29. Matematik Problemi

18.4K 1.4K 1.5K
                                    



*


"Hiç bu kadar yorgun hissetmemiştim kendimi! Uyumadan önce dua edemeyecek kadar yorgunum."

Maksim Gorki


*




MART 2021, İstanbul


*



"Her şeyin sorumlusu o. Başıma gelen her şeyin. Bir kere bile bana armut pekmezini seven adam bu mu diye sormadı. Sen neden bu yaşta evleniyorsun kızım demedi. Kim bu adam, neyin nesi demedi. Dedem beni her salavat getirdiğinde bir kere dövdü de bir kere bile karşısına çıkıp sen bu kızı neden dövüyorsun demedi. Tutup elimden arkamda dur demedi, beni onun elinden almadı, bir kere bile dedeme bağırmadı, bir kere elini yumruk yapıp ona sallamadı. Yediğim tokatların şiddetinden başım dönerken o hep bir kenarda ağladı. Ben cayır cayır yanarken 'anne çıkar beni buradan' diye bağırıyordum ve o yine kapının öte tarafında ağlıyordu. Başkası olsa değil o evi dünyayı yıkardı ama o hep ağlıyordu Leman abla, hep.

İçi çıkıyordu ağlamaktan ama döktüğü tonla gözyaşı bir boka yaramıyordu. Onun pısırıklığından, her boktan korkmasından, bir elinin hep göğsünde durmasından, durup durup koynuna tükürmesinden, davul çalsa yerinden sıçramasından nefret ediyorum. Leyleklerin gökte uçarken yanlışlıkla yeryüzüne bıraktıkları bir bebek gibi. Hiç doğmasa bu dünya tek bir şey kaybetmez. Varlığının yerde biten ota bile faydası yok. Onun gibi birinin kızı olacağıma Nazlı'nın doğurduğu buzağı olmayı tercih ederdim. Sorsan sever beni. Nazlı'nın buzağısını altından çekince sesiyle ahırı inletirdi. Ben yanarken annem yalnızca ağladı Leman abla. Yalnızca ağladı.

Senin de kızın var. Senin de kızın var! Ayağına taş değse dünyayı yakmaz mı anne dedikleri? Benimki hep ağlar. Kenarda durup gamlı baykuş gibi ağlar. Midesi kanar ağlar, kızı yanar ağlar, Nazlı hastalanır ağlar. Her boka, her şeye ağlar. Aynaya..."

Susup yerinden kalktı Bahar. Ellerini yüzüne örtüp sormadan, izin istemeden pencereye koştu, camı açıp soğuk havanın yüzüne çarpmasını istedi. Alev ateş yanan yanaklarına soğuk iyi gelirdi belki. Gelmedi. Midesi tuttu yine. Onca zaman sonra. Eli karnına gidip camdan sarkabildiği kadar sarktı. Sonra yorgunlukla sustu.

"Bin kere demiştim bir doktora git diye. Yeni bir şey değildi midesinin hali. Aylar önce beni dinleyip doktora gitse hiç o kadar başımız ağrımazdı. Ama illa Bahar gelecek elinden tutacak. Sanki Bahar çok bir bok biliyor da o götürecek annesini doktora! Midesindeki yaralar da öyle küçük falan değildi. Çektiği acı inanılmaz olmalı ama o yine gık demeden beni beklemiş. Bayılana kadar, öleyazana kadar beklemiş. Nefret ediyorum ondan. Çalı süpürgesi gibi kapının ardına yasla, öylece beklesin. Ağzını açıp da tek kelime etmesin! Ben ne yaşadıysam, ne yaşıyorsam sebebi o."

Yaralı bir hayvan gibi açık pencereden dışarı doğru böğürerek ağlamaya başladı. Sonunda elleri pencerenin eteğinden duvara doğru düşüp aşağıya aktı. Dizlerinin üstüne çöküp başını ellerine yasladı.

Ağlıyordu belli ki ama sesi kesilmişti. Az önce kalktığı koltuğa dönmeyip orada öylece kaldı. Anlaşılması güç kelimelerle "Sarı plastik bardaklar vardı Lale'de. Pikniğe getireceğim dedi. Onlarda bir şey içmeyi çok istiyordum. Cin Dağına çıkacaktık. Hiç çıkmamıştım, çıkmayı çok istiyordum. Çok hevesliydim. Çok yalvardım. Çok ağladım. Olmaz dedi dedem. Annem onu ikna edeceğine beni ikna etmeye çakıştı. Gidecek diyemedi. Gitmeyiver dedi. Çok yağmur yağıyordu. Gökyüzü yere indi. Yakarım da göndermem dedi. Yaktı. Göndermedi, yaktı. Nazlı damda bağırıyordu. Keçiler kudurmuş gibiydi. Şimşekler vardı. Yaktı beni, yaktı. Annem yüzünden."

Uyumadan Önce Tuttuğum DilekWhere stories live. Discover now