38. Şeytanın İkâmetgahı

17.9K 1.2K 1.7K
                                    



Bir insanın hayatındaki en önemli olay, kendi benliğinin bilincine vardığı andır. Bu olayın sonuçları en büyük iyiliğe de yol açabilir; en korkunç şeylere de.

-Lev Tolstoy


*


*


*




"Domuz gibi yaşamaya alışmışsınız. Sizin neyinize sevilmek!"

Henüz boya kokusunu soyunmamış beyaz kapı çarptı. Terasın kapısını da açık bırakmışlardı demek çıkarken; cereyan yapmıştı kapılardan giren hava. Ayakkabılarını çıkarmaya çalışan iki insan, iki insancık; Bahar'ın gazabıyla baş başa kaldı.

"Aptal mısınız?" diye bağırdı bu kez Bahar. Ama bu yanlış bir soruydu. Doğrusu, doğrudan annesine hitap etmekti. Diğerinin aptallığı kanıksanmış bir şeydi. "Anne sen aptal mısın? Ben sana onun adını bile anmayacaksın demedim mi? Sen bizi evden aşırıp onunla nasıl buluşursun? Siz ne biçim insanlarsınız? Ozan'ın evinde beş yıldızlı otel keyfi sürüp nasıl bulduğunuz ilk fırsatta Oktay'la buluşursunuz?"

Öyle sessizdiler ki ne hıncını çıkarabiliyor ne de susup nefes alabiliyordu. Annesi çıkardıkları ayakkabıları kapının yanına serdiği gazetenin üzerine alırken gözünden sicim gibi yaşlar akıyordu. Babası Bahar'ın yüksek sesinden ürkerek günlerdir uyuduğu küçük odanın yolunu tuttu. Annesi ne yöne kaçacağını bilemeden kaldı koridordun orta yerinde.

Kısa bir an gözüne baktı Bahar'ın. Korkup çekti gözlerini. O zaman "Ağlama!" diye kükredi Bahar. "Ağlama, niye ağlıyorsun? Ağlayacağına cevap versene bana. Ne bok işiniz vardı onunla? Biz kapıdan çıktık siz bacadan mı kaçtınız? Ağlamadan bak yüzüme!"

Kadın sustukça ve yanaklarından birer ikişer damla aktıkça Bahar daha da delirdi. Öyle ki elleriyle saçlarını tutup yolarcasına çekti. "Konuşsana anne!" dedi. "Niye susuyorsun!" Sormuyordu, isyandı bu.

Ne mantosunu çıkarabildi kadın ne eşarbını. Küçük çocuklar gibi iki gözü iki çeşme kaldı Bahar'ın karşısında. "Paçim," diyecek oldu bir ara. "Yavrum," dedi sonra. "Yemin olsun biz aramadık. Oktay oğlum arayıp çıkın deyince..." Cümlesi yarım kaldı.

"Bir de arasaydınız!" diye kükredi Bahar. "Bir de arasaydınız anne! Köpek bile iki lokma ekmek versen kapında yatar. Ozan kaç günlerdir sırtında taşıyor sizi. Ayıbın ne olduğunu da mı bilmiyorsun?"

"Dedim. Dedim. İnan olsun biz çıkamayız evden dedim. Kapıdan göreyim dedi. Göresi gelmiş ne diyem yavrum?"

"Olmaz diyeceksin!" dedi bu kez Bahar. Bir eli ardındaki duvara avucunu sızım sızım sızlatan bir tokat attı. "Olmaz diyeceksin! Olmaz! Bahar kızar diyeceksin! Bahar salmaz diyeceksin. Bahar diyeceksin! Duydun mu beni! Önce Bahar diyeceksin."

"Dedim," diyecek oldu kadın. Hakikaten de demişti ama neye yarardı? "Olmaz," dedim. "Biz evden çıkamayız, Bahar ne der," dedim.

Sesi katlanarak "Dememişsin!" dedi Bahar. "Yeterince dememişsin demek ki! Dememişsin bir bok! Kuzu kuzu çıkmışsın evden. Bıktım! Bıktım, Allah kahretmesin bıktım!" Saçları yolunup yolunup avuçlarında kaldı. Başka zaman olsa ağlardı ama öfkesi öyle büyüktü ki, ağlamak eylemi boş, anlamsız ve uygunsuzdu. Koridoru duvarlara vura vura geçti. Yatak odasının kapısına geldiğinde ardına dönüp bir adım bile kıpırdamadan kendisine bakan annesine döndü.

Uyumadan Önce Tuttuğum DilekWhere stories live. Discover now