2. BÖLÜM

4.3K 393 77
                                    

Sehun çantasının askılarından sıkıca tutup okula doğru ağır adımlarla yürüyordu. Etraftaki insanların bakışları onu rahatsız ediyordu. Keşke kafasına şapka taksaydı yada annesi onu okula bırakmayı teklif ettiğinde kabul etseydi. Diğer insanların ona bakması rahatsız ediciydi.

Neyse ki sabah Chanyeol'u arayıp ona Kyungsoo ile berarber kapıda beklemelerini rica etmişti. Okula asla tek başına böyle giremezdi. Neden okullarında saç boyamak yasak değildi? O zaman babası zorlamazdı belki. Ona hala sinirliydi o kadar çok sinirliydiki kahvaltı yapmasına rağmen karnı acıkmıştı. Ders başlamadan kantine uğramayı aklına not etti. Babası harçlığının çoğunu hatta hepsini abur cubura harcıyor diye kesmişti. Ama onun melek annesi buna razı olmuyor ve babasından gizli ona para vermeye devam ediyordu. Ya kötü birşey olurda çocuğunun paraya ihtiyacı olursa diye.

Okulun kapısında bekleyen Chanyeol ve Kyungsoo araların da konuşuyorlardı. Büyük ihtimal Chanyeol yine Kyungsooy'u kızdıracak bir şeyler söylüyor. Kyungsoo da onu tehdit ediyordu. Chanyeol kafasını çevirip Sehuna baktığında şok olmuştu. Ne olmuştu biricik kuzenini saçlarına? Tamam belki kötü değildi ama Sehun asla böyle birşey yapmazdı saçlarına.

Kyungsoo, Chanyeol'un nereye baktığını görmek için kafasını çevirdiğinde kalp spazmı geçiriyordu. İkiside gözlerini büyüterek bakıyorlardı zaten gözleri büyük olan Kyungsoonun kirpikleri kaşlarına değmiş ortaya komik bir görüntü çıkmıştı.
Her ikiside koşarak Sehun'un yanına gelmişlerdi.
" Sehuniee ne oldu saçlarına?" Chanyeol Sehun'un saçlarını okşayarak sordu Sehun dolu gözlerini ikisine çevirip " Babam kilo veremeyince yaptırdı."
" Yah! Yifan hyung aklını mı kaçırdı?"
" Hunniee çok güzel olmuşsun." Kyungsoo, Sehun'un saçlarını okşayarak büyülenmiş gibi söyledi.
" Yaa herkes benimle dalga geçecek." Sehun yerinde tepinerek sızlandı.
"Hayır Sehun-ah kimse seninle dalga geçemez. Biz yanındayız biliyorsun değil mi.'' Chanyeol kuzenini akmaya hazır göz yaşlarını tombik yüzünden baş parmaklarıyla sildi. '' Hem eğer dalga geçerlerse badSoo'yu üzerlerine salarım ben.'' Sehun, Chanyeolun bu söylediğine gülerken, KyungSoo'nun sesi duyuldu ''Demek badSoo öyle mi? Chan seni şimdi goodgirl yapacağım, kaçma bebeğim.''

Chan yaklaşık iki metre boyuyla önden koşarken bir altmışlık çocuk onu kovalıyordu. İtiraf etmesi gerekirse Sehun'a iyi gelen şeylerdendi bu.

Okula girdiğinde tam da beklenilen olmuştu, herkes ona bakıyordu. Kyungsoo ise süper lazer gözlerini onlara dikerek işinize bakın mesajı veriyordu. Bunu yapmak zorundaydı çünkü kimse Kyungsoo ve Chanyeol'la uğraşmak istemezdi.

***

Tenefüs için kantinde sıra bekliyordu Sehun, çoktan öğle molasını geçmiş ve yedinci derse gireceklerdi. Bugün tam on bir dersleri vardı. Neyseki Sehun ders çalışmayı severdi. Çünkü babası gibi üniversitede öğretmen olmak istiyordu. Bu gerçekten havalıydı. Hem annesi Sehun'un notları iyi geldikçe ona kocaman bir kucaklaşma ve sevgi dolu öpücükler veriyordu.

'' İki tane karamelli kek alabilirmiyim acaba?'' diye sordu. O tatlı gülümsemesiyle. Kantindeki ajumma Sehun'un bu tatlı hallerine bayılıyor ve her defasında ona fazladan bir kek koyuyordu. Sehun buna bozulsada ajumma onu bu konuda kesin bir dille uyarmış ve sorun olmadığını söylemişti.

Sehun heyecanla paketini alıp sıradan çıkmak için arkasını dönmüş ve biriyle çarpışmıştı. ''Ah ben çok özür dilerim isteyerek olmadı.''

''İsteyerek olmadı mı? Sen o göbeğinden etrafı görebiliyor musun ki? Şahsen biz senin yüzünden hiç birşey göremiyoruz. Bir de özür diliyor.'' Son sınıf öğrencilerden Yong Shin idi konuşan. Okulun havalı kesminde olup dans bölümünün  kraliçesiydi. En büyük eğlencesi insanları özellikle Sehun'u aşağılamaktı.

