Uçurum

15K 158 35
                                    


Dışarı çıktığımızda hava biraz daha yumuşamış gibiydi ve ben biraz daha rahat nefes alarak düşünmeye başladım.

Gerçekten de birinin neden bunları oğlumu anlattığını bilmiyordum ama oynadığım bu tehlikeli oyunun ne kadar ciddi sonuçları olabileceğini şu anda fark etmiştim. Yürürken Yağız da benim yanımdaydı ve ellerimden tutuyordu. Güzel, çimenlik bir alana gelmiştik. Ancak o kadar tedirgindim ki bu güzelliğin farkına varmak yerine etrafa bakıyor ve acaba izleniyor muyuz diye kendince önlem almaya çalışıyordum.

Yağız bu konuyu halledeceğini söylese de içim bir türlü rahat değildi.

Şu anda çok daha uzağa gelmiştik ama biri tutup oğluma ben ve Yağız hakkında bilgi vermişti. O kişinin kim olabileceği hakkında fikrim de yoktu. İşte bu durum beni deli ediyordu. Yağız da gergindi ama bana bunu belli etmemek için olabildiğince çaba sarf etmeye başlamıştı yine de onun da durumdan endişeli olduğunu hissediyordum.

Çünkü sonuçta en yakın arkadaşının annesi artık onun sevgilisi olmuştu bu durumu ona nasıl açıklayabilirsinki? Aslında kimse hiçbir şey açıklayamaz şu anda. Olaylar göründüğünden daha da karmaşık...

"Ne oldu derin derin düşünüyorsun?" dediğinde ona doğru döndüm. Bir anda iç dünyamdan çıkıp gerçek dünyaya dönmüştüm.

"İşte yok bir şey..." dedim. Sadece... Bilmiyorum kafam çok karışık. Kim neden bizimle ilgili bilgileri Ferhat'a söylesin ki? Daha doğrusu şöyle düşünüyorum, Ferhat'ın çevresinde kim var ki bizi bilecek ve ona anlatacak? Ben bundan dolayı biraz endişeli hissediyorum. Yani sana bir şey söylemek istemedim ama bilmiyorum kafam hala çok karışık ve ne yapacağımı düşünüyorum... "

" Merak etme. O kadar ciddi bir şey olduğunu zannetmiyorum. Belki sen evden dışarı çıktığında komşulardan biri görmüştür. Biliyorsun mahallede herkes birbirini tanıyor. Onlardan biri söylemiştir yani. Zaten o sana böyle söylediğine göre kesin ortada bir şey yok. Öyle olsa daha kötü şeyler de söyleyebilirdi veya emin olduğu bir şeyler olsa sana belli ederdi. Başka bir şey de olabilirdi... Yine de ben sana şunu söyleyeyim bir şekilde bizim kendimizi açıklamamız gerekecek. Bunu biliyorsun değil mi? "

O anda resmen kan beynime hücum etti. Gerçekten de böyle bir durum vardı. Biz ömrümüz boyunca saklı, gizli bir hayat süremezdik ki...

Bu böyle olmazdı. Önünde sonunda ben boşanmak zorunda kalacaktım ve bunu da bir şekilde Ferhat öğrenecekti. Daha sonrasında Yağız'ın varlığını ne şekilde benim yanımda olduğunu da... Bunu pek düşünmemiştim aslında. Onunla beraberken hayat inanılmaz bir şekilde hızlı geçiyordu. Bunları düşünmeye bile zamanım kalmamıştı. Yine de o söyleyince aklıma geldi. Gerçekten böyle bir gün gelecekti ve o gün geldiğinde ben kendimi oğluma gerçekleri söylemeye hazır bir şekilde göremiyordum hala...

"Of bilmiyorum hiçbir şey bilmiyorum." diye yanıt verdim. "Yani tamam ben de seni böyle saklamak istemiyorum. Sen de haklısın. Senin yerinde olsam ben de aynısını düşünürdüm ama bilmiyorum... Beni anlaman lazım Yağız ben evli bir kadınım şu anda ve boşanmış değilim. Nasıl gözükecek... Ne bileyim yani senin yaşın dışarıdan o çok kötü gözükecek anlıyor musun... Şimdi ben sana ne anlatsam, ne söylesem boşuna... En sonunda Ferhat zaten öğrendiği zaman kıyamet kopacak. Ona ne diyeceksin? Daha önce ona böyle bir şeyden bahsetmiş miydim? En ufak belki ucundan kıyısından bilgisi var mıydı? Ona söylediğin sözler arasında, ne bileyim benden hoşlandığını falan anlamış olabilir mi? "

" Hayır kesinlikle hiç belli etmedim. Zaten şöyle bir şey var ben ona söylesem ne diyecek ki? Yani ortalık karışır, kavga çıkar. Ona en ufak bir şekli belli etsem bana gelip annemi sana ayarlayayım diyecek hali yok." dedi.

Ve o anda ikimiz de istemsiz bir şekilde kahkaha atmaya başladık.

