Bölüm 41

54 6 10
                                    

Sırık bey yüzüme memnuniyetsiz bir şekilde bakıp patronla vedalaştı sonra da benim ölümcül bakışlarım eşliğinde kapıdan çıkıp gitti.  Tabiki de arabasız. Ece'nin arabası yani. Burada bırakmıştı, dursun lazım olurdu dedim aklımda sinsi planlar yaparken.

Eee ne de olsa hasta bakıcıydım şunun şurasında. Önce herkesin yemek yediği yemekhaneye gittim ve Ece için aşçı ablanın yaptığı yemeklerin başına geçtim. Beni görünce "Hayrola Barış acıktın mı bu saatte?" diyerek yanıma geldi. Bana iyi davranan insanlardan biriydi o da.

"Daha yemek saatine var oğlum hem yeni pişti onların hepsi çok sıcak dikkat et." diyerek devam etti.

"Yok Gül abla ben değil Ece geldi ya ona götüreceğim acıkmıştır şimdi." dedim. "Hmm götür tabi götür." dedi yan yan gülerek.

"Gülme abla ya valla yardım şeysi bu yani. İnsanlık ölmedi sonuçta." dedim ve yemekleri tabaklara doldurmaya başladım. Kafasını sallamakla yetindi.

Kırmızı mercimek çorbası, kürdan kebabı ve pirinç pilavı vardı. Yanına buz gibi bir ayran ve salata da koydum." Eline sağlık yine her şey enfes gözüküyor. " dedim. Gülümsedi "Afiyet olsun." dedi.

Tepsiyi elime aldım ve yavaş adımlarla yemekhaneden çıktım merdivenlere yöneldim. Öhöm öhöm umarım kafamı kırmaz. Yani o halde bile beni dövecek potansiyel vardı onda. Neyse dedim derin derin nefesler alarak kapısının önüne kadar geldim.

Bir elimle tepsiyi tutarken diğer elimle kapısını tıklattım. Üstüme başıma şöyle bir baktım eh işte idare ederdim. Saçımı taramayı unutmuştum ama neyse dedim elimle düzelttim hemen. O sırada sesi geldi. "Gel Hasan gel çok sıkıldım zaten iki gündür  biraz özet geç bana. Ben yokken neler olup bitti?" diye söylendi.

Beni Hasan zannetmişti. Hiç sesimi çıkarmadım. Yavaşça kapıyı açtım ve yanına doğru ilerledim. Uzanmıştı gözleri kapalıydı ama kokuları almış olmalıydı. "Hay yaşa Hasan ya mis gibi kokularla gelmişsin. Nasılda bildin hastane yemeğinden nefret edip aç kaldığımı." diyerek olduğu yerde gözlerini açtı ve mutlu bir yüzle bana baktı.

Ben olduğumu fark edince bakışı anında sertleşti ve o yağmurlu günde baktığı gibi bana ezici ve memnuniyetsiz bakışlarını gönderdi.

"Sen miydin? Bende Hasan zannettim neden ses vermiyorsun?" diye sordu ve gözlerimin içine baktı doğrularak oturdu.

Bir kez daha iyi olmasına çok sevindiğimi düşündüm hemen. Dudaklarım yana doğru kıvrıldı gülümsememe engel olamadım.

"Birde gülüyor musun bu halime. Gerçekten eğleniyor musun şu an?
Doğru intikam aldığını falan düşünüyorsundur sen şimdi. Çokta mutlu olma gayet iyiyim ben ve seninle uğraşmalarım devam edecek."

Benden ses çıkmayınca. "Hey sana diyorum kimin yüzünden bu haldeyim bir düşün istersen." dedi ayağa kalkmaya çalışırken.

"Dur dur ne yapıyorsun otur yerine." dedim elimdeki tepsiyi masanın üzerine bıraktım ve yanına oturdum. Evet evet gelmeden önce yürek yemiştim.

"Bundan sonra hasta bakıcın benim. Önce yemeğini ye sonra ilaçlarını iç. Daha sonra tartışmamıza kaldığımız yerden devam edebiliriz. Tabi istersen ilk kaldığımız yerden de devam edebiliriz." dedim ve ona fırsat vermeden hızlıca dudaklarına bir öpücük kondurup geri çekildim ayağa kalktım.

Yüzümdeki morluğu ve yaraları gösterdim." Ayrıca ben kimin yüzünden bu haldeyim sende bunu bir düşün istersen. "dedim göz kırptım ve arkamı dönüp kapıya doğru yürüdüm.

Arkamdan fırlattığı yastık sırtıma çarpıp yere düştü." Az bile yapmışım elime sağlık. Yaram bir iyileşsin seninle hesaplaşacağız Barış Soylu duydun mu beni." diyerek bağırmaya başladı.

Kapıyı açtım sonra ona döndüm "İyi olmana gerçekten çok sevindim. " dedim ve çıktım. Ardımda sinir krizi geçiren ve kesinlikle beni öldürme planları yapan bir adet kızıl cadı bırakarak.

...

Otostopçu Kız (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin