Bölüm 44

41 5 2
                                    

Hasan beni görünce "Hele şükür gelebildin." diyerek kapıyı açtı. Meraktan ölmüştü demek garibim.

"Gördüğün gibi. Yukarı çıkıyorum." dedim elimde poşetlerle. Arkamdan seslendi. "Fırça ile faraşı da al yanına."

"Tamam." dedim. Ece'nin odasına gelince kapıyı tıklattım ama ses gelmedi. Bende açtım kapıyı içeri girdim.

Elimdekileri tezgahın üzerine koydum. Fırçayı da duvara dayadım. Odayı sabun kokusu doldurmuştu demek ki banyodaydı.

Bir kaç adım atmıştım ki banyonun kapısı açıldı. Üzerinde bornozla karşımda olduğunu görünce küçük bir çığlık attı.

"Sessiz ol kızım ya kulağım sağır oldu." dedim elimle kulaklarımı kaparken.

"Senin, senin burada ne işin var çık hemen dışarı. Görmüyor musun müsait değilim. İzin almadan ne diye giriyorsun içeri. Sapık mısın sen?" dedi bir saniye susmayarak.

"Beni buraya sen çağırmışsın bende hasta bakıcın olarak hemen geldim. Ama söyleseydin banyo yaparkende yardım edebilirdim." dedim göz kırptım.

"O gözlerini oymadan çık odadan üzerimi giyineceğim." dedi yanıma geldi beni itekledi.

Kollarını tuttuğum gibi kendime çektim. Başımı boynuna gömdüm. "Çok güzel kokuyorsun." dedim.

"Şimdi sapık var diye bağıracağım." dedi kafama vururken.

Elimi teslim olmuş şekilde kaldırdım ve" Tamam tamam kapının önünde bekliyorum çok uzun sürmesin yoksa içeri girerim. " dedim tehdit ederek.

Odadan çıkar çıkmaz kapının kilit sesi geldi. "Pembe kadar olmasada yeşil bornozun da güzelmiş." dedim. Cevap olarak kapıya bir tekme sesi geldi.

...

Kapının önünde beklerken Asu geldi. "Ece içeri de mi?" diye sordu. "Sanada merhaba." dedim.

"Kes muhabbeti de çekil şuradan" dedi beni itekledi. Elindeki çantayı kapının önüne attı ve kapıya vurdu. Anahtar açılma sesinden sonra kapı açıldı. Ece "Ne kadar sabırsızsın."diyerek kapıyı açtı ama beni değil de Asu'yu görünce bozuntuya vermedi.

" Ece nasılsın iyi misin? Haberi alır almaz gelmek istedim ama şehir dışında olduğum için gelmem uzun sürdü. " dedi sarıldı.

" Azıcık acısada daha iyiyim Asu teşekkür ederim. Gel bir kahve içelim." dedi kapıdan kenara çekildi.

Bana baktı "Sende gel ve bize iki kahve yap." dedi kızılların efendisi. Kafamı salladım içeri geçtim. Hizmetçi muamelesi görmem dışında bir sorun yoktu şu an.

"Ah bir dakika Asu burada cam kırıkları var. Barış önce gel burayı temizle." dedi Ece yine. Bu sefer fırçayı alarak oraya rotamı çizdim. Demek bu yüzden istemişti bunları da.

"Yaparım tabi ne demek." dedim gözlerimi devirerek. Asu bu halime gülüyordu. Sonra da koltuğa oturdu. "Bugün dışarı çıkmışsın. Duyduğuma göre Haydar'ı da alt etmişsin. Ben pek bir inanamadım ama. Sen ve Haydar yani." dedi beni ezmeye çalışarak.

Ece şaşırmıştı duyduklarına. "Ciddi olamazsın." dedi. İnanmamıştı belki de yorum yapmadım kahveleri hazırladım servis ettim. Supi'yle ilgilendim Asu ile biraz sohbet ettiler sonra Asu gitti bende boş bardakları aldım mini mutfağa ilerledim.

