Dökülen Yapraklar

8.1K 90 28
                                    

Günler geçerken Yağız'dan haber alamıyordum. Ferhat, benimle konuşmuyor, evde sanki bir hayalet gibi dolanmaya devam ediyordum.

Bunun daha ne kadar böyle gideceği hakkında bir fikrim yoktu ama her gün, bitmesini istediğim bir rituelden öteye gidemiyordu. Ev içinde dolanıyor, sadece günlük işlerimi yapıyordum. Temizlik yapmadığım günler oluyordu. Ama artık ne eşim ne de oğlum buna dair bir laf ettiler. Benim yaptığım işleri de, yapmadığım işleri de fark etmiyorlar artık. Ya da hiçbir şekilde umurlarında değil. Bilemiyorum...

Gerçi artık önemli de değil. Yağız beni aramadı. Onu aradığım zaman ne istediğim konusunda bir fikrim yoktu ama en azından insan merak eder... Bir kere arar... Beni aramadı.

Tüm bu olanlar hakkında düşündüm... Her şey ne kadar çılgın olsa da bunları ben yaptım. Dışarıdan çekilen o fotoğraftaki kadının ben olduğuma bile inanmakta güçlük çekiyordum.

Yağız beni değiştirdi. Hem de çok.

Üzerimi çıkarıp banyoya girdim. Banyonun büyük aynasından dövmeye baktım. Yağız için yaptırdığım dövmeye...

Ben onun için bunu yapmıştım ama o beni burada unuttu gitti.

Sabretmem gerekiyor. Sürekli olarak ınternetten güzel sözler okumaya çalışıyordum. Umut veren, motivasyon veren sayfalara bakıyorum ama orada okuduğum şeyleri yapmama rağmen bir işe yaramıyor. Olumlu düşünüyorum, güzel şeyler diliyorum, gülümsüyorum ama bir işe yaramıyor hiçbir şekilde. Bana bir yararı yok. Tüm bu olanlar, kabul edeyim ya da etmeyeyim buradaki ailemi dağıttı ve yok etti artık.

Bununla ilgili de ne yazık ki yapabileceğim bir şey yok. Bundan sonra yapabileceğim tek şey oturup beklemek.

İntihar etmeyi bile düşündüm ama bunu yapmak istemiyorum. Yapmaya da değmez zaten. Buradan en kötü ihtimal giderim. Tek başıma yaşarım. Kimseye ihtiyacım yok. Bir şekilde ayaklarımın üzerinde dururum diye düşünüyorum.

Sürekli olarak kitap okumaya, filmler izlemeye başladım. Genelde romantik filmler izlemekten de geri durmaya çalışıyorum. Çünkü beni daha bunalımda hissettirmekten başka bir işe yaramıyor.

Kendime bir çay yaptım ve salona geçtim. Televizyonda rastgele bir program açtım. Ne izlediğim hakkında bile bir fikrim yoktu. Ekrana sadece boş boş bakan birisi olmuştum.

Durumdan şikayetçi değilim ama.

Daha kötüsü de olabilirdi. En azından şu anda evimde oturuyorum. Dışarıdan durumun nasıl göründüğü de önemli çünkü. Arkadaşlarım en azından benim bir süre ortadan kaybolduğumu düşünüyor olabilir.

Ne arkadaş, ne tanıdık... Kimse de aramıyor. Belki Selçuk bunu yaptırdı. Bilmiyorum. Ama durum ne olursa olsun burada boş boş oturmak dışında başka bir işle de meşgul olmuyorum zaten.

Ferhat konusunda da fikirlerim değişmeye başladı. Evet benim oğlum, benim canımdan bir parça ama bir yerde de beni yüz üstü bıraktı. Artık onu da çok fazla önemsememeye başladım. Herkes bir şekilde kendi hayatını yaşıyor. İleriye bakıyor. Bana o fotoğrafları gösterirken ikisinin de yüz ifadesini aklımdan bir türlü çıkaramıyorum.

Televizyon izlerken uykuya dalmışım.

Telefonumun zil sesi ile uyandım. Uzun zamandır beni kimse aramadığı için bu benim için oldukça uyarıcı bir ses tonuydu.

Gözlerimi açıp ovuşturdum ve kendime geldim. Yabancı bir numara arıyordu.

Arkadaşlarımdan biri olabilir diye düşündüm. Uzun zamandır kimse aramadı ama neyse, zaten yapacak daha iyi bir işim yok. Telefonu açmaya karar verdim.

"Alo. Kimsiniz?"  dedim.

"Emine. Benim." dedi. Sesini hemen tanıdım. Yağız... Hemen kalbim deli gibi atmaya başladı. Onun sesini duymayı hiç beklemiyordum. Artık kendimi iyice unutulmuş ve bir kenara atılmış hissettiğim sırada başıma gelen bu şey, sadece mucize gibi bir şeydi. Sadece onun sesini duymuş olmak bile çok güzel.

