi tuttu ve adamın kafasına doğrulttu. Ben de... Tetiği çektim..."

O sırada kalbim deli gibi atıyordu. Ona istemsiz olarak yaklaştığımı fark etmemiştim. Yağız... Hiç beklemediğim bir şey yapmıştı.

Dudaklarımızın birkaç cm uzaklıkta olduğunu ancak onun sıcak nefesi, nefesime karışınca fark ettim.

Yağız...

Birini öldürmüştü...


YASAK DÖVME(+18)Where stories live. Discover now