"Gerçekten yaptın mı?" diyerek bana seslendi Ece.

"Evet." dedim ona bakıp. "Bu yönünü bilmiyordum şaşkınım." dedi. Üzerinde uygulamıyorum diye öyle olmadığımı düşünmen üzdü. " dedim güldüm.

"Neyse ne oradaki malzemelerle bana çok güzel bir köfte yapmanı istiyorum." dedi.

"Köfte mi? Ben mi?" dedim şaşırma sırası bendeydi. Kafasını olumlu manada salladı. "iyi de ben köfte yapmaktan ne anlarım. Hazır köfte kızartıp yemişliğim var ama bu başka. Ayrıca neden ben? Mutfağa gider Gül ablaya söylerim alasını yapar." dedim.

Sonra da poşetleri elime alıp ekledim. "Evet evet ben bunları ona götüreyim." dedim.

"Olduğun yerde kal. Sen yapacaksın başkası değil. Haydi başla bakalım temizlik dışında başka marifetlerin var mıymış göreceğiz." dedi. Ve baş köşeye geçti oturdu beni izlemeye başladı.

"Sen bilirsin zehirlenince de beni suçlama. Hatta imzalı bir belge hazırlayacağım." dedim.

"Bari nasıl yapacağımı anlat. Öyle bakıp durma." dedim. Ece de anlatmaya başladı. Önce kıymayı bir kaba aldım. Sonra soğan rendelememi istedi kocaman 2 tane soğan.

Soymaya çalışırken az kalsın elimi de soyuyordum. Onu başardıktan sonra rendelemeye başladım ama gözümden akan yaşlar önümü görmeme bile izin vermiyordu. Ece bu hallerimi gayet keyifli bir şekilde izliyor kendince benden intikam aldığını düşünüyordu.

Rendeleme işlemi devam ederken arada parmak rendesi de yaptım sanırım köfteye yakışırdı. Elim acıyla sızlarken yanıma geldi ve elimi tuttu.

"Biliyordum bana kıyamadın değil mi? O zaman ben Gül ablayı çağırayım." dedim. Önümü kesti. Parmağıma yara bandı yapıştırdı.

"Devam et." dedi yerine geçti. Bu kızın içinde bir yerlerde zalimlik falan vardı kesin.

Daha sonra yumurta kırdım. İlk kırışta elimde haşat oldu. İkincisi lavaboya döküldü. Üçüncüsüde kabuklarla birlikte kıymanın içine girince Ece yanıma geldi tekrar. "Bu kadar beceriksiz olduğunu bilmiyordum. Alışmışsın tabi her şey ayağına hazır gelsine." dedi ve beni kenara ittirdi. Kabukları içinden çıkardı.

Galete unu, tuz, köfte baharatı da kattıktan sonra yoğurmaya başladı.

Sonrada "İşte bu kadar. Ve bu şekilde elinle şekiller vereceksin. "dedi.

" Adam dövmek dışında elini böyle işler için kullandığını bilmiyordum. "dedim.

"Mideme düşkünümdür ve canımın istediği her şeyi yapabilirim." dedi elindeki köfteye şekil verirken.

Elimle önüne düşen bir tutam saçı kulağının arkasına ittim.

"Vavvv ideal eş adayı." dedim.

Ayağıma öyle güçlü bastı ki ayağımın acısıyla geriye doğru sendeledim.

"Sen bu azimle kocayı iki güne diğer tarafa gönderirsin." dedim.

"Sende bu çeneyle zor evlenirsin." dedi kıymalı elini yüzüme sürdü.

"Kusacağım şimdi imdat." diye bağırarak banyoya gittim. Arkamdan kötü kadın kahkası atmayı ihmal etmedi. Elimi yüzümü yıkayınca aynanın önünde bana göz kırpan şeye baktım ve elime aldım.

Bu bir sakinleştiriciydi.

Peki burada ne işi vardı?

...

Otostopçu Kız (Tamamlandı) Where stories live. Discover now