22. Tek Kişilik Vals

21.5K 1.4K 1.9K
                                    



OCAK, 2021 – İstanbul



*



Bugün laboratuvardaki ilk iş günümdü. Her ne kadar Leman abla, doktor hanım, çalışmanın bana iyi geleceğini söylese de kendimi iyi hissetmek için işe başlamış değilim. Ama uzun bir aradan sonra oturup para hesabı yaptım ve çalışmadan geçinebilmemin mümkün olmadığını anladım. Sadece psikiyatriste ödediğim paralar bile bursumu aşıyor. Doktor hanımın -şimdilik- her hafta beni görmek istemesi de işimi bir parça zorlaştırdığı için iş aramak mecburiyetinde kaldım.

İlk görüşmemizde kadın, gelecek hafta tekrar görüşelim dedikten sonra ona nasıl baktıysam, bir sorun mu var deme gereği duydu. Hayır ama her hafta size ödeyecek param yok, görüşme ücretiniz çok yüksek demeseydim, laboratuvardan kazanacağım para da yetmezdi. Bazen Oktay'dan edindiğim "düşündüğünü çok düşünmeden söyleme huyu" bir şeylere yarıyor. Kadın bana indirim yaptı. Her neyse. İşe başlama serüvenimin özeti bu. Böylelikle okuldan arta kalan zamanımda ölmeyi düşünecek vaktim kalmadı.

İş bulmamsa, Sitogenetik hocamın marifetiyle bir saat falan sürmüş olmalı. Bu kadının beni neden bu kadar çok sevdiğini anlamasam da -doktor hanıma söz verdim, insanların beni neden sevdiği üzerine şimdilik düşünmeyeceğim, buraya daha sonra gelecekmişiz- işe ihtiyacım var dedikten bir saat kadar sonra beni odasına çağırdı ve yakın bir dostunun Cihangir'deki laboratuvarında asistana ihtiyaç olduğunu söyledi. Laboratuvar Cihangir'de olduğu için işi reddetmek isterdim. Ama sırf bu sebeple işi kabul etmemem için hesabımda daha fazla para olması gerekirdi. Bense Harley botlarımı satmanın eşiğinde yürüyordum.

Laboratuvarda ne yaptığıma gelince... Şimdilik sadece gelen evrakları ayıklıyorum. Hastanelerden gelenler, özel başvurular, resmî kurumlarla yapılan yazışmalar... Bugün postaneye gidip uzun uzun sıra bekledim. Bu da işime dahil. Onun dışında numunelere ve testlere yaklaştırmadılar beni. -Şimdilik- Yani aslında orada gerçekten bir ihtiyaç mıydım yoksa hocamın ricasıyla mı çalışmaya başladım, bilmiyorum.

Buna rağmen İstanbul'un en iyi dedikleri psikiyatristlerinden birine gidiyorum. Kendisine de söylediğim gibi arızayı burada da gideremezsem, huzurla ölebilirim ve öldükten sonra bana hesap soracak her kim olursa, onun karşısına geçip "inan bana yaşamak için elimden geleni yaptım ama donanımsal bir sıkıntı sebebiyle hayata uygun olmadığıma karar verdim," diyebilirim. Leman ablayı, doktorumu, uzun bir araştırma sonucu buldum. Henüz üç kez görüştük ve kullandığım ilaçlar bazen beni öyle çok sersemletiyor ki, adımı sorsalar söyleyemeyecek hale geliyorum. Geçecek diyor doktor hanım, çaresizce ona güveniyorum.

İlk görüşmemizin yarım saati aşkın süresi susarak geçti. Verdiğim paranın yarısını susarak harcadığımı anlayınca panikledim. Aslında tam olarak böyle de olmadı. Kadın bana, kendinden bahseder misin dedi ve ben kendimi yaşamaya uygun görmediğimi söyledim. Pardon, ilk cümlem bu değildi. Önce yirmi iki yıl yaşadım ama yaşıma sığmayacak kadar çok hata yaptım dedim. Ya da diğerini mi önce söyledim, gerçekten emin değilim. Neyse. O bana nedir bu hatalar dediğinde, işte orada boyunu bilmediğim bir suskunluğa daldım. Çok derindi, içine girdim, yüzdüm, debelendim ve çıkamadım. Susuşum uzayıp durunca, bunu sonra konuşuruz dedi bana. Oysa konuşmak kolay değil ki. Ne onun yanında ne sonra, ne o zaman ne şimdi. Konuşmak çok zor. Yaşamak ne kadar zorduysa konuşmak da bir o kadar zor.

Leman abla, doktor hanım, -ona tam olarak nasıl sesleneceğimi hâlâ kestiremiyorum- annemden birkaç yaş büyük. Ama nasıl genç gösteriyor, nasıl güzel bir yüzü var anlatamam. Üstelik sesi yüzünden de güzel. Kadife kumaşlar gibi. Alışık olmadığım bir nezaketle konuşuyor. Ona da söylediğim gibi o böyle konuşurken benim kendimi yamuk yumuk kelimelerle anlatmaya çalışmam kim bilir ne komik duruyordur... Yanında sigara içmeme müsaade ediyor. Camı açsa bile ortalık bir anda duman altı oluyor. Yazık kadına. Ama içmemek çok zor. İçimdeki zifti dışarı atmak isterken o kendisini beslememi buyuruyor. Aslında sigaraya ayıracak param da yok. Bırakmam gerek ama Leman abla bu kadar köklü değişikliğin hepsini aynı anda yapmak için kendimi zorlamamamı söyledi. Bebek adımlarıyla, küçük küçük bir şeyler yapacak ama yolun sonuna geldiğimizde bir dağ aşmış olacakmışız... Buna karşın ben yine düşünmeden konuştum. "Hem sigara içip hem de sizinle bu kadar sık görüşemem."

Uyumadan Önce Tuttuğum DilekWhere stories live. Discover now