2

1.5K 110 22
                                    

³ ♡ ³

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


³ ♡ ³

Jimin

Aralık 2012

Rulo yapılmış bir dolar ve beyaz tozla mutluluk buluyordum.

Bazen coşkulu, kanımı kaynatan, kalp atışlarımı hızlandıran ve dünyalar benimmiş gibi hissettiren bir mutluluk oluyordu. Boş hissetmeyi saymazsak seks gibiydi.

Bazen de bir sona ulaşmak için bir araçtı. Bir çizgi tozla her güvensizlik, her tokat hafızamdan silinirdi. Bir çizgi tozla özgür olurdum.

Diğer zamanlarda ise soğuk bir cereyanın olduğu bir hücrede, yüzüme kapatılan demir parmaklıkların gıcırtısıyla sonuçlanırdı. Ses, hücre duvarlarında ve kulaklarımda tilt oyunu gibi yankılandı. Sürgü kilit yerine otururken yutkundum.

İlerleyerek parmaklıkları kavradım. "Telefon hakkım vardır herhalde?"

Yirmili yaşlardaki Latin polis memuru ellerini silah kemerine dayadı ve koyu kaşlarını indirerek başımdan ayak parmaklarıma kadar beni süzdü. "Şansına küs, prenses. O çirkin elbisene," -kırmızı ve dantelli muhteşem McQueen elbiseme doğru başını salladı- "bir dakika daha bakmak zorunda kalırsam vardiyamın geri kalanında baş ağrısından kurtulamam."

Dilimi tutmaya çalıştım ama başaramadım. "Suçu istediğin kadar benim elbiseme at, ikimiz de ağrının o başının arkasındaki evde kalmış kız topuzun yüzünden olacağını biliyoruz, pislik."

Kadının bakışları kısılırken bana doğru bir adım attı. "Az önce bana ne dedin sen?"

Başka bir erkek memur, "Hop hop!" diyerek elini partnerinin omzuna koydu ve onu durdurdu. "Bırak gidelim, Martinez."

Yirmili yaşlardaki kadının bakışları şiddetlendi ama sonra arkasında partneriyle birlikte uzaklaştı.

Volta atmak üzere arkamı döndüğümde yalnız olmadığımı görünce birden durdum. Gençliğini yitirmiş kızıl saçlı bir fahişe köşede oturuyor ve topaklanmış maskarayla kaplı kirpiklerinin arasından beni izliyordu. Fondöteni soluk ten renginden birkaç ton daha koyuydu ve file çorapları yırtıklarla doluydu.

"Senin ayakkabılarını almamışlar." Kırmızı, Jimmy Choo ayakkabılarıma baktım. "Gerçekten çok hoşlar," dedi ojesini soyarken. Bakışlarım çıplak ayaklarına kaydı ve içimi çekerek bankta yanına oturdum.

Burada uzun süre kalmayacağım için ayakkabılarımı almamışlardı. Üzerine tam oturmayan bir takım elbise giymiş kodamanın tekinin bana, kanepe ve kahvenin olduğu rahat bir yere kadar eşlik etmesine sadece birkaç dakika olduğundan emindim. Böylece Los Zetas'ın tüm sırlarını ağzımdan kaçırma konusunda endişelenmelerine gerek kalmazdı.

Crazy Obsession ° jikookWhere stories live. Discover now