Bölüm Otuz Altı: "Sorular."

30 7 45
                                    

Multimedya,

Adamlar,

Yoruldum.

Merhabalar dolunaylarım biraz bu kitabıma özen göstermek istedim. Bazı soru işaretleri çözülecek. Pusem hakkında şaşırdığınızı biliyorum. Birkaç bölüm sonrasında çıkacak kendisi, kurgum da da öyleydi. Bu konuyu aydınlatmak istiyorum. Yorumlarınızı bekliyorum. Destek için lütfen oy verin beni çok mutlu edersiniz. Paragraf arası yorumlarınızı bırakmayı unutmayın.

Haydi şimdi bölüme ✨

Bölüm Otuz Altı: "SORULAR

Ups! Gambar ini tidak mengikuti Pedoman Konten kami. Untuk melanjutkan publikasi, hapuslah gambar ini atau unggah gambar lain.


Bölüm Otuz Altı: "SORULAR."

Tanrım!

Bu ne zaman geçer, bu acılar ne zaman diner? Mutluluk ne zaman bizi bulur? Bu şekilde hiç tahmin etmemiştim. Bu hastalığın beni günden güne bitireceğini hiç düşünmezdim.

Tanrım, lütfen iyi olacağım bir mucize olsun.

Bilincim yerindeydi. Uyanmıştım lakin gözlerim kapalıydı. Göz kapaklarım fazlasıyla ağır geliyordu. Açacak gücüm yoktu. Yatakta yatıyordum büyük ihtimalle. Sessizlik hakimdi. Kimsenin olmadığını düşünürken Pınar sanki ben duyuyorum gibi kısık sesle konuştu. "Alkan artık durumu çok ciddi, çok zor biliyorum..." iç çekti derin bir şekilde. Kısa sürede o da içimizden biri olmuştu. Görüyordum, o da fazlasıyla üzülüyor ve didik didik bir yol arıyordu. Sözlerine devam etti.

"Fazlasıyla zor, seni anlıyorum diyemem çünkü anlayamam ama hepimiz yanındayız. Mina'nın durumu fazlasıyla ciddi artık. İlaçları işe yaramıyor. Kemoterapi görmesi lazım ama o da bir yere kadar. Derhâl kalp nakli olması gerekiyor."

Alkan'ın iç çekişi canımı acıttı. Yutkundum. Bu halde olmamız beni bağıra bağıra ağlama isteği ile doldurup taşırıyordu. En büyük acı da bir çıkış yolu olmamasıydı.

"Biliyorum Pınar, tek bir çözüm yolu için kendimden bile geçerim. Yeter ki o yaşasın. Her şeyi yapacağım onun için."

"Fazlasıyla halsiz ve bitkin bir yerlerde tek başına düşüp bayılmasından korkuyorum." Konuşan Çağdaş'tı. Acaba başka kim vardı? Acaba herkes burada da konuşmuyorlar mıydı? Düzenli nefes alıp veriyordum. Bu defa Giray konuştu. Fazlasıyla üzgündü o da en az benim kadar halsiz ve bitkindi.

"Onu ilk defa böyle görüyorum. Yakın zamanda bu halde oldu zaten keşke üstüne düşseydim."

"Keşkeler geri gelmiyor Giray, keşke gelse." dedi Alkan, acı sesinden belli oluyordu. İçim buruktu. Tatilimiz mahvolmuştu. Oysa ne kadar mutlu ve heyecanla gelmiştim. Üstelik gece çok güzeldi. Böylesi güzel gecenin sabahı böyle olması... Üzülüyordum. Kapı açılıp kapanması ile kimin gittiğini deli gibi merak ettim. Gözlerimi aralayıp bakmak istedim ama beni fark etmelerini istemedim.

"Ne yapacağız Alkan?" Çağdaş'ın sessiz yakarışıydı bu. Çaresizce, sessiz bir yakarış.

"Bir çözüm yolu olmalı kardeşim. Gözümüzün önünde..." Giray'ın sözlerini Alkan'ın deli gibi bakışları olduğuna emindim. Ardından aynı sertlikle konuştu.

VECA. Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang