Bölüm 30

2.9K 265 60
                                    

 Luhan uzun zamandır konuşmuyordu. Sadece yatakta yatıyor ve tavanı izliyordu. Fizik tedaviye katılmayı red ediyordu. Bacaklarının durumu gerçekten kritikti.  Omur iliğindeki Sinirleri hasara uğradığı için yürüyemiyordu. Beyninde kalıcı bir hasar yoktu. Sadece bazen başı dönüyordu. Şu andaki en büyük engeli tutmayan bacaklarıydı.

   Bunlar bir yana, genç çocuğun morali  en çokta Gökkuşağının olmayışına bozuktu. Tao onu Kore'nin hiç bir yerinde bulamadığını söylemişti. Sanki Sehun ve ailesi hiç var olmamış gibilerdi. Arkadaşlarından da bir bilgi alamamışlardı. 

  Uyanmasının üzerinden iki ay geçmişti ama hala Sehun'dan bir haber yoktu. Luhan, o gelmeden tedaviyi kabul etmek istemiyordu. Onun yanında olmasını ve güç vermesini istiyordu. Yaptığının birazcık çocukluk olduğunun farkında olsada, Sehun'suz bir dakika bile işgence gibiydi. Onsuz nasıl başarabilirdi hiç bir fikri yoktu.

  Kapı açılıp kapandığında o tarafa doğru bakmadı. Gelenin kim olduğu umrunda bile değildi. Her şeye herkese öfkeli ve kırgındı. Sehun'a bile. Onu hiç merak etmemiş miydi? Neden kendisine ulaşma yollarını kapatmıştı. Yoksa şu evlilik saçmalığı yüzünden hala ona kızgın mıydı?

  Luhan bir an evvel Sehun'u istiyordu.  ''Luhan artık toparlanman gerekiyor. Sehun'u ben bulamıyorsam onu kendin araman gerekir. Tüm bu olanlarda en suçsuz olan o. Eminim hala seni bekliyordur. Bir sene olacak Luhan. Onsuz tam on bir ayın geçti. Sen sadece iki aydır onu özlüyorsun peki o çocuk ne yapsın. Kendini topla artık ve o kıçını kaldırıp eşini ara bul!''  Tao ağzına geleni söylediğinde Luhan onun haklı olduğunu biliyordu. Ama yinde Sehun'u bekliyordu. Tek başına o yorucu tedaviyi kabul etmek zordu onun için.  Ona gülümseyecek ve destek olacak olan Sehun olmadan iyi olacağına inancı zayıftı.

  Yinede Gökkuşağı onun eşiydi. Bu yüzden onu arayıp bulmalıydı. Sehun'un onu unutmasına imkan yoktu biliyordu. Kendini yatakta biraz çekip biraz daha dik konuma geldi. Ellerinin durumu çok daha iyiydi. Sağ kolu kırılmıştı ama komada kaldı süre içinde kırık iyileşmişti. Sadece kaslarında erime olmuştu. Düzenli sporla çözülebilecek birşeydi. Ama bacakları için fizik tedavi şarttı. 

  Tao tekrar içeriye girip ''Bu arada her ne kadar bunu haketmiyor olsan bile yüzüğünü geri al. Bari bu metal parçasını diğer sahibi için kendini topla ve o lanet fizik tedaviyi kabul et.'' dedi ve elinde tuttuğu gümüş yüzüğü Luhan'ın eline tutuşturdu.

 ''Kaybolduğunu söylemiştin.'' Luhan soru sorar gibi söylediğinde Tao omuzlarını silkti. ''Kaybettim sandım ama Suho onu bana gönderdi. Ona vermiştim. Daha sonra unuttum.'' 

  Luhanın yüzünde sinsi bir ifade belirdi. ''Baksana sen şu Suho denen adamla çıkıyor musun? Pek bir samimisiniz.'' 

  Tao'nun gözleri kocaman oldu ve esmer teninde bile belirgin olan bir kızarıklık meydana geldi. ''Biz arkadaşız bir kere!'' Cırladığında Luhan kahkaha attı. ''Tabi kesin öyledir canım. Benim hemencecik tedavi olmamı sırf sevgilinin yanına gitmek istediğinden söylüyorsun.'' 

  ''Yah uydurma! Seni düşünende kabahat gidiyorum ben.''  Tao kızaran yanaklarıyla dışarıya kaçtığında Luhan onun arkasında kıkırdadı. 

 Tao haklıydı. Avucundaki yüzüğe baktı. Kendini toparlayacak ve o fizik tedaviyi kabul edecekti. Sehun'u dünyanın öte ucuna dahi gitse bulacaktı. Gökkuşağı olmadan yağmurlu günleri aydınlığa kavuşamazdı.

***

  ''Sehun her şey tamam mı?'' Yixing heyecanla ortalıkta dolanıyordu.  Yifan ise koltukta onu kesiyordu. Ne kadarda tatlı telaşlanıyor böyle diye geçirdi içinden. Anneannelik Yixing'e gerçekten çok yakışmıştı. Bazen Sehun'a yeni bir kardeş, MujiGae'ye bir amca yapmayı düşünmüyor değildi. Ama sonra evde zaten ağlak bir bebek varken yeterli deyip vaz geçiyordu.

TOMBİŞ SEHUNİE// HanHunWhere stories live. Discover now