1. Uyumadan Önce Tuttuğum Dilek

79K 2.4K 1.9K
                                    

Madem ki güzelsin, güzeli yaşatmak için
Madem ki iyisin, iyiliği yaşatmak için
Madem ki umutlusun , umudu yaşatmak için...

Metin Eloğlu





2016

NİSAN


*

Artvin'in sakin şehri Şavşat'ta ilkbahar bir başka güzel! 'Sakin Şehir' (Cittaslow) ünvanlı Artvin'in Şavşat ilçesi bölgede çetin geçen kışın ardından ilkbaharla birlikte oluşan renk cümbüşüyle görenleri kendine hayran bırakıyor. Şavşat'ta kaydedilen görüntüleri ressamların yağlı boya tablolarını andırıyor."

Sabah olmuştu. Duyduğum ses, hemen önümde oturan edebiyat öğretmenimize aitti. Elinde yerel bir gazete vardı ve haberi yanı başında oturan İngilizce öğretmenimize okuyordu. Elli yolcusu olan otobüs akşam vakti Artvin'den yola çıkmış ve bana bir asır gibi gelen saatlerin ardından İstanbul'a ulaşmıştı. Horonlarla başlamıştı yolculuk. Sanırsınız üniversite gezmek için yola koyulmuş bir otobüs dolusu liseli değildik de, İstanbul'da okuyacak, bunun için topyekun şehir değiştiren, bu mutlulukla parti vermek için otobüsün hareket etmesini bile zar zor beklemiş üniversitelilerdik. Partiden kastım da horon tepmek. Başka bir eğlence usulü bilmiyorduk. Ha ben koridor boyu kemençeyle zıplayanların arasında değildim ama içimde ayaklarını yere vura vura dans eden bir kız yok muydu? Elbette vardı.

Bir kere öndeki dört koltuğu protokol usulü dolduran öğretmenleri saymazsak, okul birincisi olarak ikinci sıradaki koltuk benim payımdı. Yanı başımda Lale vardı. Çocukluk arkadaşım; hem komşum hem de... Vasat öğrenci Lale. Ama aynı zamanda şanslı olan Lale.

Sittin sene önce Belçika'ya göç eden dedesinin bir kez olsun görmediği, bir ayağı çukura girince de çocuklarına yaranmak için Belçika'dan döviz yağdıran, torununu istediği üniversitede okutacağını duyuran adamın torunu Lale. Bu yüzden de dedesinin kalbinde bir anda taht kurduğu Lale.

Bir senedir ağzından "dedem" lafı düşmüyor. Yola çıkarken de "sabah okulumu göreceğim," diye diye fosur fosur rüyalara daldı. Onun ikinci sırada oturması da saçmalıktı bana kalırsa. Ama işte çocukluk arkadaşım Lale'ye benden başka katlanan olmazdı. Benim yanıma da ondan başkası oturur muydu, hayır oturmazdı. Lale ile olan ilişkimiz mutualizmi benimsemiş organizmaları andırıyor benim gözümde. Ya da biyoloji testlerini abartmıştım biraz, bana fayda sağlayacak her yaşantımı test sorularına çevirmeye başlıyordum. Huyum kurusun, ineklik böyle bir şeydi.

Ama "inek" deyimini sevmem. Kendime hakaret olarak gördüğümden değil. Seve seve, bile isteye çok çalışkan biri olmayı seçmedim ki. Şavşat denilen dağ başından kurtulmam için başka bir çıkış yolum vardı da ben mi beğenmedim? Ha bu çalışkanlıkla kurtulabilir miydim Şavşat'tan, orası da meçhul ama deneyebileceğim başka hiçbir şey yok. Benim dedem Lale'nin dedesi gibi torunumu nerede isterse okutacağım demiyor. Aksine daha birkaç hafta önce anneme "üniversite yüzü gören kızların orospu oluşu" temalı bir şeyler söylüyordu ama ben bunları hep yarım kulak dinlerim. Bir elim, kulağım, gözüm hep test kitaplarımdadır. Dedem konuştukça sırtıma bir kırbaç iner, uykum varsa dağılır gider ve ben "yeter" demek yerine yüz soru daha çözerim. Yani benimki ineklik değil, katırlık. Çünkü evin bacasından duman olup uçar giderim, yine de o evde kalmam. Hele ki Artvin'de üniversite okuyacağıma, dedemin karşısına geçip alnıma orospu yazarım daha iyi. Nasıl olsa o zaman beni evden atar.

Ha ama işleri güzellikle nasıl çözeceğime gelince, orasını henüz ben de bilmiyorum.

Horonla başlayan yolculuk, gün tamamen batıp karanlık çökünce arabeskle devam etti. Arka koltuklardan bolca kahkaha sesi geliyordu. Dönüp bakma gereği duymadım. Lale neredeyse bütün yolculuk boyu uyudu, ben ışık elverdiğince test çözdüm. Rap müziğe bağlandığımızda kulaklık takmak zorunda kaldım. Bir noktada uyuklamış olmalıyım, hayatımın en uzun yolculuğuydu, biraz da midem bulandı. Matematik öğretmenim, Atıf hoca, yol boyu kitap okudu. Simyacı.

Uyumadan Önce Tuttuğum DilekUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum