44. Hayat Akıp Giderken

16.9K 1K 393
                                    



"Boyun kısa kalmış senin abi. Pantolon sıkıntısı yaşatıyorsun bana."

"Kısa paça moda dersin, ne diyeyim."

"Kısa paça uymuyor benim tarzıma. İpek de sevmiyor."

"Kendi pantolonlarını giy o zaman."

"Sen daha uzun paçalı şeyler alsan olmuyor mu?"

"Bak ne diyeceğim, neyi beğeniyorsan söyle sana da alayım. Uzak dur dolabımdan."

"Biraz basket oyna, süt iç, boyun uzasın."

Ozan boşa çıkardığı eliyle Oğulcan'ın ensesini sıkınca sesler yükseldi.

"Ama yola bakmıyorsun. Yola bakmıyorsun. Bu ne biçim araba kullanmak? Beceremiyorsan çekil ben kullanayım."

"Direksiyon istiyorsan gönlümü yapacaksın. Yok öyle boyuma posuma laf edip direksiyona oturmak."

"Ayıp ama ya. Bahar ablanın yanında bari iyi davran bana."

"İşkence mi ediyorum oğlum ben sana?"

"Nazik ol, kibar ol biraz."

Ozan dikiz aynasında aradı Bahar'ın gözlerini. Aradığını buldu, öfkeli ya da üzgün görünmüyordu. Hatta tuhaf bir huzur vardı gözlerinde, Ozan'ı fark ettiğinde gülümsedi. Adamın kaygılı bakışları karşısında arka koltuktan elini uzatıp Ozan'ın yanağını sevdi. Ozan öylece bırakmadı bu eli. Uzun uzun tuttu yanağında, sonra öptü ve Oğulcan'ın sesiyle kendine geldi.

"Al bak bu da bir işkence mesela. Ben burada İpek'i görmeyeli iki hafta olmuş, yanımda yaptıklarınıza bakın."

"Oğlum siz bütün sene aynı okulda değil miydiniz?"

"Gören de İpek arka sıradan beni okşuyor sanacak. Okul abi okul. Okulda olmuyor öyle şeyler. Yatılı okusam belki..."

Ozan koca bir kahkaha attı. "Annenin yanında anmıyorsun hiç yatılı matılı... Sıkıysa onun yanında konuşsana yatılı okumanın gereklerini."

"Uygun koşulları bekliyorum ben. Bulduğum an yapıştıracağım, karşı çıkamayacak."

"Bok bulursun o koşulları."

"Bahar abla sen bari destek çık bana. Bak görüyorsun birbirini seven iki insanı kavuşturmamak için ne taklalar atıyorlar burada?"

O zaman arka koltuktan başını uzatıp iki kardeşin arasına kafasını soktu Bahar.

"Gerçekten yardımcı olmak isterdim," dedi Oğulcan'a. "Ama bu meselede zurnanın son deliği bile değilim. Oy hakkım yok."

"Nasıl yok ya!" diye kaykıldı Oğıulcan'ın bedeni. "Annemle babam Ozan'ın ağzına bakıyor. Abim ne dese o. E abimin oyu demek senin gizli oyun demek. Sen bu meselenin Hürrem'isin!"

"Valla bantlayacağım ağzını ha! Beynimi dümdüz yaptın, oğlum bir sus."

"Mantıklı tekliflerimi reddetmek için bir tane haklı sebebiniz yok ama işinize gelmeyince Oğulcan sus! Duymayı reddettiğiniz şey ben değilim, haklılığın sesi bu! Çok geliyor size."

Oğulcan'a destek çıkar gibi bir elini onun sağ yanından uzattı Bahar.

"Arkamda durman yetmiyor Bahar abla. Yanımda saf tutman lazım." Bununla beraber uzanan o el yavaşça Oğulcan'ın ağzına örtüldü. Sus demek miydi bu? Ozan koca bir kahkaha attı.

"Kız nazikçe sus diyor oğlum sana. Zorlama lan. Otur kıçının üstüne. Efendi efendi şu müzikle ilgilensen, beynimizi şişirmesen İstanbul'da bir hafta daha kalma işini halledeceğim. Ama ağzından çıkan her kelime aleyhine işliyor şu an."

Uyumadan Önce Tuttuğum DilekWhere stories live. Discover now