"Yağız... Ne oldu? Beni aramadın... Ben... Beni unuttuğunu düşündüm." dedim. Ne diyeceğimi bile bilmiyordum ama onun sesini duymak bile günlük berbat rutinimi bozan bir olaydı. Bunun için minnettar hissediyordum kendimi.

"Seni merak ettim. Birkaç işim vardı. Bir şeyler ters gitti o yüzden süreç uzadı. Nasılsın? Orada her şey yolunda mı?" diye sordu.

Ona gerçeği anlatıp anlatmamak üzerine çok düşündüm. Anlatsam ne diyecektim ki? Bana ne söylerse söylesin içim rahatlamaz. Bunu ben hak ettim. Bu yola, kendim bilerek girdim.

" Yolunda. Bir şey yok. Rutin. Normal. "

" Ne demek rutin? Sana kötü davranmıyorlar değil mi?" dedi.

"Hayır hayır... Bana kimse kötü davranmıyor. Aslında bana davranmıyorlar desem daha doğru olur. Bir şey yok yani. Kimseyi görmüyorum, kimse de benimle konuşmuyor."

"Tamam... Kötü bir şey olmamasına sevindim. Seni oradan çıkarmak istiyorum. Eğer sen de istiyorsan tabi. Bu teklifi bir daha sana yapamam. Oraya gitmen konusunda hata yaptın bence. Şimdi eğer benimle gelirsen her şeyi arkamızda bırakma şansımız var." dedi. Sözleri o kadar güzel geliyordu ki. İlk buraya geldiğim an aklıma geldi. Ne kadar büyük bir hata yaptığımı düşüne düşüne delirmeme ramak kalmıştı. Onun sözleri, sanki aklımı okuyor, bana kendimi suçlu hissettirmemek için de ekstra bir özen gösteriyordu.

"Yağız... Ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Buradan gitmek istiyorum. Ben de... Seninle olmak istiyorum... Bunu söylemek benim için çok zor. Lütfen bunu anla. Ferhat benimle konuşmuyor bile artık ama bir önemi yok. Artık kimseyi gözüm görmüyor. Buradayken hep seni özledim. Sadece seni düşündüm. "

" Tamam bebeğim sen merak etme. Biliyorum... Kötü hissettirdiler sana. Ama artık bunların hepsi geçecek. Sen eşyalarını topla. Çok fazla eşya alma. Kimseye görünmeden çıkmanı istiyorum. Takip ediliyor olabilirsin. Evin arka kısmından çık. Sonra ben seni alacağım. " dedi.

" Kim beni takip ediyor ki? "

" Bilmiyorum Emine. Şu anda bana soru sorma zamanı değil buna emin ol. Sadece bana güven ve dediklerimi yap lütfen. Başka bir çaremiz yok. " dedi. Söyledikleri konusunda haklı. Ya ona güvenirim ya da güvenmem. Artık bir orta yol kalmadı. Kendi başımın çaresine bakmayı da düşündüm ama her şey bu kadar kolay değil. Hayatım boyunca yalnız hareket etmedim. Tek başıma hareket etmeye kalkarsam ne olacağını bilmiyorum. Bir şekilde para kazanırım ama yüreğimin bir yerlerinde Yağız var. Geleceğimin iyi ya da kötü olması da önemli değil. O, yanımda olsun yeter.

"Tamam. O zaman sen eşyalarını hatırla. Bu numaradan beni ara. En geç iki saat içinde çık. Eve gelme ihtimali var mı birinin bu süre içinde?" diye sordu.

"Sanmıyorum. Yani dışarıdalar zaten gelseler bile varlığımı fark etmezler. Genelde odada oturuyorum ya da uyuyorum. Kimse benimle konuşmuyor. Selam bile vermiyorlar. Burada kendimi bu yüzden çok yalnız hissettim."

"Tamam canımın içi hepsi geçti sen merak etme. Sadece dediklerimi yap. Birkaç saat içinde kollarımda olacaksın." dedi. Söylediği her kelime sanki yüreğime sıcaklık veriyordu.

"Tamam... Hazırlanıyorum ben o zaman aşkım." dedim gülümseyerek.

"Tamam bebeğim. Ara beni hazır olduğunda. Dikkatli ol." dedi ve telefonu kapattı.

Aynada kendimi gördüm bir an.

Yüzüm gülüyordu. Yanaklarıma kan gelmişti sanki.

Yeniden canlı hissediyordum. Buradan kurtuluyorum... Ve daha güzeli, Yağız'ın yanına gidiyorum...

YASAK DÖVME(+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin