26. Ölü Bir Kuş

16.4K 1.4K 1.4K
                                    



*



ŞUBAT 2021, İstanbul



*




"Sana merhaba mı demeliyim yoksa kalimera mı?"

"Ne demek istediğine göre değişir."

"Merhaba demekti amacım."

"O zaman 'gya' demen gerekiyor. Kelimera günaydın demek çünkü."

"Aklımda merhaba gibi kalmış."

"Ck. Ama kursa başladığım için biliyor değilim. Bir zamanlar kanının yarısı Yunan olan bir ev arkadaşım vardı ve yanımda anlamadığım halde Yunanca konuştuğu için sinirim bozulurdu."

"Yunanca konuşmasından keyif aldığını söylemiştin."

"Evet. Ama bir eylem hem hoşumuza gidip hem de sinirimizi bozamaz mı?"

"Sinirin bozuluyordu çünkü..."

"Çünkü anlamıyordum. Anlasaydım başka olurdu."

"Sen de aradaki bütün engelleri aşarak Ozan'a doğru yol alıyorsun öyle mi?"

"Keşke engellerimiz bir dil öğrenmek kadar kolay olsaydı Leman abla."

Sustuk. Yüzümde huzursuz bir gülümseme olduğuna emindim. Çünkü ellerim titriyordu.

"Uzun zaman oldu..." dedi bana. Aslında yeniden randevu aldığını duyana kadar beni terk ettiğini düşünmeye başlamıştım."

"Aslında," dedim yalan söylemek istemediğim için. "Aslında daha önce gelebilirdim ama gelmek istemedim. Yani düşündüğün şey gerçekti. Bir daha gelmek istemiyordum."

"Niçin?" dedi haliyle.

"Bilmem," dedim. "Burada sohbet ediyoruz. Durmadan bir şeyler soruyorsun bana ben cevap veriyorum falan filan... Bunun bana bir yarar sağlayacağını düşünmek... İlaçlarımı alıyorum. Onları aksatmadım ve eğer bu bir hastalıksa ilaçlar işe yarayacaktır. Sohbet etmek ve eskilerde gezip durmak bana ne katkı sağlayacak ki? Bunu düşünüp durdum ve sonunda gelmemeye karar vermiştim."

"Hasta olduğunu mu düşünüyorsun?" Onca söylediğimden cımbızladığı şey bu oldu.

"Herhalde her canı isteyene vermiyorsun bu antidepresanları?"

"Vermiyorum. Ama bu ilacı sağlık ocağından alamayışının bir nedeni olmalı, öyle değil mi?"

Cevap vermedim. Çok sonra "Hastayım işte," dedim ve ona fırsat vermeden ekledim. "Sonuçta geldim."

O ise gıcırdayan sandalyesinden kalkıp karşımdaki koltuğa oturdu. Masadaki defterini de kucağına çekti. "Fikrini değiştiren ne oldu?" dedi bana. "Sohbetimi mi özledin yoksa? Seni buraya döndüren nedir?"

"Cuma günü Oğulcan'ı görmeye gittim."

Gözleri parladı. "Sonunda karşısına çıktın mı?" dedi. Belki de benden daha hevesliydi bu anın yaşanması için. Bir adım atmamı bekliyordu şüphesiz. İyileşme belirtisi falan mıydı bu? Ah... Ama ne yazık ki sorusu karşısında başımı iki yana salladım.

"Karşısına çıkacaktım ama kız arkadaşı yanındaydı."

Gözlerinde küçük bir an hayal kırıklığı gördüm. Belki de görmek istediğim buydu. Sonuçta Oğulcan'ı her ziyaretimde onun karşısına çıkmamak için bir bahane buluyordum. "Tam gidecektim, ayakkabısı çözüldü..." gibi. Ama o bir şey demedi, ben de devam ettim.

Uyumadan Önce Tuttuğum DilekWhere stories live. Discover now