33. Bölüm

33 4 0
                                    

𝟭 𝗵𝗮𝗳𝘁𝗮 𝘀𝗼𝗻𝗿𝗮

"Asena bizimle gel sen. "

"Yok abi  ben motorum ile gelecem. "

"Kızım sen manyak mısın? Kar yağıyor. Sen de motor ile gelceksin. "

"Aynen öyle abi, orda görüşürüz. " Dedim ve evden çıktım. Şimdi ne mi yapıyoruz. Canımız istediği için ocak başına gidiyoruz. Kar yağıyo ve motor kullanacağım. Ve saatlerdir kızlar ile bunun kavgasını yapıyoruz. Şimdi ise Tuğrul abi çıktı başıma. Lojmanın bahçesine çıkıp motoruma baktım. Üzerine korumalığını olan poşet gibi bir şey örtmüştüm kardan dolayı ıslanmasın diye. Onu kaldırıp koltuğun altına koydum. Daha sonra kaskı takıp arkamdakilere baktım. Hepsi arabaların önünde bana bakıyordu. Ömer tam konuşmaya başladı ki önünü kestim. "Bir kişi daha bana motora binme  derse gırtlaklarım. Hadi orda görüşürüz. " Dedim ve motora atladım. Arkamdan Ömer'in "delirmiş bu " Dediğini duydum en son. Caddeye çıkıp motoru biraz daha hızlı kullanmaya başladım. Kardan dolayı eskisi gibi hızlı süremiyordum. Arkamdan gelen korna sesi ile kafamı çevirdim. Bizimkiler..
Motor ile ocakbaşının önünde durdurup indim. Kaskı çıkarıp koltuğun altına koydum. Daha sonra tekrar o poşeti motorun üzerine örttüm. Motora yaslanıp bizimkilerin gelmesini bekledim. İki hafta sonra buraya geleli tam bir yıl oluyordu. İki araba yan yana durup içinden bizimkiler indi. Onların indikleri gördüm ve arkamı dönüp içeriye girdim. Masalardan birine oturup bizimkilerin oturmasını bekledım. Cam kenarında oturduğum için dışarıyı çok net görüyordum. Herkes masaya oturunca siparişleri verdik. Herkes yine konuşmaya başladı. "Buyrun efendim" Diye yemekleri getirdi bir genç. Çocuktan bakışlarımı çekeceğim zaman belindeki silahı gördüm. Daha sonra çocuğa döndüm.
"Adın ne koçum senin. "

"Süleyman, abla. " Dedi daha sonra eşyaları bırakıp elini masanın altına koydu. Ses kayıt cihazı koymadıysa şerefsizim..

Telefonu elime alıp timin olduğu gruba mesaj attım.

𝗞𝗮𝘀ı𝗿𝗴𝗮
𝗦𝗶𝘇: 𝘚𝘪𝘯𝘺𝘢𝘭!

Yazıp gönderdim. Hepsinin telefonuna giden ses ile telefonlara baktılar. Hepsi kaşlarını çatıp bana baktı. Elim ile çenemi sıvazlıyor gibi yapıp işaret parmağımı dudaklarımın üzerine koydum. "Hadi yemekleri yiyelim de kalkalım. Daha işim var benim evde. " Dedim. Telefonu elime alıp videoya çekmeye başladım. Telefonu masanın altına koyup masanın her bir köşesini çektim. Videoyu kapatıp telefonun sesini kısıp videoya baktım. Tam tahmin ettiğim gibi ses kayıt cihazı vardı. Video'yu kasırgaya gönderdim.

𝗞𝗮𝘀ı𝗿𝗴𝗮
𝗦𝗶𝘇:𝘝𝘪𝘥𝘦𝘰
𝗦𝗶𝘇: 𝘊̧𝘰𝘤𝘶𝘨̆𝘶𝘯 𝘣𝘦𝘭𝘪𝘯𝘥𝘦 𝘴𝘪𝘭𝘢𝘩 𝘷𝘢𝘳. 𝘔𝘢𝘴𝘢𝘯ı𝘯 𝘢𝘭𝘵ı𝘯𝘥𝘢 𝘪𝘴𝘦 𝘴𝘦𝘴 𝘬𝘢𝘺ı𝘵 𝘤𝘪𝘩𝘢𝘻ı. 𝘉𝘪𝘳 𝘣𝘰𝘬𝘭𝘶𝘬 𝘷𝘢𝘳 𝘢𝘮𝘢 𝘤̧𝘢𝘬𝘵ı𝘳𝘮𝘢𝘺ı𝘯..