Gerçekten de onunla konuşurken ne düşündüm ben de bilmiyorum. Yani benimle ilgili en yakın arkadaşına gidip senin annenden hoşlanıyorum diyecek hali yoktu, o da haklıydı. Ona doğru dönerek "Tamam da yani bilmiyorum işte... O kadar karışık bir durum ki belki anlamıştır. Senin bana olan bir bakışından, bir sözünden... Bilmiyorum çünkü ben ilk sen bana bakarken senin benden hoşlandığını hissetmeye başlamıştım. O da Belki anlamıştır. Hiçbir şekilde gözden kaçmış olabileceğini düşünmüyorum. Belki direk olarak aklına gelmedi ama beni aradığında ses tonundan hissettim. Yalnız gerçekten diyorum sana bir şeyler düşünüyor yani direkt olarak belki sevgili olduğumuzu düşünmüyor ama o niyetle benimle konuşmuş olabileceğini ya da benden bir şekilde hoşlanıyor olabileceğini düşünüyor. Yine de bilmiyorum... Senden hoşlanacağıma ihtimal verdiğini zannetmiyorum... " dedim.

" Hayatım çok büyütüyorsun bu olayı. Bu kadar abartmaya gerek yok. Öğrenirse ondan sonra gelip bana istediğini söyler ve istediğini yapar. Ona hiçbir şekilde ne karşılık veririm ne bir söz ederim. Bunu çok iyi biliyorsun. O benim en yakın bildiğim, kardeşim gibi bir insan. Yani eskiden öyleydi... Şu anda ona ne diyeceğimi ben de bilmiyorum. Çünkü içinde bulunduğumuz durum çok garip... "

Böyle söylediği anda aklıma başka bir konu daha gelmişti. Gerçekten artık ona ne diyecekti? Baba demesini beklemezdim. Hayalimdeki bir aile tablosu bir anda yerle bir olmuştu.

Çünkü Yağız'dan çocuk sahibi olmak istiyordum ama Yağız ile bizim çocuğumuzu Ferhat hiçbir şekilde kabul edecek birisi değildi.

Yağız'a ne baba derdi ne de onu bu şekilde görürdü. Zaten Yağız'ın böyle bir talebi olduğunu da zannetmiyorum ama kafamda hep onu, elimizde bebeğimle, güzel bir evde, güzel bir hayatımız olduğunda düşündüm. Aklımdaki bu hayal bir anda yerle bir oldu çünkü Ferhat benim ilk göz ağrım, ilk çocuğum, aldığım nefesim... Evladım... Onun üzülmesine sebep olabilecek hiçbir şey hayatımda olamaz ama şu anda Yağız benim sevgilim ve hayatımın bir parçası...

"Deli olacağım ya..." diye kendi kendime söylemeye başladım ve hızlıca yürürken Yağız'ın elini bıraktım. "Bak Yağız sana ne söyleyeceğimi bilmiyorum. Seni gerçekten çok seviyorum ama bizim beraber olmamız çok zor olacak. Bu en son olan olaylardan bahsetmiyorum bile. Senin hayatın şu anda çok karmaşık, benimki de öyle. Ben daha boşanmadım... Bilmiyorum şu anda uzağa geldik beraber, güzel şeyler hissediyoruz belki ama bunların hepsi geçici. Bunu sen de ben de çok iyi biliyoruz. Ferhat bir şekilde bu olanları öğrendikten sonra kesinlikle beni görmek istemez veya çok sinirlenir. Ben o zaman ne yapacağım? Senden mi ayrılacağım yoksa kendi oğlumdan, öz evladımdan ayrı mı düşeceğim? Ne yapacağım?"

Bana yaklaştı ve beni kollarının arasına alarak iyice sarıldı.

O anda bütün gardımı ona karşı düşürmüştüm. Çünkü bana böyle sarıldığı zaman ne kadar beni sevdiğini ve bana ne kadar değer verdiğini hissedebiliyordum. Başımı onun göğsüne yasladım ve derin bir iç çektim. Bunu hissetti ve elleri ile saçlarımı okşamaya başladı.

"Hayatım merak etme..." dedi. "Her şey düzelecek. Ben seni anlıyorum, birisi ona bizimle ilgili bir şeyler söylediği için şu anda korktun ve endişe duyuyorsun. Bu çok doğal. Bunu anlayabiliyorum ve sana hak da veriyorum. Ama bir şekilde bunu kim olduğunu ve neyin söylendiğini bulacağım... Sen merak etme... "

O anda konuyu daha fazla uzatmak istemedim.

Ne onun ne kendimin canını sıkmak istemiyordum ama Yağız bir şeyi anlamıyordu. Sorun Ferhat'a gelip birinin bizi anlatması değildi. Sorun Ferhat'a benim bir şekilde Yağız'ı ve beni anlatmak zorunda kalacak olmamdı.

O günler geldiğinde ona ne anlatacağımı bilmiyordum. Bir şekilde beni haklı görür mü, bana hak verir mi, bu ilişkiyi anlayabilir mi... Bunu da bilmiyordum. Yine de bizim bunları şimdilik bir kenara koymanın daha iyi olacağını düşündüm. Çünkü şu anda o kadar uzakta ve baş başa kalmışken buranın keyfini çıkarmak, Yağız'a doya doya sarılmak istiyordum. Bir daha böyle bir zaman bulabileceğimizden de çok emin değilim...

Ben de ona sıkıca sarıldım ve o anda eliyle benim çenemden tutup, yüzümü yukarı kaldırdı. Dudaklarımız buluştuğu andan itibaren yeniden kalbimin erimeye başladığını hissettim.

O bana böyle dokundukça aklımda hiçbir fikir kalmıyor ve sanki karnımda kelebekler uçmaya başlıyordu.

Gerçekten onu çok seviyorum... 

YASAK DÖVME(+18)Where stories live. Discover now