Sehun sessiz kalıp gitmek için hamle yaptığında, kolundan çekildi. Yong Shin'in yanında daima gezenlerden biri olan Ah Ra'ydı bu. Adı kız adına benzesede bir ekeğe göre kalıplıydı. ''Shin-ah bak birde saçlarını rengarenk yapmış ne kadar iğrenç.'' Yanındakiler ve diğerleri gülerken kimse ona yardım etmedi. Sehun ağlamamak için kendini tuttu. Ağlayıp onları mutlu etmek istemiyordu. Kolunu çekmeye çalıştı ama başaramayınca, hışımla arkasında ki iri çocuğu itip, kurtruldu. Kantidekiler ona gülerken o sadece okuldan kaçtı.

Biliyordu böyle olacağını hep aptal babası yüzündendi bu olanlar. Şimdi ise elinde buble teası, tabi ki büyük boy olandan, sessiz bir parkta iç çekerek ağlıyordu. Bir türlü sakinleşemiyordu. arkadaşları, annesi ve babası onu defalarca arasalar bile telefonunu en sonunda kapatmıştı. O sadece yanlız kalmak istiyordu, evde asla ağlayamazdı babası ve annesi endişelenirdi, bunu istemiyordu ki.

''Hey, kötü bir gün ha?'' Yanında kadife gibi naif aynı zamanda erkeksi ses duyunca kafasını kaldırdı ve şapkalı çocuğun ona baktığını gördü. '' Oturabilir miyim?'' diye sordu çocuk. Sehun hala ona dolu gözleriyle bakıyordu. Olumlu anlamda kafasını salladı. Kimseyle konuşacak hali yoktu.

''Senin içinde bazı şeyler zor sanırım.'' dedi Sehun konuşma ihtiyacı hissetmişti. Aslında sadece yabancını sesini tekrar duymak istiyordu.

'' Evet öyle. Ama sıkıntı benim için günlük rutin haline geldi. Peki sen?''

Anlatmaya karar verdi. Umuyordu ki yabancıda onunla alay etmesin. Yeterince parmakla gösterilip işaret edilerek, aşağılanıyordu. '' Aslına bakarsan kilolarımla başım dertte, daha çok çevremdekilerin.'' Sehun dudağını büzdüğünde yabancı onun dudaklarına bakmıştı. '' Sana okulda zorbalık mı yapılıyor?''

'' Evet baksana bana kiloluyum ve çirkinim. Babam kilo veremiyorum diye cezalandırıp saçlarımı boyattı. Daha da iğrenç oldum.'' Sehun tekrar ağlamaya başladı. Kendi söylediği cümleler ile kalbi paramparça oluyordu.

''Şşş, böyle konuşma bence saçların sana o kadar çok yakışmış ki gökkuşağına benziyorsun. Hem bu halinle oldukça tatlısın. '' Yabancının samimi gelen sesi Sehunu rahatlatsada kelimeleri utanmasını sağlamıştı. Tombiş yanakları kızarmış ve oldukça sevimli olmuştu.

'' Ş-şey teşekkür ederim. Aslında bu kadar çok şikayetçi biri değilim. Beni yanlış anlama.'' Sehun kekelediği için daha çok utanıp minik elleriyle buble teasını iyice kavradı. ''Arada sırada şikayetçi olmak iyidir. Hem gökkuşakları yağmurdan sonra çıkar öyle değil mi. Kötü olaylar sonrasında olan küçük iyi şeyler gibi. Saçların gayet güzel, böyle çok güzelsin.'' Sehun sonunda yabancıya dönüp bakmıştı o kadar güzel şeyler söylemişti ki ona bakmasa kabalık yapacağını düşünmüştü. Bakışları yabancıda takılıp kaldı. O gerçekten o kadar yakışıklıydı ki büyük sulu gözleri, düğme gibi bir burun ve minicik dudakları, o eşsizdi. Yüzü çok güzel olsada sert duruşu onu erkeksi yapıyordu. Omuzları genişti ve boyu uzundu. Sehun daha önce babasını mükemmel görürdü ama bu çocuk mükemmel ötesiydi. Daha önce hiç bu kadar yakışıklı biriyle konuşmak bir yana karşılaşmamıştı bile.
Gözlerini ondan alamazken " Ben teşekkür ederim." yavaşca fısıldadı. O kadar çok utanıyordu ki yanakları pespembeydi.
" İsmin Luhan ve önemli değil. " Sehun içinden Luhan diye tekrar etti bir çok defa. Adı bile o kadar güzeldiki onun için.
Luhan kafasındaki şapkayı çıkarıp Sehunun kafasına özenle taktı. " Bu ne için?" Sehun şaşırak sordu.
"Hımm saçların gerçekten güzel ve başka insanların bunu görmesini istemiyorum ve sen de istemiyorsun." Sehun, neden Luhan'ın ona bu kadar iyi davrandığını anlamadı ama Luhan gerçekten kibardı sonuçta ona şapkasını bile vermişti, öyle değil mi?
" Ben sana borçlandım sanırım. Tekrar teşekkür ederim. " Sehun gerçekten utanıyordu. Luhan ayaklandı ve Sehun'un yüzüne yakın bir şekilde eğildi. Sehun'un bu yakınlık yüzünden kalbi hızlanmıştı. Luhan o kadar yakışıklıydı ki şapka yüzünden bordo saçlarını yeni görüyordu. O güne kadar bordonun ne kadar güzel olduğunu farkedememişti.
Luhan Sehun'un ağlamaktan kızarmış sevimli burnunu sıkıp gülümsedi. " Görüşürüz gökkuşağım."
O uzaklaşırken Sehun eliyle sol tarafını tuttu. Az önce ne olmuştu öyle.

TOMBİŞ SEHUNİE// HanHunWhere stories live. Discover now