Yazıp gönderdim. Daha sonra önümdeki kebabı yemeğe devam ettim. Yanımda oturan Alparslan'ın bacağına vurup telefondan notlara girip "bu çocuğu bul kenara çek. Daha sonra ne bok olduğunu öğren. Kesin şimdi iş birlikçileri ile konuşmaya gitti bu piç" Yazdım. Okuduktan sonra ayağa kalktı. Bana göz kırpıp gitti. Biz yemekleri yemeğe devam ederken Alparslan yanımıza geldi. O yanımıza varmadan telefonumuza mesaj geldi.

𝗞𝗮𝘀ı𝗿𝗴𝗮
𝗞𝗮𝗿𝗮:𝘊𝘪𝘯𝘨𝘰̈𝘻𝘶̈𝘯 𝘢𝘥𝘢𝘮ı. 𝘉𝘶𝘳𝘢𝘺𝘢 𝘣𝘢𝘴𝘬ı𝘯 𝘺𝘢𝘱𝘢𝘤𝘢𝘬𝘭𝘢𝘳. 𝘚𝘪𝘷𝘪𝘭𝘭𝘦𝘳𝘪 𝘤̧ı𝘬𝘢𝘳𝘮𝘢𝘮ı𝘻 𝘨𝘦𝘳𝘦𝘬𝘪𝘺𝘰𝘳.

Yazıyordu. Gelirken masanın önünde durup çaktırmadan ses kayıt cihazını kopardı yerinden. Sonra gelip yanıma oturdu. Masanın altından elime verdi kayıt cihazını. Ses kayıt cihazını önümdeki ayran bardağının içine koyup konuştum. "Aras kalk. Yangın alarmını çalıştır. Sivillerin çıkması gerekiyor. " Dedim sonra çaktırmadan masanın diğer  ucundaki İlyas ve Mehmet'e döndüm. "O piçi bulun bana! " Dedim. Üçüde ayağa kalkıp " Emredersiniz komutanım "dediler kısık seste sonra gittiler. Hemen kızlara döndüm. " İkiniz, alarm çaldığı gibi sivilleri çıkarın dışarı. Herkes çıktıktan sonra kesin buraya damlar puştlar. Geldiklerini görüp bize haber verin. Eğer çok fazlalarsa karargahtan destek ekip istersiniz. Siz dışarıdan biz buradan yavaş yavaş. "Dedim ikisi beni başı ile onayladı. İki dakika sonra alarm çaldı. Arkadan bağıra bağıra gelen Aras'ı görünce ister istemez güldüm. " Yangın var! Mutfak yanıyo! Yangın var! "Diye ellerine bacaklarına vura vura geliyordu. " Hadi! "Dedim kızlara onlar kalkıp sivilleri çıkarırken biz silahları ayarladık. Arkadan gelen İlyas ve Mehmet ile onlara doğru ilerledim kalabalık insanların arasında. Herkes çığlık çığlığa bağırıp dışarıya koşturuyorlardı. Süleyman denen şerefsizin yanına vardığım gibi bir yumruk attım. " Silahı nerde bu puştun? "Dedim Mehmet'e. Belindeki silahı çıkarıp bana verdi. Elimdeki silah ile önümdeki çocuğun ayağına sıktım. " Bırakın burada mevzilenin" Dedim. Çocuğu kenara bırakıp masaları devirdik. İçeride kimse kalmamıştı. Herkes canının derdine düşmüş bir yalana inanıp çıkmışlardı. Telefondan grup araması yapıp herkesi davet etmiştim. Hepsi acınca kulaklığımı takıp konuşmaya başladım.

Ölü Ateşin GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin