39. Elma Ağacı

13.3K 1.2K 297
                                    




Dünyadaki açlığı bitirmek üzerine okuduğum bazı yazılar var. Hemen hepsi paylaşmaktan bahsediyor. Zenginler fakirlere verse; dünyada hiçbir sorun kalmayacakmış gibi bir sürü zırva. Kimsenin kimseye bir lokma ekmek verdiği yok. Herkesin gönlü benim gibi üç artı bir değil ki. Stüdyo dairenin kiracısı olmuş millet.

Bense veririm. Benimse veririm. Neyim var neyim yoksa veririm. Dünyadaki açlığı bitiremem ama benim küçük dünyamda aç insan yok. Olmaz, olmayacak.

İstanbul'dan Sapanca'ya, Sapanca'dan Trakya'ya uzanan bir yolculuğun sonundayım. Yaslandığım elma ağacağı yirmi iki yirmi üç yaşındaymış. Bir elma ağacının en verimli zamanlarıymış bunlar. Ama bu yaslandığım ağaç emsallarine göre daha fazla meyve veriyormuş. Dalları meyvelerini zor taşırmış. Aşısındandır diyorlar. Ben anlamam. Benim bildiğim ağacın Bahar'la yaşıt olduğu. Hatta öyle bol meyve veriyorsa, besbelli ki huyları da benziyor. Bu yüzden yaslandığım yerde mutluyum. Derin nefesler alıyorum, kokusu bile güzel geliyor burnuma.

Hem çiçeklerin düşüp yeşillerin bollaştığı dallarda zeytin kadar patırtılar var. Elma olacaklar belli. Bol meyveli elma ağacım, kokulu elmam; ne demiştim ben sana? Yaz daha yeni başlıyor.

Babam dün akşam bana, avucunda tuttuğun gerçek sana ait değilse sende durması hırsızlıktır dedi. "Onun elden çıkarılması gerek," dedi. Ama aynı zamanda bu hırsızlık icadının birilerinin eline değip ortalığa yayılmaması gerektiğini de söyledi. Bu yüzden onu ölmüş bir insan gibi bu ağacın dibine gömeceğim. Üzerinde genç, güçlü, bereketli bir Bahar yetişecek.

Ufkum mavi, güneş parlak, elma kokulu. Avucumdan akan şu bereketli toprak ya da sırtımı yasladığım bu kalın kabuklu ağaç şahidim olsun; benim gönlümde kimse aç kalmayacak.




*



*BİR HAFTA ÖNCE*



*




Bir şeyi zorla yapmak ve güzellikle yapmak arasındaki fark çok acı. Ozan'ı dinleyip daha önce onun peşine düşsem, Oğulcan'ı keyifle kucaklardım. O zaman Moda'daki evi de şimdiye kadar çoktan sahiplenir, her bir köşesine sarılmış olurdum. Belki Nazike ve İskeçeli de şu balkonda salınırdı. Oysa şimdi yüreğim bu binaya sığmayacak kadar deli atıyor. Beklemeden kapıyı çalıyorum. Beklersem bir delilik yaparım. Yapmamak için çabalıyorum. Ozan burada olmalı.

İkinci bir kez çalmama gerek kalmadan kapı açılıyor. Ta da! Oğulcan bu. Boyu gördüğümden de uzun. Çok, çok uzun. Ozan yanında kısa kalır. Peşine takılmayı keseli en fazla iki ay olmuştur, bilemedin üç. O kadarcık zamanda ne oldu böyle sana diyemiyorum. Ya da hep böyle, bu kadar uzundu da ben uzaktan uzaktan anlamamış mıydım? Ah.

Yüzünde ergenliğin nişanesi sivilce yatakları var. "Bahar abla..." diyor şaşkın sesiyle. Elbette şaşıracak. Nasıl şaşırmasın. Ne ben eski Bahar'ım ne de burada beni görmek normal.

Uyumadan Önce Tuttuğum DilekWhere stories live. Discover now