~35.Bölüm~

72.6K 5.2K 904
                                    

Baştan belirteyim; Kitabı bıraktım gibi yorumlar görmek istemiyorum. Eğer bırakıyorsanız bunu sessiz sakin yapın gider ayak beni üzmeyin. :)

Hasta halimle yazdım birde böyle yorumlar yaparak beni üzmeyin, umarım beğenirsiniz.🌹

Herkes kahvaltı masasında yavaş yavaş yer alırken, Yağmur ve Melek masada ki son eksikleri tamamlıyordu. Haftalar sonra ilk defa bir  güne mutlu başlamıştı Payedâr ailesi. Tüm ailenin bir arada olduğu, kahvaltı masasında gülüşlerin eksik olmadığı bir gün olacaktı.

Tıpkı eski günlere ki gibi....

Zelal kadın geçip  baş köşeye oturdu. Mardin'de havalar gittikçe soğumaya başlamıştı. Bu son güneşli günlerin tadını çıkarmak istemiş ve kahvaltı masasını terasa kurdurmuştu, akşam Şahan geri İstanbul'a dönüş yapacaktı.. Gelini Yağmur'un ne kadar üzüldüğünü görse de yapacak birşey yoktu. Onlar için en doğru karar buydu, tek duası ilerde mutlu olmalarıydı, elindeki bastonu sıkı sıkı tuttu ve onlara doğru gelen kucağında mavi kundaklı torunu ile  gelini Ezma hanım ve Evin hanımı görünce sinirle burnundan soludu. Daha kırkı çıkmamış çocuğu odadan çıkarmak neydi? Onların zamanında çocuk iki ay olana kadar kimseye gösterilmez ve odadan dışarı çıkarılmazdı.

- Şu çocuğu oyuncak gibi elinizde gezdirip durmayın!" Dedi Zelal kadın, otoriter bir sesle çocuk hele kendini bir toparlasındı o zaman nereye çıkarırlarsa çıkarsınlardı. Ezma hanım kundaktaki torunununa sıkıca sarıldı. Zamanında kayınvalidesi torun çok başka, onun sevgisi çok daha güzel derdi de inanamazdı ama şimdi emin olmuştu. Gerçekten torun sevgisi bambaşka bir şeymiş.

- Vallahi Dâye, sabah Şahan ve Şahin kapıma dayandı ana git yeğenimizi getir seveceğiz diye"  Ezma hanımın cümlesine karşılık, Zelal kadın ağızının içinde homurdandı. El kadar bebekti daha kaşı gözü tam belli değildi neyini seveceklerdi ki, Zelal kadın aklına gelenlere elindeki bastonu kenara bıraktı ve yaşlı buruşuk ellerini gelinine torunumu bana ver işareti yaptı. Ezma hanım ikiletmeden hemen Mehran Efe'yi Zelal kadına vermişti. Zelal kadının yüzünde buruk bir  gülümseme olmuştu. Bundan seneler önce Yusuf Mirza'yı da böyle kucağına almıştı. Ve Mehran Efe resmen, babasının kopyası idi.

- Esma! Esma! git odamdan sürmeyi getir hele! Mehran Efe'me süreyim de kaşının, gözünün yeri belli olsun hele!" Demişti, Yusuf Mirza'ya sürmüştü sürme, sürmeli olsun diye ama huysuz dedesine çektiği için olmamıştı sürmeli. Belki Mehran Efe olurdu sürmeli, kara kaşlı,kara gözlü bir bebek olurdu İnşallah. Adı gibi yiğit bir ağa olurdu.

- Zelal hanım, önce banyosunu yapsa idi. Sonra sürerdiniz sürmeyi." Demişti Evin hanım, nazik bir sesle ama Zelal kadın anında başını olmaz derecesinde sallamıştı. Esma'nın getirdiği hac sürmesini güzelce nazikçe kaşlarına sürmüştü Mehran Efe'nin, küçük yüzüne o şekili kara kaş nasıl da yakışmıştı ama! Ezma hanım, kaynanasına onaylamaz bakışlar atmıştı.Belki Gülhanım istemeyecekti, oğluna sürme sürülmesini keşke bir önce ona tanışsa idi derken, Şahan ve Şahin gelmişti bile bebeğin başına. Şahin yeğenin vaziyetini görünce kaşlarını çattmıştı. Şahan ise gür bir kahka atmıştı, ama nereden bilirdi ki o attığı kahkahanın merdiven başında onlara doğru gelen Yağmur'un yüreğini yerinden  hoplatacağını.

- Ulan ne yaptınız yeğenime? Recepi ivedik'e benzetmişsiniz!" demişti ciddi bir tavırla, daha sonra yeğenini,  sıkı sıkı kundak yaptıklarını görünce  derin bir nefes aldı." Halişkom'un kardeşi Celilişko gibi neden sardınız çocuğu? Adana dürümü bu çocuk?."

Şahan, Şahin'in benzetmelerine güldü ve Yâdesinin kucağındaki yeğenini alıp sandalyeye oturdu. Dikkatli şekilde tutmuştu, Şahin'de hemen ikizinin yanına oturmuş ve parmağı ile Mehran Efe'nin burnuna dokundu ve Mehran Efe önce yüzünü buluşturdu ve o küçük ağzını birkaç kere açıp kapatıp, bir anda ağlamaya başladı. Şahan sanki ateş tutuyormuş gibi kucağındaki yeğenini Şahin'e vermişti. Şahin ne yapacağını şaşırmış bir şekilde kucağındaki yeğeni ile kala kalmıştı. İlk defa ağlayan bir bebekle karşılamışlardı derken, Ezma hanım daha fazla dayanamamış ve torununu hemen gidip iki salak oğlunun elinden almış pış pışlamaya başlamıştı.

PAYEDÂR(TÖRE) /TAMAMLANDI\Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin