19. Sokak Sakinleri Kurultayı

25.2K 1.4K 2.4K
                                    



"Aşk bir mevsim, gelmez bir daha."

*




OCAK 2021, İstanbul

Yeni yıla girerken ne dilemiştir Bahar? 2018'in ilk saatlerinde kollarımda uyumuştu. Dişlerini fırçalayamayacak kadar çok uykusu vardı. Sayamadığım kadar çok bardak çay içmiş, bilmem kaç paket cips yemişti. Ağzından fışkıran bergamotla karışmış akdeniz yeşillikleri kokusu hâlâ burnumun ucunda duruyor. Uyumadan hemen önce bir dilek tutmuştu yeni yıl için. Ne dilediğini bilmiyorum, sordumsa da söylemedi. Bana da bir dilek tutmam için çok ısrar etti. Tuttum, sonra tekrar onunkinin ne olduğunu sordum, söylersem olmaz dedi. Sırf o söylesin diye kendi dileğimi ortaya döktüğüm için benim dileğim gerçekleşmedi. Onunki gerçekleşti mi bilmiyorum.

Ama o günden sonra bütün dilekler anlamını yitirdi. Ben ihtiyar bir adam gibi kendi odamda girdim yeni yıla. Oğulcan ve arkadaşları bizim evdeydi. Onların ayağının altında gezmemek için odama çekildim. Saat gece yarısını geçince odama sığamayıp sahile çıktım. Avare yürüyen insanların mutluluğunu izledim uzun uzun. İlk kez buna tahammül edemedim. Örümcek ağına yakalanmış bir böcek gibi ev sahibinin gelip beni yemesini beklemekten usandım. Öldürmüyor o beni. Besbelli benim orada öylece eli kolu bağlı kalmamdan hoşnut olduğu. Aman dilememi bekliyor belki. Yahut beni öldürmesi için ona yalvaracağımı sanıyor. Yapmam diyememek ne acı. Saatlerce sahilde dolandım durdum. Coşkulu kalabalıklar gördüm. Evine sığamayıp sahile çıkan insanlar, baş başa yürüyenler... Düşündüğümden çok kalabalıktı sahil. Hava da buz. Ellerimi ceplerimde ısıttım. Sonra yağmur çiysemeye başladı ve ben geçmişimin tuhaf gece yarılarından birine doğru çekildim. Baktım ki bir bataklığın en derinine doğru saplanıyorum ve ölmemem gerek; silkeledim kendimi. Hızlı adımlarla eve döndüm. Yine de ıslandım. Belki ıslanmaktı niyetim. Belki bundan haz duyuyordum. Olması gerekenler ve oldurmaya çalıştıklarım içimde cirit atarken çarpışıyorlar, karışıyorum.

Senelerdir hiçbir etkinliğine katılmadığım fotoğraf kulübüne bu sayede geri döndüm. Üç günlük bir fotoğraf kampına katıldım. Yolumuz Kapadokya üzerinden geçip Kayseri'de son buldu. Hürmetçi Sazlığında başıboş gezen yılkı atlarını karlar arasında çektik uzun uzun. Gün doğumu başka güzeldi, batımı ayrı bir lezzet. Yeni insanlarla tanıştım. Yalan değil, onca zaman süren inzivadan sonra zorlandım. Epeyce zorlandım. İki insanı arkadaş kılacak ya da onları bir sohbetin içine çekecek kelimeleri unutmadıysam da kullanmayalı çok zaman oldu. Doyuncaya kadar gülmeyeli de öyle. Acıktığımdan değil, sadece gülebildiğimi anımsatmak istedim kendime.

Kampta bir kızla tanıştım. Adı Şebnem, sosyolog, akademisyen olma yolunda adımlar atıyor. Sohbeti keyifliydi. Fotoğrafın acemisi, fotoğraf çekmediğim zamanlarda ona yardımcı oldum, güzel kareler yakaladık. Benim çektiklerime baktı uzun uzun. Daha önce çektiklerimi ve hastanedeki bebekleri görünce hiç sergi açıp açmadığımı sordu. Tuhaf geldi soru, hiç kişisel sergi açmayı düşünmemiştim. İçime bir tohum düştü. Geceler boyu eski fotoğrafların arasında kayboldum. Trabzon'da çektiklerimin içinden çıkmak daha da zordu. Bir de yenidoğanlarım var ki, onların her biri ayrı ayrı yüzümü güldürüyor. Bir gece farkında olmadan fotoğrafları bir sergi düzenine göre gruplara ayırmaya başlamışım. Sonra durdum. Dilimin ucu katran acısıyla kavrulurken beni hayata bağlayan, içinde aşkla kaybolduğum klasöre gitti elim. "Bahar." Hayatımın en güzel sabahının kareleri. Boğazımda tıkanan soluk ve gözlerimi yumma arzusuyla günü bitirdim.

Fotoğrafçılık kulübünün bahşettiği arkadaşlar ve hastanedekilerle dışarıda daha çok zaman geçirmeye başladım. Şebnem aradı. Beraber dışarı çıktık. Laf ebesi biri değil. Biraz çekingen, biraz da soğuk. Bazen çok konuşuyor bazen uzun uzun susuyoruz. Geçen hafta beraber bir konsere gittik. Çok içmedim ama şarkılar ve alkol içimde birbirine karıştı. Sonra Şebnem'in evine gittik, seviştik.

Uyumadan Önce Tuttuğum DilekWhere stories live. Discover now