52. Bölüm

21 3 0
                                    


Albayın odadan çıkması ile gözlerini yumdu Alparslan. Zor bir görev olacağını biliyorlardı ama sınır görevi de çok ani olmuştu.

Umay durup düşündü biraz. Albayın şimdi neden o kadar kötü olduğunu anlamıştı.

Sınır demek dönüşü olmayan yol demekti çoğu zaman. Sınır görevi bir çok askerin ölüm sebebi olmuştu. Sınır ölüm demekti bazıları için.

Ayağa kalktı yavaşça Umay. Alparslan da kalktı onunla. Birbirlerine baktılar bir süre.

"Umay bu..bu-"

"Ölüm demek Alparslan. Dönüşü olmayan yol demek. Sınır demek, şehit demek Alparslan. Şehadet şerbeti demek. Bize de nasip olacak belli ki. Allah günahlarımızı affetsin demekten başka bir şey düşmez bize. Allah ardımızda olanlara sabır versin. "

Gülümsedi Alparslan en içten şekilde. Gurur duydu komutanı ile. Ölüme bile cesurca gidiyordu komutanı. Kim yapabilirdi ki böyle bir şeyi? Kimin yüreği yeterdi ölüme gülümsemek?

Onların yeterdi işte. Onlar asıl kahramanlardı. Onlar vatan için canını bile hiçe sayan, ardında kalanlara sabır dileyen Mehmetçiklerdi. Onların yüreği yeterdi.

Yavaşça çıktılar odadan. Koridor da askerler vardı. İçten bir tebessüm bahşetti onlara Umay. Kim bilebilirdi ki. Belki de son kez yürüyordu bu koridorda. Teçhizat odasına girdikleri zaman hepsinin bakışları ikiliye döndü.

Ömer direk anlamıştı bir şey olduğunu. Biri kardeşi diğeri hayat arkadaşı olacak kadındı. Anlardı elbet.

"Vedalaşalım millet. "Dedi Alparslan gülerek. Umay da güldü onun bu haline. Delilerdi işte.

"Hayırdır ne vedalaşması?" Dedi Tuğrul tek kaşı hava da.

"Şöyle ki Komutanım. Görevimiz biraz çetrefilli. Sınıra gidiyoruz. "Dedi Umay. Hepsinin yüzü dondu anında. Bir kişi haricinde.

"Ciddi misiniz siz? Bak şaka ise komik değil. "

Bunun şakası mu olurdu? Ki Umay için pekte büyük bir şey değildi. Gidebilirdi. Yapmadığı şey değildi. Ama sonuçları biraz pahalıya parlamıştı işte. 2 ay boyunca göreve çıkmamıştı yaraları için. Onun içindi bu rahatlık. Tecrübeliydi.

"Bunun ne gibi bir şakası olabilir Komutanım. Görev var ve bu görev sınırda. Pek şakası yapılacak bir mevzu değil. Sadece uzun sürecek o kadar." Dedi Umay ama boşuna. Herkes biliyordu sınır ne demekti.

Kabullendi hepsi. Tek tek sarıldı hepsine Umay. Bir kişi haricinde. Yüzüne bile bakmadı. En son Ömer kalmıştı onunla da yalnız vedalaşacaktı. Alparslan ile Ömer sarıldıktan sonra Ömer, Umay'ın elinden tutup dışarıya çıkardı.

Bir şey demedi. Sarıldı sıkıca. Gitmesine razı olamıyordu ki. İstemiyordu gitmesini. Umay iyi değildi. Onun tedavi olması gerekiyordu. Kabusları ile bir savaş halindeyken gerçek bir savaşa hazır değildi Umay. İkisi de biliyordu ama biri kabullenmiş biri kabullenmek istemiyordu. Ayrılmadı Ömer.

"Gidemezsin Umay. Gidemezsin. Sen iyi değilsin. "

"İyiyim.. "

"Değilsin Umay! Ulan bir saat olmadı seni ne halde buldum ben. Beni duymadın bile Umay bu mu iyi halin? "

Ölü Ateşin GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin