32. Bölüm

45 3 0
                                    

Yarım saat sonra Emre koşarak bahçeye girdi ve beni görür görmez yanıma geldi.

"Boncuğum iyi misin? " Dedi yanıma oturup ellerimi tutarken. "Sana anlatmam gereken şeyler var
" Dedim. Kafası ile onayladı. Ben de hayatımı karartan olayı anlattım. Yüzü renkten renge girdi beni dinlerken.

"Neden anlatmadın? " Dedi

"Anlatacaklarım bitmedi. " Dedim konuyu değiştirmek için. Tekrardan başı ile onayladı.

"Bugün bir kabus gördüm. Yine o günü gördüm. Ama uyanır uyanmaz bir kâbus daha gördüm. " Dedim ve sustum. Kaşlarını çatıp nasıl der gibi baktı.

"Ben Ömer'i siyah olarak gördüm." Tam konuşacağı sırada telefonu çaldı. Eline alıp baktı. "Buna bakmak zorundayım." Dedi ve ayağa kalkıp biraz ileri gidip telefonu açıp kulağına koydu. On saniye sonra telefonu kapatıp yanıma geldi. "Acil hastaneye gitmem gerekiyor. " Dedi başım ile onayladım. Oda başıma öpücük kondurup çıktı.

Emre çıktıktan hemen sonra bende eve girdim. Saat daha erkendi. Ve benim de ne kadar uykum olursa olsun uyumayacaktım. Salona geçtiğim de yine herkes buradaydı. Hiç bir şey olmamış gibi davranmak istiyordum ama böyle bir şeyin imkansız olacağını biliyordum. Herkes susuyordu. Batu bile susuyordu. Salona girip ayakta ellerimi belime koymuş konuşmaya başladım. "Bana bir yiğit lazım. Şöyle gidip bana kazandibi alacak bir yiğit." Dedim.

Tuğrul bana bakarak "Bu saatte? " Dedi.

"Ne var? Biz Aras ile saat iki buçukta tatlı yedik. Saat on bir de hiç bir şey olmaz." Dedim gülerek. Ben güldüğüm de hepsi gülümsedi. Sonra kimse ses çıkarmayınca  ben seçtim. Alparslan'ı göstererek

"Seni seçtim pikaçu. Kalk gidiyoruz. "Dedim. Hemen ayağa kalktı ve yanıma geldi. " Gidelim bakalım. Nerede açık yer bulacağız? "Dedi. Aslında başkasını da seçebilirdim ama herşeyi anlatmak için Alparslan en iyi dosttu. Evden çıktıktan sonra Alparslan'a her şeyi anlatmıştım. Şuan da ise bana bir şey anlatmak istiyordu. Ama anlatamıyordu.

"Ne demek istiyorsun anlamadım? "

"Şunu demek istiyorum. Ömer'e anlat. Emin ol yine sana iyi gelecektir. "

"Sorun da o ya zaten. Bana iyi gelmemekten korkuyordu o. Ve artık bana iyi gelmiyor belki de. "

"Umay o sadece bir kerelik bir şey de olabilir. Bırak yanında olsun. Tamam anlatma ama onu kendinden de uzak tutma. Yemekte söylediğin şeyden sonra anlamadı mı sanıyorsun? Seni o kadar aradı sen çıktıktan sonra açmadın. Ben seni aradığım da hemen açtın. İşte o zaman hoparlördeydi telefon. Bu olay ile bir şey söyleseydin. Zaten duyardı. Yapma Umay. Biliyorum elinde değil. Belki bize söylemiyorsun ama korkuyorsun. Onu siyah olarak gördun diye ondan soğuyacağını düşünüyorda olabilirsin. Bunlar olabilecek şeyler. Ömer de biliyor bunları. Buna rağmen yanında olmak istiyorsa sende yanında tut onu. Belki tam tersi olur. Belki siz birbirinize iyi gelirsiniz. Sadece bir şey düşünerek hareket etme. Her şeyi düşün ve bugün Ömer'i kendinden uzak tutma. "Dedi.

Tatlıyı alıp eve geri döndük. Annem yoktu. Biz tatlıları yedikten sonra herkes odalarında gitmişti. Ben yine bahçede duruyordum. Bahçe kapısından ses gelmesi ile başımı oraya çevirdim.

Ömer'di gelen. Bir şey yapmadım. Gelmesini bekledim. Geldi ve yanıma oturdu. Ben sustum oda sustu. Bir süre öyle kaldık. İkimizde karşıya bakıyorduk. Sessizliği bozan o oldu.

" Korktuğum başıma geldi ha? "Dedi alayla.  İzahı olmayanın mizahı olurmuş dedikleri buydu herhalde.

" Özür dilerim. Ama benim yapacak bir şeyim yok ki. Bana iyi gelen tek ve ilk kişisin. Ve eminim ki hâlâ bana iyi geliyorsun. "

Ölü Ateşin GölgesiWhere stories live. Discover now