Bölüm 32

2.8K 239 39
                                    


 Gözlerini yeni güne zorda olsa açtı küçük MujiGae. Ama bir sorun vardı appası yanında değildi. Normalde hep appasıyla uyurlardı. Küçük çocuk ondan önce uyanıp bir kaç yaramazlık yapardı. Ama bu gün tuhaftı.

 Minik ayaklarını yataktan sarkıttı. Zorda olsa yere ayaklarını değdirdi. Çıplak ayaklarını küçük ev terliklerini geçirdi. Appası terliksiz gezmesine çok kızıyordu. Yatak odasına iyice baktı. Gardolaba, yatağın altına bile baktı ama appası yoktu. 

  Televizyon izledikleri odaya gitmeye karar verdi. MujiGae o odaya bir türlü salon diyemiyordu. Hafif bir peltekliği vardı ve kesinlikle Sehun'a benziyordu. Zaten dış görünüşüde aynı appasıydı. 

 Salona geldiğinde gördüğü görüntüyle gözleri çabucak doluvermişti. Onun appası başka birisiyle uyuyordu. Daha fazla dayanamadan ''Appa..!'' diyerek ağlamaya başlamıştı.

   Sehun oğlunun sesini duyunca gözlerini açtı. Dün bütün gece Luhan'la konuşmuşlar bu zamana kadar neler yaptıklarını anlatmışlardı. Aradan o kadar vakit geçmesine rağmen Sehun sanki tüm bu geçen zamanlarda yanında Luhan varmış gibi hissetmişti.

  Ama şu anda bunları düşünmek yerine ortalığı yıkacak gibi, ağlayan oğlunu sakinleştirmeliydi. Luhan'ın ona ahtopot gibi sardığı kollarında güç bela kurtultu. 

 ''Bebeğim, neyin var? Ne oldu? Bir yerin mi ağrıyor?''  Oğluna sarıldığında küçük çocuk beklemeden kollarını babasının boynuna doladı. ''O adamla neden uyudun appa? Yoksa beni artık sevmiyor musun? MujiGae kötü bir çocuk mu oldu? Appa..'' Ağlamalarının arasında sayıkladığında Sehun gülümsedi. Minik çocuğu biracık kendinden ayırıp, yüzünün her yerine küçük küçük öpücükler bırakmaya başladı. 

  ''Nasıl böyle düşünürsün? Appası MujiGae'yi çok seviyor. Her şeyden daha çok seviyor üstelik. O adam yani Luhan arkadaşım. Biz konuşurken uyuya kalmışız.'' Sehun henüz oğluna babasını tanıtmayı düşünmüyordu. Eğer bir anda senin baban bu derse oğlunun ters bir tepki verebileceğinden korkuyordu. Birbirlerine çok bağlıydılar ve MujiGae çok hassas bir çocuktu. 

 Bu sırada Luhan uyanmış, sessizce eşini ve oğlunu izliyordu. İtiraf etmesi gerekirse Sehun'a bozulmuştu. Ne demek arkadaşım? Yoksa Sehun onunla gönül mü eğlendirecekti? Birden kalbi panikle atmaya başladı. Bu yüzden gözlerini açtı ve kendine yeni uyanmış süsü verdi. 

  Sehun oğlunu kucağına alıp ''Hadi kahvaltı hazırlamaya gidelim. Sana bu gün pirinçli omlet yapacağım.'' neşeyle söyledi ve ekledi. ''Ama önce banyoya gidip diş fırçalamalıyız.'' 

 Luhan ikilin arkasında baktı. Az önce yok sayılmıştı. 'Sakin ol Luhan. Sakin ol.' Kendine telkinlerde bulunarak koltukta oturur pozisyona geldi. 

  Üstü başı leş gibiydi. Duş almak istiyordu. Bu sırada yanına Sehun geldi. ''Günaydın Luhan. Senin için kıyafet ayarladım. Duş al sonra kahvaltı yapalım.'' Dönüp gidecekken Luhan koluna yapıştı. 

 ''Neden MujiGae'ye babası olduğumu söylenmedin Gökkuşağı?'' Sesi düzdü, tıpkı suratı gibi. Sehun ona baktı. ''Sence bir anda, daha dün gördüğü biri için senin baban bu, koş yavrum desem çocuğun tepkisi ne olurdu Luhan.'' 

 Luhan hala uyku sersemliğini üzerinden atamamıştı. ''Ne olurdu?'' Diye sordu. Sehun ona inanamıyormuş gibi baktı. ''Hayır eskidende bir öküzlük vardı ama bu kadarı fazla yani. O daha küçük ve yıllardır ikimiz vardık sadece.  Birden böyle bir şeyi söylemek onu şoka sokup tranva geçirmesine neden olabilir.'' 

 ''Ha, tamam.'' Gözleri alık alık bakarken birden büyüdü. ''Bir dakika sen az önce bana, kocana, evinin direği, çocuğunun babasına öküz mü dedin?'' İnanamıyormuş gibi sordu. Sehun kafasını salladı. Eğleniyordu. Yeni uyanmış bir Luhan onun favorisiydi. ''Yani, eskiden daha öküzdün ama neyse.'' 

TOMBİŞ SEHUNİE// HanHunWhere stories live. Discover now